Neler mi benim aklımdakiler;
- Oğlum mesela başını kapıya vurduğunda kapıyı dövüyoruz. Büyüklerden böyle gördük, böyle devam ediyoruz. Aslında ilk zamanlar yanlış olduğunu düşündüğüm bu eylemin Ayaz'da kötü bir etkisini görmedim henüz. Hatta rahatlıyor, sıkıntısını atıyor. Önce bana geliyor başını öptürmeye ardında da beraber gidiyoruz kapıya kızmaya. Hatta geçenlerde bir sabah, işe giderken ben başımı kapıya (hem de çelik kapı ve hem de açıktı) vurduğumda, oğlum önce sarılıp beni teselli etti, sonra da birlikte kapıya kızdık. Gün içinde de birkaç kez gidip kapıya "ah" yapmış. Bence durup durup ne oldu acaba anneme diye içlenmesindense, gidip acısını boşaltabilmesi iyi bile olmuş. Çok dert olduğunu sanmıyorum, bunun çocuğumu sorumluluk almayan bir birey haline getireceğine inanmıyorum(umarım tükürdüğümü yalamam, büyük sözüme töbeeee). Çünkü aklı erdikçe, kendini ifade edebilecek başka yöntemler olduğunu da keşfedecek, biz de ona bu yolları göstereceğiz elbette.
- Bu aralar nedense sesimi daha çok yükseltir oldum. Başka dış etkenlerin getirdiği stres beni daha tahammülsüz yaptı maalesef. Normalde çok sabırlıyımdır. Hatta şu halim bile normal sabırlı sayılabilir. Yine de işte bu halim bana karısını döven erkekleri çağrıştırıyor. Yani gücünün yettiğine gücünü kullanmak. Ben iki bağırdım diye çocuğun psikolojisi mi bozulacak, sanmıyorum.. Ne bağırmalar gördük biz. Yine de oğlum şimdiye kadar olan bağırmalarım için çok özür dilerim senden. Zaten sen bir üzülürsen ben bin üzülüyorum, öncekinden de beter oluyorum.
- Mükemmel anne olma iddiam olmadı hiçbir zaman. Yine de insan bazen kendini eksik görüyor. Zorda kaldığım zaman hazır mantı yapmak mesela, oğlana da yedirmek, ya da buzluktaki köftelerden faydalanmak, üstelik dün de köfte yediği halde, bunları yapıyorum. Haftasonu çorbasını yapmayı unutup hemen bir tarhana kaynatıverdiğim oluyor. İtiraf ediyorum bunlar benim vicdanımı sızlatmıyor. Hatta kötü bile hissetmiyorum.
- Seyrettiğim zaten iki buçuk dizi var, buçuk da nasıl oluyor demeyin, arada izliyorum daha çok arkadaşlar konuştuğu için takip edebiliyorum. Son bir aya kadar bunları bile açmazdım. Biz evde yalnızsak asla televizyon açmazdım. Şimdi bu iki diziyi açtığım olabiliyor. Normaldeyse babası açıyor akşamları ama Ayaz en fazla yarım saat maruz kalıyor, izlemiyor da zaten arka fonda televizyon oluyor. Bana kalsa hiç açmam. Normalde yani :)
- Evet oğlumla çok vakit geçirmek istiyorum ama sofrayı toplama, bulaşıkları halletme gibi rutin işleri o yatmadan halletmek de istiyorum. Sonra halim kalmıyor. Dolayısıyla yaklaşık 30-45 dk arası bir süreyi ya yanımda takılarak ya da babasıyla başbaşa geçirmek durumunda kalıyor. Kaliteli vaktimizden çalınıyor yani. Bunun da kötü birşey olduğundan emin değilim, çünkü hayat hep oyun hep birebir ilgi değil. Benim en sevdiğim tabii ki oğlum ama görevlerimiz de var.
- Yine haftasonu dışarılarda gezerken biz bir öğünü atlayabiliyor, rutini bozulabiliyor. Genellikle rutini bozulmuyor da daha az uyuyor öğlen uykusunu. Çünkü arabada filan uyuyor, inerken de uyanıyor. Yeni bir yere varmanın heyecanıyla da uykuya dönemiyor.
- Normal hayat aktivitelerine pek katamadım oğlumu. Yani şöyle oğlumla markete gidelim, alışverişe çıkalım gibi şeyler yapamıyoruz pek, çalışan anne olmanın yan etkileri.
Daha da çok vardır ama bunlar geldi aklıma şimdilik. Oğlum önemli olan şu bence "Seni çok seviyorum.."