12 Aralık 2017 Salı

hafta sonu..

Cumartesi ne yaptigimizi simdi hatirlamiyorum desem? Evdeydik sanirim sebebi bu :)

Pazar gunu ise pek bir hararetli gecti. Su listeye ekleyebilecegim bir etkinlik de yaptik bu arada. Arkadaslarimizla Masa ile Koca ayi muzikaline gittik ve uzgunum ama ben hic begenmedim. Hazal bayildi, agzi acik izleri cunku ikinci tiyatro deneyimi ve o cizgi filmi cok seviyor. 5 yasindaki Melissa da sevdi. Ayaz ve Demirkan, 8 yas erkekler icin pek cazip degildi ama izlediler ne begendik ne begenmedik diye bir tepkileri olmadi. Bilet fiyatlarini dusunursek bence cok gereksizdi, iyi ki indirim sitelerinden birinden almisiz.

Oyundan umdugumuzu bulamadik ama Mehtapcigimla bir araya gelmek ve cocuklari bulusturmak her zaman mutluluk

tiyatro gormus masum koylu

Ardindan bir kahvelik firsatimiz oldu, hava da birden acinca saldik cocuklari Uniq'in bahcesine, biraz guncelledik birbirimizi.

tabaklari cok sevdim 💓

Pesinden hemen yakindaki babannelerinin dogum gununu kutlamaya gitttik. Zaten cocuklar dogum gunlerine doyamiyor, yoksa sadece benimkiler mi?

pasta Yuzbasi Ayaz tarafindan getirildi


O palto uzerinden cikmadi butun gun, evet evde de :) Pazartesi de apoletleri sokulmesin diye okula giymeye kiyamadi.

Bir hafta sonunu da boylece yedik. Bakalim haftaya neler var acaba?


7 Aralık 2017 Perşembe

devlet okulu mu? özel okul mu? III - devlet okulundan neden vazgeçtik?

Güle oynaya bitirdiğimiz birinci sınıfın ardından ikinci sınıfta beklediğimizi bulamadık. Olmadı, o yazdığım sosyal faaliyet derslerinin hepsi kaldırıldı. Zorla satranç dersini tekrar aldırabildik ama o da sil baştan başladı. Bir önceki yıl öğrendiklerinin üzerine hiçbir şey katılmadı.

Okuldaki bu değişimden herkes etkilendi. Öğretmenler etkilendi, personel etkilendi, öğrenciler etkilendi, veliler olarak biz de çok etkilendik tabii ki. Öğretmenimiz yine aynı özveriyle çalıştı çabaladı. Biz sınıf olarak, veliler olarak da çok iyi bir hava yakalamıştık üstelik. Ancak okuldaki değişikliklerin gözlemlediğimiz bazı olaylardaki yansımasına kendimizce katlanamadık.

Ne okulun ilk günü mü?

Zaten 4. sınıftan sonra göndermeyi düşündüğümüz okulla görüştük, değerlendirmeler sonunda da Ayaz'ın kaydını şimdiden oraya almanın faydalı olacağına karar verdik.

Ayaz'a da bu arada gaz verdik. Tipik bir başak burcu olan oğlum alışkanlıklarına ve rutinine çok bağlıdır. Bu değişikliği ona anlatmak zor olmadı aslında çünkü mantıklı olarak açıkladığın her şeyi güzelce kabul eder aklına yatmışsa. Yine de yüreğini rahatlatmak o kadar kolay olmadı.

Okullar kapanır kapanmaz bu planı devreye soktuğumuzdan Ayaz'ı da yeni okulu ile hemen tanıştırdık. Bütün süreci o da bizimle yaşadı. Fiziksel olanaklar onu etkiledi tabii ki ve biraz daha olumlu bakmaya başladı.

Sonra okullar açıldı ve ilk geri dönüşler harikaydı, hem Ayaz'dan hem de öğretmenlerden ve idarecilerden. Zaten sıcakkanlı bir çocuk olduğu için içim rahattı arkadaş bulabileceğini biliyordum ama yine de bir yerlerde korkum da vardı. İlk tepkiler Ayaz sanki hep bu okulun öğrencisi gibi hissediyoruz ve o da bize aynı şekilde karşılık veriyor olunca çok mutlu oldum tabii ki. Yine de ardından gelecek bombaya oldukça hazırlıklıydım. İlk 2-3 hafta sonra o yeni gelen ilgisi ve havası da geçince bir demotivasyon oldu. Bunda çok büyük etken de yabancı dilin Fransızca olması ve Ayaz'ın olaylara Fransız kalmasıdır :) Ardından hemen özel ders almaya başladı, Fransızca takviye.. Şükürler olsun öğretmeniyle çok iyi bir senkronizasyon yakaladılar ki bu da okula motivasyon olarak geri döndü.

