31 Aralık 2009 Perşembe

Noel bebek Ayaz ve ailesi herkese iyi seneler dilerrr..

2009 bize hayatımızda alabileceğimiz en güzel hediyeyi getirdi. 2010'da da herkesin dileklerinin bizim gibi gerçekleşmesini dileriz. Mutlu yıllarrr..

12 Aralık 2009 Cumartesi

İkinci Ay Biterken..

Babasının yorumlarına ek olarak;
  • Çok güzel uyduğu rutini 3 saatlik rutinle değiştirmeye çalışıyoruz..
  • Benim minik köpek balığı işaretlerinden saydığım, babasının valentino dediği ve kaşlarını kaldırdığında başında oluşan v harfi iyice belirginleşti..
  • Elleriyle yakaladığı örtüsünü kapatıyor ya da açıyor..
  • Tam olarak yapamasa da yüzümü sevmeye yapmaya çalışıyor..
  • Ayaklarını tutup yanaklarıma pıt pıt yaptığımda keyiften bayılıyor..
  • Babasıyla sohbeti ve onun uyutmasını çok seviyor..
  • Oyun halısında vakit geçiriyor, müzikli oyuncağını şimdilik eliyle sallayarak çalıştırabiliyor, havada asılı olan ve boyu yetenleri de sallıyor..
  • Babasının aldığı Mickey Mouse la sohbet ediyor.. Fazla sohbet ederse sinirleniyor ama..
  • Dönencesini seyrederek vakit geçirebiliyor..
  • Evimizi inceleye inceleye bitiremiyor..
  • Gezmelerde, tozmalarda genellikle pusetinde uyuyor.. (Şükür :))
  • Şimdiye kadar oturmaya bayılıyordu, şimdi ayağına basarak kalkmak istiyor.. Biraz sonra yorulup oturuyor.. Yatırarak tutmak için kandırmak gerekiyor.. ya baştan yatıyor olacak ya da bir kez kaldırdınız mı yandınız :)
  • Çok güzel sesli gülücükler ve çığlıklar atıyor..

28 Kasım 2009 Cumartesi

Bayram tebriği ve Ayaz'dan haberler..

Herkesin Kurban Bayramını kutluyoruz oğlumla beraber..
Geçen bayram Ayaz henüz 3 günlük olduğu için tüm büyüklerimiz ve küçüklerimiz ziyarete gelmişti. Bu bayram Ayaz'ımla herkese iadei ziyarette bulunduk :)
Arife günü öncesi Ayaz'ın bazı şeyleri bilinçli şekilde tutmaya başladığını keşfetmiş, o gün de ilgisini çekecek şeyleri tutmasına dokunmasına yardımcı olacak oyunlar oynamıştık. Bugün farkettim ki her zaman başarılı olamasa da istediklerini tutabiliyor ve ellerine daha çok sözünü geçiriyor. Yine bugün arabadayken sağ elini yüzünün önüne getirip parmaklarıyla konuşmaya başladı. Her geçen gün gelişmesini izlemek dünyalara bedel.

25 Kasım 2009 Çarşamba

Ayaz'ın Arabası-Ana kucağı.


Evet söz verdiğim konuyla karşınızdayım.. Bu konuda araştırmalarım ve tecrübelerimle anlatmak istediklerim varrrr..
Ayaz'ın arabasını seçmeden önce çok araştırma yaptım, bebek arabasına bir servet yatırmak istemiyordum kesinlikle ama Maxi-Cosi Quinnyleri görünce özellikle, parayı basıp almak istemedim de diyemem. Tüm kadınsal, görsel dürtülerime gem vurup mantığımı ön plana çıkarmak için elimden geleni yaptım ve başarılı da oldum. Forumları ve yorumları bol bol okudum. Tavsiyelerden benim çıkardığım ve karar verirken dikkate aldığım özellikler şöyle oldu:
  1. Hafif olmalı.. Çünkü kolay taşınabilmeli..
  2. Hafif olmalı.. Çünkü kolay açılıp kapanabilmeli..
  3. Hafif olmalı.. Çünkü takımı olarak alacağınız ana kucağı-oto koltuğu bebek ağırlaştıkça ağırlaşıyor..
  4. Hafif olmalı.. Altını çizmek istedim..
  5. Çift yönlü kullanılabilmeli..
  6. Tam yatabilmeli..
  7. Bunu dışında tabii ki kaliteli olmalı, elinizde kalmamalı.. Burada kalan seçeneklerde maliyet-fayda analizi size kalmış.. (İktisatçı gibi yazdım ama değilim, matematik mühendisiyim.. Bu cümleyi kuracak kadar çok maliyet ve ekonomi dersi almışım demek ki..)

