27 Haziran 2011 Pazartesi

Ayazsız ilk gece!

Cumartesi gecesi kuzenimin düğünü olduğu için annemlerle beraber düğündeydik, Ayaz Paşa'da babaannesindeydi. Düğün zaten maalesef yağmur nedeniyle 22.30 gibi dağılmak durumunda kaldı. Bu arada abimler de Emir Hakkı'yı anneannesinde bıraktılar ki iki gün önce kına gecesinde de ilk kez oğlanı yatıya bırakarak deneme yapmışlardı. Gayet de başarılı geçti.


Bundan cesaretle, son ana kadar vazgeçme hakkımı saklı tutarak ben de ilk kez babaannesinde bırakmaya karar verdim. Yağmurun da etkisiyle kararımdan dönemedim. Böylece kocam, ben abim ve Senoş bizim evde bekar bir gece geçirdik. Burada bekarlık = çocuksuzluk olarak kullanıyorum tabii.. Yarın nasıl kalkacağız derdi olmadan gece üçe kadar muhabbet ettik. Sabah gözlerimi açtığımda ve yine uykumu alamadım diye şikayet ettiğimde saatin 10:35 olduğunu gördüm ve şikayetim şükrana dönüştü. Tabii hemen de biz sızı oturdu kalbimin köşesine. Bu saate kadar ne yapmıştır. Gözü yollarda kalmıştır diye oğlumun hemen babasını göndrdim almaya.

Ayaz yokken bütün gece aman ses çıkmasın uyanacak tedirginliği bizimle kaldı. Yokluğu içimde anlatamayacağım bir boşluk yarattı. Allah kimseyi evladından ayırmasın, böyle gönüllü kaçamakların dışında.

Ayaz Paşa, bizi sormuş, babaannesi de düğünde olduğumuzu, yemek yiyip dans ettiğimizi söylemiş. Sabah gelip alacaklar demiş. Ben de zaten hep anlatmıştım, gece babaannesi ile uyuyacağını söylemiştim. Hiç sorun çıkarmamış, klasik uyku zamnı huysuzluklarını filan yapmış tabii. Bir de gece 1-3 arası uyumamaış. O arada amcası gelmiş, onunla da ilgilenmiş, büyük ihtimalle kapının sesini ilk duyduğunda da biz sanmış. Sonra uyumuş, 7'de de uyamış.

Babası babaannesiyle Ayaz'ı parkta yakalamış.

Bu ilk tecrübeyi de başarıyla atlattık.


Not: Resimler iki hafta önce gittiğimiz Turkuazoo'dan. Oğuz abisi de bizimle kaldığı ve bütün gün Ayaz'la ilgilendiği için çok mutluydu paşam..


13 Haziran 2011 Pazartesi

Ayaz'ın emzikle imtihanı..

Emzikoyu bırak(mış)tık biliyorsunuz.

Ne oldu? Malum seyahat ve bol bol uçak yolculuğu yapacak oğlumun kurtuluşunu emzikte bulduk. Uçağa biner binmez eski sevgilisini çıkardım ve bütün seyahat boyunca da en iyi yardımcımız oldu. Ayaz'ın uykusu geldiğinde, huysuzlanıp sıkıldığında, geceleri babaannesinin uyutabilmesi için, bağırırp yaygarayı bastığında hep o eski dosttan faydalandık. Ayaz eskisinden çok sever, özellikle emziğini ister oldu. Alarm çalmaya başlamıştı ki döndük.




Döndüğümüz gibi emzikoyu ortadan kaldırdım. Ayaz'a da artık eve geldiğimiz için gerek olmadığını söyledim. Paşam hiç ikiletmedi bile. Emzik defteri de tekrar kapandı.




Bunun gibi verdiğim başka tavizlerde vardı. Saçlarımla oynaması, yanımızda yatması ve diğer yazılarda paylaştığım birçok şey gibi.. Bunlarda da emzikle aynı yöntemi izledik.




Daha ne istiyorsunuz anne dersen haklısın oğlum. Seni öpüp başıma koyuyorum. Çok uyumlu bir bebeksin. Sana bayılıyorum..