Yazı da uzadıkça uzuyor ama bahsetmeden geçemeyeceğim iki konu var. Ayaz kendi içinde bu olanlarla öyle güzel başa çıktı ki gurur duydum. Hemen maşallah diyeyim.

Birincisi; iki yıldır native İngilizce öğretmen ile özel ders yaptığı için bu konuda arkadaşlarından önde olması onu rahatlattı ve bunu açıkça dile de getirdi. Haftada iki saat olsa da başkalarının senden yardım istemesi iyi bir şeydir. Hele de sen her gün Fransızca için birilerine muhtaçsan.

İkincisi; oyun kurmayı oynamaktan çok sever bizimkisi. Burada da bir oyun kurmuş. Birkaç arkadaşıyla bir grup olmuşlar, Ayazca diye bir dil icat etmiş. Teneffüslerde herkese Ayazca dersleri verip sınav yapıyordu. Ben matematik mühendisiyim ama bunun psikolojide bir karşılığı olduğuna neredeyse eminim. Bir karşı duruş, bir can simidi ne bileyim bir çıkış yolu..

Şimdi bunlar geçti, Fransızca'da da hızlıca yol aldı. Farkı kapatmadı ama kendi işini kendi görüp ödevini kendi yapabiliyor en azından.

Hala farklı alışkanlıklardan gelen durumlar olabiliyor ama adaptasyon bence tamam. Küçük çaplı bir travma atlattıysa da üstesinden gelmesini bildi. Biz de oğlumuz için kendimize göre en iyisi olsun derdindeyiz ne de olsa hepimiz gibi :)


6 Aralık 2017 Çarşamba

Pollanna, uyku vs..

Dün Ayaz'ın ödevlerini kontrol ederken, daha doğrusu sorduklarına yardımcı olurken aklıma geldi. 22 tane farklı kelime il cümle kurmaları gerekiyormuş. Benin dahi zorlandıklarım oldu, mesela "Toplumsal paylaşım". Biri de "iyimserlik" idi. İşte aklıma hemen Pollyanna geldi. Nasıl bir iştahla okumuştum ben küçükken. Ağababamın(biz baba tarafında dedeye ağababa diye öğrendik, ama kendimiz öyle öğretmedik :)) muazzam bir kütüphanesi vardı. Bize maalesef bir sayfa bile kalmadı o kütüphaneden hatıra. Aile işleri işte. Ben o kütüphaneden, güzelce bordo deri ile ciltlenmiş ve kapağın sağ alt köşesinde ağababamın ismi yazan kitabı okumuştum. Bir defa o özen, o kıymet size kitabın, okumanın ne kadar önemli olduğunu hissettirmeye başlardı. Heralde 10 kez kadar okumuşumdur.

 işte bunun gibi bir kütüphaneydi


Hemen Ayaz'a Pollyanna'yi anlattım 4-5 cümle ile ve evdeki versiyonundan okumaya başladım. Maalesef akşam kitap okumaları Hazal tarafından baltalanıyor. Bir totosunun üstüne oturup dinlemiyor ki genellikle onun ilgisini çekecek renkli kitaplar okumaya çalışıyoruz. 5 sayfa kadar okuyabildim sadece ve Ayaz'ı hemen içine çekti konusu.

evdeki kapağın görselini bulamadım

Bakalım başarabilecek miyim yatmadan önceki okuma seanslarında kitabı bitirebilmeyi?
Hazal'ı erken uyutabilmeyi, bu aralar iyice zorlaştı çünkü.

Aslında tekrar bir uyku eğitimi için kendime güç bulmayı umuyorum, özellikle babalarının evde olmadığı önümüzdeki 3 gece için.

5 Aralık 2017 Salı

Listeler, listelemeler.. Liste I

Herşeyi ama herşeyi yazmaya listelemeye bayılıyorum. Bende de o huy var evet.. Excel sheetleri oluşturalım, yazalım, planlayalım deymeyin keyfime. Ama iş uygulamaya ya da uygulatmaya gelince zor geliyor. Şimdiye kadar bu konuda en çok başarılı olduğum liste çocukların programları oldu. En iyi planladığım, en sık güncellediğim, uygulattığım ve denetlediğim.