İşte burada tasarımıyla beni benden alan quinny ler daha ilk şıkta elenmiş oldu. Kendileri zaten tek başına 10+ kg. Maclaren alabilirdim en hafifleri onlardı çünkü 7+ kg, bir de Peg Perego nun bir modelini çok beğenmiştim, hatta daha hafif ve şık olduğu için karar da vermiştim ancak canlı gözle göremedim ve hiçbir yerde bulamadım, internette vardı ve görmeden almakta istemedim açıkçası. Alternatif modellere yönelmeye ve onları da araştırmaya karar verdim. Bu arada takip ettiğim bloglardan birinde Pierre Cardin bebek arabasını görüp olumlu tavsiyeleri okuyarak araştırmıştım. Sonra sonra Eminönü tavaf edilmeden bebek alışverişi tamamlanmaz(Eminönü tavaf edilmeden kına gecesi yapılmaz, ev kurulmaz, evlenilmez, düğün yapılmaz serisinin devamı) diyerek 8 aylık göbeğimle Havuzlu Han'ı alt üst ederken Pierre Cardin arabaları da görme ve inceleme fırsatım oldu. Ayaz'a sonradan Haşim İşcan'dan aldığımız arabanın modelini ilk orada görüp beğenmiştim(Pierre Cardin Alüminyum Çift Yönlü Bebek Arabası 2010). Yukarıda Ayazımla gördüğünüz arabayı kesinlikle tavsiye ederim. Hafif :), kullanışlı, sağlam(Maclaren ya da Peg Perego kalitesinde olduğunu iddia etmeyeceğim ama o kaliteye gerek var mı siz karar verin, ayrıca maiyet-fayda analizini de diğerlerinin yarı fyatı oluşuyla benim için geçti), tüm ihtiyaçlarımızı karşılıyor ve çok pratik. Ana kucağı da travel sistam olduğu için beraberinde geldi. Bebek arabasına ve otomobile sabitlenebiliyor.


İkinci Ay devam..