20 aylık bebekle yurtdışı.. beklentiler.. başımıza gelenler..

Beklentinize bağlı olarak mutluluk ya da hayal kırıklığınız değişebilir. Bir de bebeğinizin durumlar karşısındaki tepkilerine göre bunu belirlemeniz gerekir.

Ben derim ki beklentinizi düşük tutun. Ayaz demek düzen demek olduğu için, ben düzeni bozulduğunda sinirli ve huysuz olabileceğini tahmin ediyordum. Maalesef düzenini bozmamamız mümkün değildi. Yurt dışı gezisi, bol bol gezmeli dolaşmalı, aman öğlen uykusunu kaçırmasın diyemeyeceğimiz bir gezi olduğundan bunu göze almıştım. Bir diğer başıma gelecek olan ise kalabalıktan dolayı otoritenin bozulmasıydı. Siz sınır koysanız başkası deliyor, başkası koysa siz deliyorsunuz. Anneanneler babaanneler tabi ki ağlamasına göz yumamıyorlar. Ben burada büyüklerle ve babasıyla mücadeleye girmektense Ayaz'la mücadeleyi ve onun şımarmasını tolere etmeyi tercih ettim. Bana göre de iyi ettim. Sizin için tam tersi söz konusu olabilir.

Bir de Ayaz iştahlı ve yemekleri de çok düzenli bir bebek. Herşeyi saat gibi. Tabi bu lüksü de kalmadı oğlumun. Tüm bunlara karşın iyi idare etti diyebilirim hatta demeliyim.

Şunları hiç takmadım;

Bugün de yoğurt yemedi, bugün de yumurta yemedi, aman et yiyemedi. Daha çok karnının doyması yönünde efor sarfettim. Üstelik Ayaz oranın mutfağını da pek sevmedi. Bu sebeplerle yanımızdan meyveyi eksik etmedik. Bol bol meyve aldık marketlerden her zaman. Bir de sevdiği krakerlerden hep bulundurduk. Bir de tabi su. Sabah otelde kahvaltıyı edebilirsek bunu iyi yapmasına çalıştım ama tren/uçak saatlerinden dolayı kuruvasanla da geçiştirmek zorunda kaldığımız oldu. Bu zamanlarda dediğim gibi meyveyle takviye ettim. Yemek istemediklerini yemeye zorlamadım. İyi beslensin diye gittiğimiz yer McDonald'stı yani öyle düşünün.

Hazır kaşık mamalarıyla takviye yaptık. Ne yapalım bu da böyle oldu.

Normalde nadiren hazır yoğurt veren ben danone görünce seviçten deliye döndüm, Ayaz ona aldığım danoneleri görünce gözleri parladı ve bir çırpıda yedi bitirdi. Şunu da anlamış oldum aç olan çocuk yiyor arkadaşlar!

Gece uykularında bol bol sütle gece beslenmesi yaptı.


Uyku saatlerini hiç takmadım. Yoruldukça pusette uyudu. Bu konuda gitmeden endişem vardı, oğlum çok pusetlerde gezmeye alışık değil. Ama o da başka çare bulamadı heralde. Hareket halindeyken sorun olmadı da durduğumuz an hemen inmek istedi. Biz de bu duraklamaları bol bol bulunan meydan ve bahçelerde yaptık, Ayaz'ı da saldık.


Yapmak istemediklerini yaptırmak için keyif aldığı şeylerden yararlandım. Kuşları kovalamak, merdiven inmek/ çıkmak gibi..


İlla sandalyesinde otursun yemek yemek için gibi evde hemen hiç çiğnemediğimiz kuralların hepsini çiğnedik.


Genelde park yatağında başladığı gece uykularına park yataklarda başlayıp 2-3 saat içinde aramıza terfi etti hep. Keyif yaptı bol bol.


Yerlerde süründü, o ellerle gözlerini kaşıdı, hemen silmeye çalışsak da genelde başarılı olamadık. Su bulduğumuzda yıkadık, bulamadığımızda ıslak mendiller en yakınımız oldu.


