Hafta sonunu cuma gecesi itibariyle ele alıyorum..
Cuma gecesi Ayazımın Berrin Teyzesi eşi ve oğluyla bize yemeğe geldiler. Misafirler önemli tabii kendisi oğluma 22 ay gözü gibi bakmış biricik Berrinimiz. Biz de cumayı boşaltarak hazırlandık. Yalnız Ayaz'a söylemedik süpriz olsun diye. Akşam olup misafirler gelince Ayaz şaşırdı. Hem sevindi hem de duygu karmaşası yaşadı. Tam sekiz ay oldu tabii, bu arada dört bilemedin beş kez görüşmüşlerdir. Berrin'in adını hatırlamadı, daha doğrusu biraz karıştırdı biraz da gıcıklığına hatırlamıyormuş gibi yaptı. Hem içindeki o yoğun duyguyu hissetti hem de biraz unutmuş, geçmişte kalmış olduğunu fark ettirdi. Çünkü Berrin ayrıldıktan iki ay sonra Ayaz'ın doğum gününde karşılaştıklarında Ayaz neredeyse kaybettiği annesini bulmuş kadar sevinmiş, yanından ayrılmamıştı. Bu kezse samimiyetini kaybetmemiş ancak aynı şaşalı tepkileri göstermemişti. Beni de şaşırttı doğrusu. Yine de giderlerken gitmesinler diye ağladı, çok uykusunun gelmesinin de katkısıyla tabii ki..
Cumrtesi oğlum cuma gecesinin etkisiyle mi bilmem(çünkü çok daha fazla yorulduğu geceler de olmuştu) sabah onbirde uyanarak beni şoke etti. Ben de o saate kadar uyumanın tadını çıkardım tabii. Kocam uyanmış, üstelik evde temizlik var, süpürge sesleri filan vız gelmiş bize. O gün çalışmayı planlıyordum ama o saatte uyanınca havanın güzelliğinin ve Ayaz'ın gündüz artık uyumayacak oluşunun da etkisiyle çalışmayı pazara erteleyip, caddede Ada Defne, annesi ve babasıyla buluşmaya karar verdik. Bizim evimizin babası da karşıda bir toplantıya katılacaktı ne de olsa.. Ataşehir'e babayı bırakıp cadde de park yeri bulmamız bir buçuk saatimize maloldu. En sonunda kavuşup, yemek yiyip sahile parka götürdük çocukları anneler olarak. Babalarla, Ada Defnelerde buluşmaya karar verdik. Ancak dönüşte o kadar zor yer bulduğumuz sokakta arabayı bir çimento kamyonunun gazabına uğramış bulunca günümüzün kalanı biraz sefil geçti. Sonra OMG'de yemekle durumu toparlamaya çalıştık. Ada yemekte uyudu, evde de devam etti. Ayaz da yeni değişik oyuncakların özellikle de bunların mutfak aletleri cinsinden olmasının tadını çıkardı.
Pazar oğlumun da onayını alarak -bu kez arayı soğutmadan- Berrin'e götürmek zorunda kaldım. Çünkü çalışmam gerekti. Akşama ancak kavuştuk oğlumla ama diş ağrısından muzdarip hiç tadım yoktu. Öyle bir gündü işte..
27 Mart 2012 Salı
16 Mart 2012 Cuma
gecen zaman vol. I
Güncel bir foto ile giris yapayim dedim.. Artik biraz bugunden biraz dünden bahsederek toparlayacağım, yoksa blogun sonu olacak..
Guncel foto derken tam da bugün, bu sabahın körü aktivitemizden bir resim. Suluboyalarla parmak boya yapmaya karar verince oglum ben de gel seni kedi yapayim dedim.. Ortaya bu tablo cikti..
Neler oldu baslayayım bir yerden diyerek, aniden işi bırakıp yazmaya karar verdim iki satırda olsa. Efendim ben Eylül 2011 sonu itibariyle işten ayrılıp bir süreliğine evde anne oldum. Hatta Ayaz'ın babası da evde baba oldu, yaklaşık bir ay öncesine kadar. Bir ay önce de ben kah evde kah ofiste kah dışarda oluyorum, babası da yepyeni bir baslangıç yaptı onun da düzeni pek belli değil. Oğluşum da ne yapsın 5 ay süren anne ve babayla keyfin ardından yeni düzene ayak uydurmaya çalışıyor, biraz da zorlanıyor tabii. Şimdi biz evde yokken ya da ben evden çalışırken annenne-babaanne ikilisi ilgileniyorlar Ayaz'la..
Buarada Ayaz bebeklikten çıkıp çocukluğa doğru yol almaya başladı. Dolu dolu günler geçirdik, hep beraber. Arada kocamla kaçamak bir yurt dışı da yaptık hani.
Bu da bir başlangıç yazısı olur hem anlatamadığım hem de anlatacağım yeni anılar için umarım..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)