Ayazım, oğlum, minik köpek balığımım ikinci aydaki marifetlerini de not düşmek istiyorum..
  • İkinci ayını tam doldurmadan dudaklarını ve ellerini emmeye başladı.. Eller ağıza götürülmez annem diyorum, elini çekiyorum, zararlarını anlatıyorum küçük adama, şimdilerde "elini ağzına götürme anneciğim" dediğimde elini çekmeye başladı, bayılıyorum.
  • Çenesi düştü :) çok güzel konuşuyoruz oğlumla..
  • Beni, babasını ve Berrin Teyzesini zaten çok iyi tanıyordu da, artık anneanne,baabaanne ve dedesini, amcasını da çok iyi tanıyor..
  • Doğduğundan beri kafayı ara ara dik tutabiliyordu, artık tam tutabiliyor..
  • Kırmızı miki fareli elbisemi giydiğimde mikilerle konuşmaktan m.eme bile ememiyor..
  • Çok gülüyor..
  • Aynı gün 3 aşı olduğu gün ağlamayı da öğrendi, istediği olmadığında ağlıyor.. Sanki etinden et koparılıyormuşcasına.. İlk günler panikle her istediğini yapıyordum.. Özellikle de sakinleşmesi için m.eme veiyordum.. Yanlış tabii ki, ben de o ilk günlerdeki korkuyu atlattıktan sonra doğru yolu buldum ve başını okşayarak, onunla konuşarak ve dikkatini dağıtarak, sakinleştirmeye başladım.. İşe yaradı..
  • Gece yarım kundak yatırmama rağmen (bu yarım kundak pek çok şekilde kullanılıyor, benim kastettiğim sıçrayarak kollarıyla kendisini uyandırmaması için kollarını kundaklamak, bacaklar serbest, tavsiye ederim) bacaklarla üstünü açmayı ve artık nadiren de olsa kolları kundaktan kurtarmayı başarıyor. Uyku tulumuna acil geçiş yapmamız gerek..
  • Günlük rutinimize çok güzel uyum sağlıyor.. Bundan ayrıca bahsedeceğim..
  • Babası eve gelmeden gece uykusuna yatmıyor, onu bekliyor :)
  • Ev tipi ana kucağından kendisini aşağı kaydırıyor, yakında yürüyecek :P
  • Yüzüstü yatarak, kucağımda, göğsü emzirme yastığında olacak şekilde, kafayı dikip etrafı seyretmeye bayılıyor, yorulana kadar tabii.. Bu şekilde sırtını ovarsam ki hemen hemen hep yapıyorum, ağzından gazını da cok güzel çıkarıyor..
  • M.emede uyumaya bayılıyor. Babası artık uyudu yatağına dediği anda uyumamış emiyormuş gibi hemen bir iki cuk cuk yapıyor afacan, bizi kandıracak.. Nedense orda uyurken ne gaz sancısı ne bişey olmuyor, mışıl mışıl uyuyor..
  • Birinci aydan beri "enneeeeeeee" gibi bir ses çıkarıyor, anne olduğuna inanmak istiyorum o sesin :)
  • Kameraya çektiğimi anladığı an gülmeyi ve konuşmayı bırakarak ciddi ciddi kameraya bakıyor kerata..
  • Çokkkkk uzun zamandır kucakta ayarkata gezdirirsek kesiklikle sakinleşiyor ve etrafı izliyor.. Bu hali ve bakışları çok komik.. Bayılıyorum..
  • Evimizden başka evlere gittiğimiz zaman herşeyi inceliyor gözleriyle, orayı hafızaya kazıyana kadar..

Şimdilik aklıma bunlar geliyor, gerisi gelirse ikinci ay devam devam yaparız..

17 Kasım 2009 Salı

İkinci Ay Kontrolü

17 Kasım'da ikinci ay kontrolümüze gittik.. İlk ay Ayaz 5100 gr. ve 57 cm. di. Şimdi 615o gr. ve 60.5 cm. olmuş tosunum. Bunları da not edeyim dedim.
Güzel kilo aldığını görünce içim rahatladı. İlk ay kontrolünde doktor hanım oğluşumun alerjik bir yapısı olabileceğini düşündüğü için (vücudundaki, kulaklarının arkasındaki koltuk altlarındaki ve popsundaki -bizim göremediğimiz ancak doktor gösterince farkettiğimiz- kızarıklıklar nedeniyle) benim uygulamam gereken bir diyet vermişti. İnek sütü ve süt ürünleri ile dana eti yemiyorum. Tabii bunları yiyemeyince pek seçenek kalmıyor. Bu nedenle iyi beslenip beslenmediğim konusunda tereddütüm oldu. Demek ki beslenebiliyormuşum ki oğluş da beslenebilmiş. Ama bundan sonra kalsiyum takviyesine başlayacağız benim için.
Oğlumun hıçkırıkları için de reflü olduğunu söyledi ve ilerlememesi için toz ilaç verdi, günde iki kez anne sütüyle karıştırarak, biberon ya da kaşıkla. Ayazımız biberonla verdigimiz sütü aldi, Berrin Teyzesi ile beraber cok sevindik(Berrin Teyzesi, Ayaz daha doğmadan bizimle birlikte çalışmaya başlayan, ben işe başlayınca da Ayazla ilgilenecek olan yardımcımız, pek güzel anlaşıyorlar oğlumla maşallah diyeyim). İlk biberonu da anneannesinin elinden içti. Böylece biberon maceramız da başlamış oldu. Bu tabii benim için de rahatlık olabilir son izin günlerimde, süt sağıp bırakarak kendime biraz daha zaman yaratabilirim ama birakamiyorum ki bu tatli bebeişi. Ancak 1-2 saat uyku vakitlerinde kaçamak yapıp geliyorum ki o da zorunlu hallerde.
İşte ikinci ayda bizde durumlar böyle..