Yazdığım gibi bütün kuralları çiğnedik, karşılığında bağırma, yapma denileni yapma, bol bol kapris gibi her türlü şımarıklığı da gördük.

Ayaz'ın düzeni ve kaprisleri konusunda sinirlerimi aldırdıktan sonra herşey çok iyi oldu. Ailenin diğer fertleri benim kadar kolay adapte olamadıklarından daha çok zorlanmış olabilirler.

Bütün bunlara karşın Ayaz hem fizilsel hem de duygusal aktivite olarak inanılmaz gelişti. Böyle olunca da insan kendine pay çıkarıyor hemen bebeğimin yanında olamıyorum. Bütün gün evde hapsoluyor. Bu da bizim kısmetimiz işte ki Ayaz aslında çok şanslı bir çocuk ve gayet aktif bir hayatı var özellikle de annesi çalışan bir çocuk için.

Dönüşte ne oldu? Beni esas endişelendiren kısmı dönüşte ne yapacağımızdı. Benim akıllı oğlum sanki hiç bunlar yaşanmamış gibi eski uyku, yemek düzenine hemen döndü. Bir gün bile zorlamadı bizi. Huyu suyu bile eskiye döndü nerdeyse. Büyümenin de etkisiyle bazıları kaldı, çoğu gitti azı kaldı..

Özetle demek istediğim, bu kez biz ona uymadık o bize uydu. İlk kez böyle bir deneyim yaşadık. Çok titiz ve pimpirikli olacaksanız zor olur, işkence olur.

9 Haziran 2011 Perşembe

20 aylık bebekle yurt dışı.. valizlerde ne var?

Bu kez bavul hazırlamakta çok başarılı olduğumu belirterek başlamak isterim. Kocacığımla bana bir orta-ufak valiz, Ayaz'a ise bir ufak valiz, bir orta-ufak çanta ve malum herzaman yanımızda olan sırt çantası haırladım.

Bir defa evimizin babasının giymediği birşey kalmadı. Benimse iki üç bluz dışında giymediğim şey kalmadı. Daha az hazırlanabilir miydi? Evet tabii ki. Ben mesela üç pantalon bir eşortman bir de elbise götürdüm hepsini de giydim ama daha az çeşitle de idare edebilirdim. Yine de bir kadının mutlu olması için iyi bir rakam.

Ayaz'ın valizine gelince. Biri alet edevat biri giysi olmak üzere iki valiz, bir sırt çantası bir de puset ile hepimizi solladı geçti meleğim. Bunları yazarken gerekli ve gereksiz gibi bilgileri de yanına ekleyeceğim.

Alet Edevat;


  • Küçük kettle. (En işe yarayan buydu, hem içine ısıttığım suya koyarak biberonları ısıttım hem de mama için su hazırladım. Le Meridien dışında kaldığımız otellerin hiçbirinde kettle yoktu, Sheraton da dahil..)


  • Küçük bir yastık. (Çok işe yaradı. Ayaz'ın çok sevdiği bir aydedeli yastık kılıfı var. Ona evini hatırlattı sanırım. Bir de otel yastıklarından ziyade bunu kullandık.)


  • Bıçak. (Bir meyve bıçağı koymuştum ki çok iyi etmişim. Meyveler ne olacaktı sonra?)


  • Kap kacak. (Kettle ın bardakları daha çok bizim çay içmemize yaradı ama çok da iyi oldu. Ayaz için bir tabak, kaşık ve çatal götürmüştüm. Çok kullandık.)


  • Atıştırmalık kraker vs. (Tuzlu olanlar tüketildi de tatlı olanların hepsini geri getirdim.)


  • İki biberon, ikisini de kullandım, Ayaz hala geceleri beslendiği için bizim için olmazsa olmazdı zaten.


  • Çarşaf, penye ve polar battaniyeler. (Çarşafı kullanmadım çünkü temizliğe güvendim ve oğlum daha çok bizim yanımızda yattı. Battaniyeler tabii ki çok faydalı oldu.)