Ayaz'ın programının sorumluluğu artık Ayaz'da zaten. Hazal içinse çok kasmadan yemek ve uyku saatlerini, menüsünü ve ne kadar ekrana maruz kalabileceğini belirleyen bir program yapıyorum. Daha uygulanabilir oluyor. Hangi saatte ne oynayabileceklerini, gün gün aktivitelerini filan detaylandırmıyorum. Fırsat bulursam bu konulara gelirim ama sadede dünmek isterim. Bu yazıyı yazma sebebim kendimle ilgili listelerdi.

Günün menüsü mesela, defalarca denediğim, uygulayabilirsem çok rahatlatan ama sürdüremediklerimden. Daha da ötesi, kitap listeleri/ film listeleri/ dizi listeleri/ gezi listeleri bunlar hep bana kalıyor, hayata geçmiyor. Hedefler hep yüksek geliyor sanırım. Yine de kendime mani olamadım, yaptım yeni bir liste daha.. Yeni yıl da geliyor ya liste mevsimi açıldı ne de olsa :)

Her ay;

  • Her ay bir kitap okuyabilsem
  • Her ay çocuklarımı bir tiyatro oyununa götürebilsem
  • Her ay kendim bir tiyatro oyununa gidebilsem
  • Her ay bir klasik izleyebilsem
2018'de
  • En az 4 klasik okuyabilsem.
  • Artık tarihi yarımadayı kendi yaşadığım şehrin tarihini gezebilsem.
  • Sanat galerisi, sergi gezebilsem ne sıklıkla bilmiyorum mesela bu yıl 5 :)
  • Müze gezebilsem özellikle Ayaz'ıma da bunu öğretebilsem.
  • Şiir okuyabilsem.
İşte sabahtan beri kendimi tutamadığım, içimden gelen listeyi bir kalemde döküverdim satırlara. Eklerim dahasını nasıl olsa..


4 Aralık 2017 Pazartesi

hafta sonu..

Biraz da hafta sonundan mi bahsetsem? Aralik basi bahar havasini goren Istanbullu instagrami ele gecirdi. Biz de eksik kalmadik tabii. Gerci story cikti cikali ben normal foto koymaz olmusum :)

Cumartesi basketten ciktigimiz gibi babaannelerini ve yengelerini de yanimiza katip solugu Masukiye'de aldik. Cok da guzel yaptik. Biz Masukiye'de restorantlarin oldugu bolgede biraz ileride Selale Restaurant'i tercih ediyoruz. Tercih ediyoruz dedigim 2. gidisimiz zaten ama ortam guzel ve ferah, cocuklar icin genis alan var.


Hii! Araba koltuguna oturtmamislar cocugu! Yaptik iste bir eski usul affediverin. Bu seyahatimizde babaanne koltugunda istirak etti kucuk hanimefendi :)

Su asagidaki foto Kartepe'ye cikarken Sakli Vadi'de cekildi. Boyle yamaca dogru sallaniyorsun senin de bir icin cekiliyor! Bence nefis birsey. Bir dahaki sefere burayi da deneyebiliriz cunku calisanlar cok sempatikti, ufak bir cocuk oyun alani var kapali kisimda. Cay ictik yemekleri denemedik.

  Ogullarini yamaca dogru ittiren aile! Ya sallanirsin ya kilicimin tadina bakarsin :)

Burasi oyle ortada bi otelin onu, uygun bulduk poz vermek icin

Burasi da Selale Restaurant( Yaramazlik icinde var)

Pazar gunu ogleden sonraya kadar daha bir dinlenerek gecti ve iki cocugum da uyanikken kitap okudum yeayyy. Sonra hepsini parka gonderdim. Kuzenimin aileye yeni katilan bebegini gormeye gidecegimiz icin Ayaz'i geri cagirdim. O gelmek istedi cunku. Hazal'a alternatif sunamadim. Bahcede kaldi ablasiyla. Biz kactik. Mis gibi bebek kokusunu icimize cekip donduk.

Mutfaktan bir kare ve tabii ki hepsi onun

Pazar gununun akillarda kalan diyalogu soyle gelisti;
Hazal: Anne ben bahceye ciktim, sen kitap okudun. Sonra ben eve geldim sen yoktun. Seni bulamadim.
Anne: Evet canim benim, ben migrosa gittim bak sana bunlari aldim. Tabii ki hepsi senin. (yoksa gezmeye filan gitmedim sensiz)

Yalanci ve cocugunu ekmis gezmeye gitmis, ustune bir de kokorec yemis, alisverisini de yapmis anne olarak icim rahat ve huzurlu bir sekilde, bebelerimle ilgilendim. Yani birinin eline ipad digerine telefon verip bir sonraki gunun yemegini hazirladiktan hemen sonra!!!

Iyi haftalar!