16 Kasım 2009 Pazartesi

Ayaz'dan Seçmeler..


Ayazımın ilk günden bugüne resimlerinden seçmeler efendim. Hep beraber Maşallah diyoruz :)

Cim bom

Ayaz'ın dünyaya geldiği gün iki Türk takımımızın Uefa Avrupa ligi maçı vardı.
Panathinaikos - Galatasaray maçı tam da biz doğumhanede Ayaz gözlerini dünyaya açarken oynanıyordu ve biz de GS'lı anestezistimiz sayesinde sürekli skor alıyorduk. Cim bom, Elano(2) ve Baros'un golleriyle 1-3 yendi. Fenerbahçe ise mağlup oldu(Fenerbahçe 1 - Twente 2). Böylece -zaten belliydi de- oğlumun rengi de cümle aleme ilan oldu. Küçük bir yavru aslan aramıza katıldı. Tarihe not düşmek isterim.

Hastane.. Teşekkür..

Biir bebeğim olacağını düşündüğüm ilk zamanlardan beri, tabii aklımın erdiği zamanlardan bahsediyorum, Amerikan Hastanesinde doğum yapmak istemiştim. Yaptım da :) Şanslıyım ki daha önce yaptığımız araştırmalarda istediklerimize cevap verebilecek (normal doğum vb.) doktorum da aynı hastanenin doktoruydu. Tüm kontrollerim ve doğumum orada oldu ve ben herşeyden %100 oranında memnun kaldım. Doğumun bayramdan üç gün öncesine denk gelmesi nedeniyle ancak bayramın ilk günü hastaneden çıkabildik(Aslında sağlık durumumuz bir gün önce de izin veriyordu ancak Ayazın sünneti nedeniyle bir gün daha bekledik.)
Nöbetçi olan ya da olmayan tüm hemşireler, hastabakıcılar, doktorlar, hastanenin hizmetleri hepsi mükemmeldi ve güler yüzleri ile anlayışlı tutumları için buradan hepsine çok teşekkür ediyorum. Doğum esnasında bulunan ekip de tam anlamıyla dört dörtlüktü, doğumu neşeli mutlu, endişe çekmeden yaşamamıza büyük katkıları oldu. Bu sırada görev alan iki doktor, anestezist, hemşireler ve hastabakıcılara da ayrıca teşekkür ediyorum. Tüm süreci birlikte yaşadığımız Dr. Cengiz Alataş'a ayrıca çok çok teşekkür ediyorum.
Beni en çok etkileyen tüm hastane çalışanlarındaki güleryüzleri ve bilgi aktarımı ve konuşma konusundaki becerileri oldu.

Oscar teşekkür yazısı gibi oldu ama o kadar memnundum ki belirtmeden geçemezdim :)

Sabahın tam üçündesin..

