Cumartesi günü Demirciköy'de Uzunya'da bahar açılımı yaptıktan sonra Pazar gününü yağmurun geri gelmesiyle birlikte evimizde geçirdik. Bahar açılımına geri dönersek çok sevdiğimiz arkadaşımız Uygar'ın yaş günü için bir organizasyon vardı ve sevdiceğimin üniversite arkadaşlarıyla uzun süren bir aradan sonra bir araya geldik. Aramıza katılan bebişlerimizle artık çoluklu çocuklu bir topluluktuk. Geçmişte kalan Taksim gecelerinden, öğlen saatinde Bebek kahvaltılarından artık çocuklu gidilebilecek mekanlara evlere doğru bir açılımımız var. Bu grubu ben çok seviyorum, evimizin baş köşesinde, o Taksim gecelerinden birinin sonunda İstiklal Caddesinde polaroid çekilmiş nadide bir fotoğrafımızı sergiliyorum işte tam da bu nedenle.. Ah gençlik.. Tamam hala genciz de artık gece geç yatıp sabah işe gelemiyoruz kabul edersiniz ki..
Uzunya'ya ilk kez gidiyoruz. Deniz, sahil, yeşillik, cayır çimende dolaşan inekler.. Şansımıza açan güzel güneş bizi fevkaladenin de fevkinde mest ediyor. Üstelik Karadeniz'de bir koy olarak aklımıza yazıyoruz belki bizi Karadeniz'in dalgalarında korur yaz geldiğinde diye.. Yemek olarak tek seçenek balık var bunu da akıldan çıkarmamak gerek. Bizim için ve bir oturuşta iki tava hamsi kuşunu götürebilecek oğlumuz için sorun değil -yalnız hamsi de yoktu, bir tava büyük hamsi gördü işimizi(büyük hamsi=istavrit).. Ah çocukluk ve masumiyet..
Pazar günü de boş durmayıp, çiğ börek partisi yapacaktık ki evimizde bir telefon, Elifimizle Selenimiz de geldiler. Partimiz şenlendi. Bu kez pek senkronizasyon tutturamadı minikler, nedense ayrı gayrı takıldılar. Ama anneler senkronizasyonun en iyisini yaptı yine olimpiyat seviyesinde..
Hamur işi seven Ayaz çok hazzetmedi çiğ börekten ama geçicidir diye düşünüyorum. Yoksa kolay mı vazgeçmek böyle lezzetten?
Unutmadan geçmemeliyim, oğlum yine beni şımarttı, papatyalardan taç yapamasa da yapacak kadar çok topladı. Çiçek çocuğum, duygusal, sevgi dolu, sevgisini sınırsız gösteren ve paylaşan yavrum..