  • İki kutu hazır kaşık maması. Artık mama vermiyorum ama bu durumda hayat kurtarıcı oldular. Hatta üç kutu götürsem daha iyi olurmuş. Oralarda aradım aradım bizimkiler gibisini bulamadım. Devam sütleri bolca ve aynı markalarda var ama mamalar yok. Sonunda bulabildiğim birini de Ayaz hiç sevmedi.


  • Ayaz'a yüz ve banyo havlusu. Başka havlu kullanmadım oğlum için, bunları kullandım.


  • Bizim için poşet çay, hepsini içtik, çok da iyi geldi.
Kıyafet;


  • Götürdüklerimden giydiremediklerim oldu ama mevsim kurbanıyım. Uzun kollu şeyleri pek giyemedi.

Çarşaf, örtü olayları titizlik boyutuna göre gerekli gereksiz olarak belirlenmeli bence. Yalniz, kendi örtüsü ve yastığı ile uyuyan oğlumun mutlu olduğunu, normalde kendine ait olan materyaller görünce sevindiğini fark ettim.

Abimlerden Chicco'nun şu pusetini ödünç aldık. Süper kullanışlıymış kendisi. Kendimize de alacağız, hatta babaannesi hediye alacak sağolsun. Kesinlikle böyle hafif bir baston puset derim başka da bişey demem. Çocuğum pusette durmaz demeyin, Ayaz'da pek alışık değil. Ama orda durdu, uyudu. Yoksa çok fena olurdu. Hareket halindeyken çok güzel durdu da biz durduğumuz anda hemen "Aç!Aç!" diye kıyameti kopardı.


Edit: Yanımızda götürdüğümüz bezler yetmedi ve ordan da bir paket aldık. Zaten bunu öngörerek az götürmüştüm. Islak mendilleri ögtürdüm almamıza gerek kalmadı ama boşuna taşımışım oradan da gayet iyi temin edilebiliyor.

6 Haziran 2011 Pazartesi

20 aylık bebekle yurt dışı.. tatil rotamız..

Dokuz günlük çok güzel bir tatil yaptık ailecek. Önce programımızdan bahsedeyim ki ne kadar yoğun bir tatil olduğu belli olsun.

Cuma akşam uçağıyla Viyana'ya vardık ve otele yerleştik.
Cumartesi Viyana'yı baştan başa gezdik. Gündüz ayrı, gece ayrı gezdik.
Pazar sabah uçağı ile Roma'ya geçtik. İki gece de Roma'da kaldık. Yani iki gündüz ve iki gece de Roma'yı gezdik.
Salı hızlı trenle Floransa'ya geçtik ve hemen şehri gezdik.
Çarşamba araba kiraladık ve Toskana Vadisi'nde Siena ile San Gimignano'yu gezdik. Arabayla dağ yollarından geçerek bir çok yer gördük.
Perşembe yine kiraladığımız arabayla Floransa'nın hemen dışındaki outlete gittik. Bütün gün oradaydık. Dönüşte yine Floransa'da dolaştık.
Cuma hızlı trenle Venedik'e gittik, günü orda geçirip akşam Floransa'ya döndük.
Cumartesi sabah yine hızlı trenle Roma'ya gittik. O gün de Roma'da dolaşıp, Roma'da kaldık.
Pazar sabah uçağı ile yurda dönüş yaptık. Aktarmalı uçak olduğu için eve varmamız akşam yediyi buldu.

Bu arada Ayaz bu gezmelerin hemen hepsinde bize eşlik etti. Sadece bazı gece turlarına katılmadı ki bu da üç kez gerçekleşti. Babaannesi ve dedesiyle kaldı bu üç gece, tabii biz gelene kadar. Gece turu dediysem gece dokuzdan sonrası demek istiyorum. Genellikle sabah dokuz - gece dokuz arası bizimle sokaklarda fink attı.

Uaçk biletlerimiz Roma gidiş ve Roma dönüş olduğu için Roma'da üç gece üst üste kalmadık. İlk kaldığımız Sheraton Roma'nın konumu da pek iyi değildi. Şehir merkezinde gezeceğimiz yerlere gitmemiz için metro ile gitmemiz ve metroya'da yürümemiz gerekti. Otelin shuttle servisi de vardı ama o bize uymadı. Bu bizim fazladan bir otel değiştirmemize neden oldu. Tahmin edersiniz ki bavul toplamak zor zanaat bebekliler için. Bavulları dağıtmamak ise imkansız.

