31 Mart 2011 Perşembe

uzunnn bir ara..

Bir türlü toparlayıp yazamadım. Günler hızlı geçiyor, yasaklar insanı deli ediyor. Bu ülke gittikçe daha az yaşanılası, daha gri, daha mutsuz bir sona doğru ilerliyor. Memleket meselelerinden soyutluyorum bazen kendimi, o zaman vicdanım sızlıyor. Biz birşeyler yapmazsak kim yapsın diyorum. Sonra soyutlamıyorum, yine vicdanım sızlıyor, elimizden birşey gelmiyor diyorum. Hemen Ayaz'a geçiveriyorum.

  • Bu geçen zamanda oğlum bir buçuk(rakamla 1,5) yaşında oldu.

  • Her zamanki gibi tadından yenmez oldu.

  • Kelimeleri artıyor, fakındalığı artıyor, afacanlığı artıyor.

  • Anlatacak o kadar çok şey oldu ki anlatamıyorum..

  • Geçen haftasonunu, Cumartesi sabahı kuzeni Emir'le, öğlen ve öğleden sonra iki yaşına giren arkadaşı Mert'le(nice senelere Yasemincim) ve Taylan Abisiyle, Pazar günü de diğer kuzeni Ada Defne'yle geçirdik. Ayaz'ın sosyalleşme haftasonuydu. Oğlum herkesle anlaşıyor, çok uykusu gelmediği takdirde hiç sorun olmuyor. Hatta parka indiğimizde, parka gelen diğer iki çocuğun ellerini tutup sarılmak istedi. Pek arkadaş canlısı.

  • Sonra pazartesi geldiğinde eve tıkılıp kalıyor diye üzülüyorum, neyse ki Mehtap Teyzesi ve Demirkan var. İçim çok rahatlıyor. Havalar da güzelleşmeye başladı, dün hep beraber parka gittiler mesela. Böylesi Berrin Teyzesi için de iyi oluyor çünkü o da ne yapacağını nasıl oyalayacağını şaşırıyor bütün gün.

  • Alttaki iki köpek dişini de çıkartıp, diş olayına uzun bir ara verdik umarım.

  • Büyük gelişme, gece uykusuna artık babası da yatırabiliyor. Bir gün spontane olarak gelişti herşey. Tabii Ayaz itiraz etti, ağladı, beni istedi, o beni çağırdıkça gittim öptüm sonra yine çıktım odadan. İkinci gün bu ağlama birkaç dakika sürdü sadece, sonra babasına arkasını döndü duvara bakmaya başladı, küstü resmen, babası gönlünü alıverdi tabii hemencecik. Şimdiyse haftada iki hatta bazen üç gece babası yatırıyor. İlk yatmaya giderken beni istese de yatınca birşey kalmıyor başlıyorlar güle oynaya kitap okumaya. Aman tanrım ne büyük lüksmüş meğer. Televizyon seyrediyorum, dizi izleyebiliyorum, işlerimi bitirdiğimde saat hala insaflı bir saat oluyor..

  • Hemen bir parantez açmak istedim, bu uyutma konusunda suçu hep eşime attım ama empati yapa yapa yola geldim sanırım. Ne zaman yeltense ben ya bir bahaneyle ya da açıkça engelliyordum son zamanlarda, çünkü ağlamasın, üzülmesin istiyordum. Hadi itiraf edeyim başarılı olacağına da inanmıyordum. Büyük salaklık etmişim. Normalde empati yeteneği çok gelişmiş olan ben Ayaz konusunda düğümleniyorum.

  • İki haftadır öldürmeyen ama süründüren, tam iyileştim derken beni bitiren saçma grip mi keçi mi bilemediğim bir derdim var. Çok sinir ve geçmiyor. Artık ilaç filan da almıyorum sadece vitamin kullanıyorum. Ayaz uyuduğunda ben de bitiyorum. Dün mesela hiç yapmadığım birşeyi yapıp, mutfağı öyle pis bırakıp yattım. Başka seçeneğim yoktu. Sonra sabahın yedisinde ocak ovala, yerleri sil bilmemne hem de bunları tepende bi veletle yap.. Olmayınca olmuyormuş anladım.

Bunlar bir çırpıda aklıma gelenler, eski enerjime kavuşmak ve yeniden başlamak için ilk olsun bakalım, hadi bakalım..

7 Mart 2011 Pazartesi

hafta sonu..

Bu hafta sonunu dün akşam kayınvaldemlere gitmemizi saymazsanız, tamamen evde geçirdim. Ayaz benden bir fazla sokak gezmesi yaptı, babasıyla markete gitti. Yolda köpeklerle konuştu. Bense büyük yiğenim Oğuz'la kimya ve biyoloji çalışma aktivitesi(!) yaptım. Cumartesi sabahtan annem Oğuz'u da alıp geldi ve pazar öğleden sonraya kadar kampa girdik.

Ayaz zaten bayıldığı anneannesiyle takıldı. Uykusu geldiğinde beni aradı. Ben de ders aralarını onun uyanık olduğu saatlerde vererek, oğlumla takıldım. Abisi ve anneannesi geldiği için çok mutluydu oğlum. Gerçekten kalabalık seven çok sosyal bir çocuk. Şimdiye kadar neredeyse hiç yabancılama yapmadı. Maşallah demeden geçemeyeceğim, çünkü böyle her övdüğümde tükürdüğümü yalıyorum.

Pazar günü öğle uykusuna yatarken beni aramadı bile oğlum. Anneannesi güzelce uyuttu. Bu durumda geceleri babasının uyutması denemesini de yapabiliriz diye düşündürdü. Onlar çıkar çıkmaz da uyandı, sordu gittiler dedim. Sonra da babasını sordu, gelecek dedim. Birlikte yalnızlığımızın tadını çıkardık.

Babası gelince de yemek yedik ve babaannesine, dedesine gittik. Zaten söylediğim için sorup duruyordu, oraya gider gitmez de amcasını sordu, elleriyle yok yaptı. Yedi içti oynadı geldik.

Cuma gecesi de oradaydık. Kalkmamıza yakın, babaannesinin "Ayaz sen bizde kal bu gece, anneyle baba gitsin, biz seni sabah götürürüz, beraber uyuyalım" demesiyle Ayaz'ın ağlamaya başlaması ve bir daha ayrılmamak üzere boynuma yapışması bir oldu. Montumu bile zor giyebildim. Herşeyi anlıyor ve çok güzel kendi isteklerine göre kullanıyorlar bu şekerler.

Not: Fotolarda poz vermeyi öğrenen horoz oğlumu görüyorsunuz.

Çok tatsız..

Blogların kapanması evet çok tatsız. Tam hızımı almışken, bu olay meydana geldi. Ben de blogu http://bitanishes.wordpress.com/ taşıdım ama içimden gelmiyor ne yalan söyleyeyim.
Bugün yazabiliyorum tamam ama yarın ne olacak bilmiyorum.