Dertlerin en gücündesin.. Diye devam ediyor şarkı.. Şuan saat 6.50.. Çok anormal bir saat degil ama Ayaz geçen günün tüm gazını sabah 6-7 arası çıkarmaya karar vermiş görünüyor. Ben de başında sadece nöbet tutabiliyorum, elimden birşey gelmiyor. Ancak bacağımda sallayarak, sıcaklık ve sallamayla ona birazcık yardımcı olabiliyorum.
Bebeğim 5.40 ta mıkırdanmaya başladığında (4-4.40 arası e.mdiği için) şaşırdım. Yine de hemen m.eme verdim tabii ki. Baktım ki içmeye çalışmasına rağmen açlık değil derdi, peşinden gök gürültüleri eşliğinde pıtırtıları duymaya başladım :) Canımın içi şuan yanımda uyudu sonunda ağzında emziğiyle ama arada hala kıvranıyor ve peşinden beklenen ses geliyor. Sadece izliyorum. Uyanma saatinin gelmesini bekliyorum. Rahatsızlığı var biliyorum ama bunu kendi halletmesi gerek :P
Yarın 2. ay kontrolümüz var, bir sürü sorularımla ve gelişimi ile ilgili merak ettiklerimle (Her Türk anne gibi kilo merakı içindeyim ne kadar kendimi engellemeye çalışsam da) hazırım, sabırsızlıkla bekliyorum.

9 Kasım 2009 Pazartesi

Bir doğum hikayesi - Tombinik Ayaz

Ayaz'ın doğum hikayesi tabii ki benim doğum hikayem olarak başlıyor.

En son izne çıkarkenki durumumdan bahsetmiştim. Hamileliğim gerçekten çok rahat geçti son iki hafta dışında.. O kadar kusur kadı kızında da bulunur demeden edemeyeceğim ama zor günlerimden de bahsedeceğim. Başka okuyanlar olursa yardımı olabilir.
İznimin ilk haftası da oldukça ağırlaşmama rağmen çok hareketli ve koşuşturmalı geçti. Ancak sonraki hafta gerçekten zor zamanlar başladı. Ben izne ayrıldıktan sonra her an doğurabilirim diye düşündüğümüzden annemde yanımıza geldi ve bizimle kaldı. İyi ki de gelmiş çünkü o zor günlerde ve hacı yatmaz gibi geçirdiğim gecelerde yanımda olması benim için büyük şanstı. Doğuma kadar geçen son iki hafta + 4 gün sürekli ağrılarım başladı. Geceleri koltukta ancak oturarak uyuyabiliyordum. Devamlı da yalancı sancı dedikleri sancılardan sanırım , geceler de gündüzler de biraz uyuyarak, biraz ayakta biraz, oturarak geçiyordu. Bu arada birkaç kez doğuruyorum heralde dedim. Test olarak evdeki meşhur koltuğuma geçip oturuyordum, bir süre sonra eğer rahatlarsam, tamam yine doğum yok diyorduk :) Sevgili kocacığım ve anneciğimi istim üstünde oturttuğum günler sonunda 16 Eylül'ü 17'sine bağlayan gece ağrılarım dinmek bilmedi. Belimde sürekli bir ağrı, ne oturabiliyorum ne kalkabiliyorum ne de yatabiliyorum.. 18 Eylül'de de NST ye girecektim. Sabah altıda dayanamayıp kocacığımı uyandırdım ve ben bugün doğursam mı gibi abes bi soru sordum :)
Ağrılar bitmek bilmiyor, ancak o anlatılan gelip giden sancılardan yok, sancı giriyor ama düzensiz ya da sürekli. Sonra kendime de şaşırıp biraz daha bekleyeyim dedim. Annem gidelim diyor ben de yok gidip de rezil mi olacağız diye tutturuyorum :) Derken öğlen Baran aradı. Ben de dayanma gücümün sonundaydım artık. Bugün gidelim istersen dedi, ben hala kararsızım ama ağrılar karar verdirdi tabii ki, gittik. NST de sancı çıkmadı, doğum yok dediler. Ben artık nasıl bir halde dokoruma ben dayanamayacağım, yatırın beni bugün suni sancı filan ne gerekiyosa yapalım dediysem doktorum hemen harekete geçti. O an eve dönmeyi aklımdan bile geçiremedim. Muayeneye girdik benim bu durumum karşısında veeee 8 cm açılma olduğu belli oldu. Doktorum doğumun %80 i bitmiş dedi. Onların da yapabileceği birşey yok, teknolojik olan herşey doğumun başlamadığını gösteriyor! hemen beni odaya aldılar ve epidurali verdiler. Ben tabii ağrılarım boşa olmadığı için muzaffer bir komutan edasındaydım.
Herkese haberler verildi, sanki sezaryenmiş gibi herkes hastanede bulunabildi. Ben fazla kimsenin olamayacağını düşünüyordum normal doğum olacağı için.
Bundan sonrası ayrı macera..
Bana epidural verildikten sonra son iki haftamın en rahat anlarını yaşadım. Herkes bana acıklı gözlerle bakarken ben gayet rahattım. Epidural gerçekten çok rahat. Ancak çok iyi bir ekibin yapması gerektiğini düşünüyorum. Suni sancı da verilerek doğumu beklemeye başladık. Bebişmin zaten kilolu olduğu belliydi. Bu nedenle tam açılma olması gerekiyordu.
Biz bekledik ancak Ayazım bekleyemedi. Meconium unu yaptı bebişim. Bu durum çok tehlikeli olduğu için doktorum ve diğer nöbetçi doktor kocişi da çağırarak bize durumu anlattılar. Meconium soluduğu anda çok zor ve uzun bir tedavi gerekeceği için sezaryen olması gerektiğini açıkladılar. Biz de hemen okey verdik, sonuçta normal doğum istememizin nedeni ikimizin de sağlığı içindi. Epidural arttırıldı ve doğuma kocamla birlikte girdik. Biraz sonra da bebişimizi kucağımıza aldık. Ayaz Paşam 4.210 kg ve 51 cm bir tombinik olarak dünyaya gözlerini açtı.
Çok makul bir saatte dünyaya geldiği için doktor amcası da kendisine teşekkür etti.