Ayaz'la yurt dışı.. Ayaz'a ithafen..

Tam da hayalimdeki gibi Ayaz'la dere tepe, yurt içi yurt dışı demeden geziyoruz. Daha doğrusu geziyorduk.. Buradan sonraki paragraf oğlum için;

Canımın içi oğlum, sen oldukça uyumluydun bana sorarsan. Yani bu kadar minik bir paşadan ben daha fazlasını beklemiyordum şahsen. Pusetinde uyudun pusetinde uyandın. Parklarda bahçelerde seni mümkün olduğu kadar bıraktık ama onun dışında pusete mahkum kaldın. Bunda senin de kabahatin var tabii biraz, yürü dedik asla bizim gittiğimiz yöne gelmedin, e tabii pek alışık değildin. Yeri geldi açlığa dayandın. Bulabildiğin kraker ve ekmek gibi şeylerle mideni bastırdın. Babaannenin könbe ve kuruyemiş stoklarından faydalandın. Biz de madur olmaman için bol bol meyve bulundurduk her zaman yanımızda. Çok sevdiğin yoğurdundan ayrı kaldın. Bir marketten danone meyveli bulduğumda ve sana getirdiğimde gözlerin parladı. Biliyorum evde annenin mayaladıkları kadar olamazdı(kendine pay çıkaran anne) ama hiç yoktan baya iyiydi. Oraların yemeklerini pek beğenmedin. Sabahları yok uçağa yok trene yetişeceğiz diye uyandırıldın(şimdi anladın mı uyandırılmak ne gıcık birşeymiş). Hiç görmediğin şeyler görüp hiç alışmadığın bir tempoda yaşadın. Sevdiklerin yanında şımartıldıkça şımartıldın. Ne uyku düzenin kaldı ne yemek. Ne ev bildin ne araba. Ne de insanların ne konuştuğunu anladın. İlk başlarda şaşırdın afalladın. Sonra da "çav çav" yaparak bizleri şaşırttın. E tabii bu sebeple de bizden zaman zaman acısını çıkardın.

Burada baban bir karar aldı, bundan sonra tatillere benimle başbaşa çıkacakmış. Bu yaşa bu kadar ülke bence de yeter. Tamam canım denize gideriz yine beraber, yazlığa, Antakya'ya, ev tatillerine, tatil köylerine ama artık babanla kaçamaklarımıza da izin ver.. Nasılsa 14-15 sene sonra sen de bizim gelmemizi istemeyecek, arkadaşlarınla gitmek isteyeceksin tatile. Bu ufak otel, gez toz tatilleri bebekle zormuş, bebek için daha zormuş onu anladık. Ama yanlış anlama iyi ki gittik gezdik tozduk, bu anıları da tarihimize kattık. Biraz mola rica ediyoruz senden. Seni çok seven annen..

Not: Suçu babana atınca vicdanım daha iyi hissediyor. İkinizi de öpüyorum.

Ayaz hasta..