Ayaz'ın Odası

Odamızın bitmiş ve Ayaz gelmeden önceki son hali :)
Daha önce yazdığım gibi mobilyalar Uçan Bebe ve Genç mobilya mağazasından.
Halısını babaannesiyle birlikte koşuşturmalı bir gün sonunda Koçtaş'tan aldık, aynı gün perde ve tülleri de sipariş vermiştik..
Bazı resimlerde arabası da görünüyor ki bu konudan ayrıca bahsedeceğim.
Altta ve ortadaki resimde görünen beşiği de Ahu Teyzesinden.. Ayaz geldiğinde önce salona sonra da bizim odamıza taşındı.
İkinci tekstil takımlarını yaptırmadım, dayısı Denizli'den sarı renkli çok güzel bir tekstil takımı daha almış.
Yatağında ismini yazdığımız harfleri de Joker'den biz aldık.
Tam istediğim gibi oldu herşey..

Hoşgeldin Oğlum

17 Eylül 2009 akşamı saat 20:35 te Ayazımızı kucağımıza aldık. Elim bir türlü yazmaya varmadı, çünkü yaşadığım duyguları ifade edememekten korktum. Ancak yazmak, paylaşmak, kaydetmek istediğim o kadar çok şey var ki bu duruma bir son vermenin zamanı geldi sanırım.

Anne olmak gerçekten de anlatılmaz yaşanır durumlardan en özeli..

Oğlum seni ilk kucağıma aldığım an hayatımın en güzel anıydı. O günden bugüne uzun bir süreyi bu mucizeye inanmaya çalışmakla geçirdim. Anladım ki bir ömür bu mucizeyi yaşayarak geçecek. Sağlıklı bir şekilde ve bizi üzmeden dünyaya gelerek iki kişilik ailemizi gerçek bir çekirdek aileye dönüştürdüğün ve duyguların en güzelini bize yaşattığın için sana teşekkür ediyorum. Hoşgeldin aramıza..

21 Ağustos 2009 Cuma

Son Gün

Bugün itibariyle izne ayrılıyorum.. Doğumun normal tarihine tam üç hafta kalmış oluyor. Yaklaşık yedi senelik aralıksız çalışma üzerine böyle uzun ara vermek -bazı zamanlar çok istemiş olsam da- şu anda gerçekten enteresan geliyor. Tabii başıma geleceklerin henüz farkında değilim :) Herkes bebiş geldikten sonra zaten birşey anlayamayacağımın, işin aklıma bile gelmeyeceğinin altını çiziyor sağolsunlar ancak ben bu ruh halinden çıkamıyorum. Daha bırakmadım sonuçta hala bugünüm var ve önümüzdeki hafta için hemen hemen hergün yapılacaklar listem var. Yine de kendimi sudan çıkmış balık gibi hissediyorum, napabilirim.
Yazı biraz daha bu modda giderse ağlayacağım sanırım. Fazla mı abarttım ne?
Sonuçta gerçekler de şöyle ki, çok rahat geçirdiğim ve hemen hiç mızmızlanmadığım hamiloşluğumun sonuna geldim. Gerçekten de artık bütün gün koltukta oturmak, ekrana bakmak ve kafamı toplamak hem bana hem bebişe zor geliyor. Dün biraz daha beklesem mi düşüncesiyle işe geldiğimde, akşamı ne kadar zor ettiğimi gördüm de içim biraz rahatladı. Hatta bu hafta gerçekten zor geçti. Yanlış anlaşılmasın, aktif yaşamımı tüm hızıyla sürdürüyorum aslında! Tüm bu şikayetime rağmen bu hafta içi akşamlarına biri benim olmak üzere iki doğum günü kutlaması, ve bir arkadaşlarla dışarda yemek organizasyonu sığdırdım :) Hatta bu akşam da Ada bebeği sevmeye ve ramazanın ilk iftarını yapmaya kayınvaldemlere gidiyoruz. Gezmelerden gezmelere koşuyorum anlayacağınız.
İş yerinde olmanın zorluğu şu ki sandalye tepesinde, karnınızda 7x24 oynaşan oğlunuzla fazla oturamamanız ve işlere konsantre olamamanız. Sonuçta oğlum biraz ayaklarımı uzatayım istiyor ve ben de çalışmaya bi süre veda ediyorum..

18 Ağustos 2009 Salı

Süpriz dediğin...

...böyle olur.
cumartesi sabahından beri ağzım kulaklarımda gezdiğimi,
evdeyken onbeş dakikada bir pencereden aşağıya bakıp kulaklarımdaki ağzımın daha da kocaman olduğunu,
böyle bir kocişe sahip ne şanslı bir kadın olduğumu,
böyle bir babişe sahip oğlumun ne şanslı bir evlat olacağını ilan etmek istiyorum!
sen birtanesin ve çok yakında iki kişinin birtanesi olacaksın
seni çok seviyoruz..