Gezi yazısı yazacağım ama bit türlü fırsat bulamadım.
Cuma günü Ayaz'ı 18 ay kontrolüne götürdüm. Biraz geç oldu tabii Ayaz Paşa nerdeyse 21 aylık oldu, biraz ağırdan aldık galiba, tatil hazırlıklar vs. de girince araya bu zamana kaldık. Bu arada özel doktora götürsem de Ayaz'ı aşılarını sağlık ocağında yaptırmayı tercih ediyorum. Hem aşıların taze olması açısından hem de soğuk zincirinin kırılmadığından emin olduğum için. Şimdiye kadar aşılar Ayaz'da ne ateş ne de başka bir yan etki yaptı. Tüm bu geçen zamanda bir kez özelde yaptırmıştım aşısını ki çok güvenilir bir kurumdu, bir de baktık aşının son kullanma tarihine bir ay kalmış. O kadar eski yani. Sürekli oraya götüren arkadaşlarımızı da uyardık, bu kez onlar kontrol etti ki son kullanma tarihi az da olsa geçmiş.
Cuma günü de sağlık bakanlığının standart takviminde olmayan, Ayaz'ın doktorunun da önerdiği Hepatit A aşısını yaptırdık. Doktor bu aşının yan etksinin de olmadığını, banyo bile yaptırabileceğimizi söyledi. Fakat Ayaz'da iki gündür ateş var. Tamam düşük ama var. Daha da önemlisi halsizlik var. Allah'a şükür iştahsızlık ya da başka birşey yok. Şimdi bilemiyorum. Bu çocuk hasta mı? Üşüttü mü? Yoksa aşıdan mı? Doktoru aradığımda aşıdan olabilir dedi. Tamam yan etkisi yok ama sonuçta vücuda mikrop verdiler. Üstelik dün akşam yemek yerken kustu. Normalde bebekken bile hiç kusmayan bir çocuk Ayaz. Ama kusmadan önce de boğazına bişey kaçtığı için öksürüyordu. Bundan da kusmuş olabilir. Bilemedim. Bilemiyorum. Umarım bu kadarla kalır, bugün de son olur.
Herkese iyi haftalar..

Not: Resimde ilk kez aşı karşılığı ödül almış mutlu Ayaz'ı görüyorsunuz..

1 Haziran 2011 Çarşamba

döndük bizzz...

Koskoca Mayıs ayında bloga bir yazı koyamamışım.. Sahalara döndüm.. Uzun bir seyahatten fotoğraflarla açlışı yapıyorum..

Viyana ile başlayan, oradan İtalya'ya geçerek devam ettiğimiz çok güzel bir geziydi. Viyana'ya aşık oldum. Roma ve Floransa'ya zaten gitmeden tutulmuştum. Venedik'i ne siz sorun ne ben anlatayım. Araya Sienna ve San Gimignano ile başka bir çok Toskana Vadisi kasabası sığdırdık, herbirinde birkaç yıl yaşamak isteyeceğim. Çok gezdik, çok gördük, çok beğendik. Ayaz olabildiğince uyumluydu, 20 aylık bir bebek ne kadar uyum gösterebilirse gösterdi. Yine de biz dört büyüğün(anne, baba, babaanne, dede) haşadını çıkarmayı başardı.

Viyana park ve bahçelerinde Ayaz resmi. Puseti evi oldu oğlumun, orada uyudu, orada uyandı, orada yedi, orda içti. Altını bulabilirsek parklardaki banklarda bulamazsak orda burda bir köşede, ayakta değiştirdik. Ne uyku düzeni kaldı ne yemek.

O iştahlı oğlum gitti, yerine ekmek ve krakerle beslenen, bir de meyve yiyen oğluş geldi. Damak tadı İtalyanlarla pek uyuşmadı. Ev yoğurdu mu hazır yoğurt mu düşünmek mi? Danone buldukça ben de Ayaz'da sevinçten havalara zıpladık. Karnını doyurmak için McDonald'slara mahkum kaldık. Yine de resimdeki gibi her gittiğimiz yerde menüye bakmayı ihmal etmedi.

Yerlerde süründü, merdivenlerde yattı. Pis ellerini buldukça çeşmelerde yıkadık bulamadıkça ıslak mendillerle sildik. Pes ettik mi? Tabii ki hayır.


Parklarda bahçelerde meydanlarda koştu. İstediğince özgürlüğünce dolaştı. Bol bol merdiven çıktı, indi. Acıktıkça su içti. İlk marka ceketini denedi, çok da yakıştı ama tabii ki almadık. E biz de her üstümüze yakışanı alamıyoruz di mi oğlum? Zor koşullara alıştı.. Çok gezdi çok yoruldu ama sevdikleri yanında olduğu için tam da şımarmanın tavanına vurdu.

Eve döndüğümüzün ertesi günüyse seni dışarı çıkartayım mı oğlum dediğimde bana şiddetle başını (olumsuz) sallayarak ııı-ııııhhhhh dedi. Bu da olayın özetidir sanırım. Neyse ki dün etkisi geçmişti, "Gont'u" görmeye bahçeye indik.