5 Ağustos 2009 Çarşamba

34 + 5

Şuandaki hafta ve günüm başlıktaki şekilde. 32. hafta için gün saymıştım çünkü önemli bir dönüm noktasıydı. Şimdi farklı kaynaklara göre önce 35. sonra 37. hafta için gün sayıyorum. 37 yi de görmek kısmet olursa nasıl gün sayabileceğimi bilemiyorum.
Önce kendimden bahsedeyim. 32, 32 diye beklerken tatildeki haftamızdı hedef haftamıza ulaştığımızda. Gerçekten çok kısa sürede karnım inanılmaz bir hızla büyüdü ve hareket kabiliyetim iciye kısıtlandı. Mesela eğilmek dünyanın en zor işlerinden biri artık benim için, hatta eğilmek yok tabii ki doğrusu çömelmek oluyor. Daha önceleri de fiziksel ve duygusal olarak pek çok değişim yaşadıysam da hayatımı aynen sürdürmeye çalıştım hep. Ancak bundan sonra gerçekten hamile olduğumu ve bu hareketliliğe bir dur demem gerektiğini anlamış bulunuyorum. Peki dur diyebiliyor muyum? Tabii ki hayır! Ben demiyorum ama bir yerden sonra bedenim diyor ve dinlenmek zorunda kalıyorum. Mesela geçen haftasonu, gece bir buçukta yatıp, sabahın altısında uyanmak zorunda kalıp, gözümden uyku akarken yine de planlarıma sadık kalarak saat onda annemle Eminönünde buluşup, sanırım her hamilenin yaptığı -yapmayanlar da yapmalı-, yaklaşık altı saat süren Eminönü seferini gerçekleştirip, bunun üstüne elimde torbalarla şirkete uğrayarak servisten gelen arabayı alıp eve gittim. Sonra da başta bana yardımcı olacak sonra da bebişimize bakabilecek bir adayla buluştuk kocişle. Tekrar eve dönüp biraz uzandıktan sonra ayağa kalkmak istediğimde ayaklarım beni kabul etmedi! Yat emri verdiler, resmen üzerlerine basamamak neymiş bunu anladım ve hemen bir duş alıp bedenimin verdiği talimatı yerine getirdim tabii ki, ayaklar havaya gözler uykuya!
Oğluma gelirsek, annesi olarak itiraf etmeliyim ki kendilerinin tombiş olması hevesi besliyordum hep ne yapabilirim. O da beni kırmamış ki 33 + 3 doktor kontrolünde 2900 gr çıkarak ve üç buçuk haftada bir kilo alarak doktorumuzla beraber hepimizi şoke etti. Zaten dolgun bebek kategorisinde seyreden kilosu iri bebek sınırına dayanmış oldu böylece. Şeker ya da onun gibi herhangi bir sorunum olmadığı için tamemen genetik olduğunu söyledi doktorumuz. Gerçekten de babası da aynen böyle kilolu ve koca kafalı doğmuş. Hatta doğumu baya olaylı olmuş. Bizim Ayazımız da koca kafa, doktor amcası böyle hitap ediyor kendisine. Bu kilo durumu her açıdan çok iyi olsa da normal doğumu riske sokuyor maalesef. Ben normal doğum olmasını çok istiyorum, baştan beri hiç sezeryan düşünmedim açıkçası. Şimdi oğlumun her ne kadar dombili olmasını istediysem de tamam artık oğlum dur da seni hemen kollarıma alayım diyorum. Duy beni, annen biraz kararsız kabul bir öyle diyor bir böyle ama sen yine de dinle onu :) Kilo durumlarımız böyle. Hareketlerimizi de buraya not etmek istiyorum. Zaten 4 aydan beri gittikçe hızlanan ve çoğalan hareketler 7x24 olmaya başladı artık. Şu an tam haftasını hatırlayamasam da yaklaşık 16. haftadan beri hareketlerini keyifle hissediyorum. Aynen o haftadan beri de her kontrole gittiğimizde babasıyla beraber çok hareketli normal mi sorumuzu rutin olarak yöneltiyoruz ve sakıncasımı var cevabımızı alıyoruz :) Tabii ki sakıncası yok ve hatta harika, son dönemlerdeyse karnımdan çıkmaya karar verdiğini düşünmeye başladım. Ya da kordonuyla ip atlıyor bebişim. Tam olarak kestiremedim. Oğlum sen çıkınca nasıl birşey olacaksın, ne şovlar yapacaksın bize merakla bekliyorum. Peşinde koşmaktan ne babanın fazla kiloları ne de benim hamilelik kilolarım kalacak gibi görünüyor. Daha şimdiden sana bayılıyoruzzzzz...

Tatil ve Şekerler


Resimdeki şekerler benim iki birbirinden tatlı yeğenim.. Oğuz ve Emir.. Bu sene tatili hep beraber yazlıkta geçirdik. Oğluşum da beklediğimiz zamanda gelirse inşallah Emir'le tam bir yaş araları olacak. Seneye yazın ne durumda olacağımızı da böylece gözlemlemiş olduk.
Tatil gerçekten çok güzel bir zaman dilimi :) Yüzmek de gerçekten hamileller için en iyi spormuş. Bunu tespit etmiş oldum. Aylardır yüz üstü yatmak nedir bilmeyen bir hamiloş olarak kendimi yüz üstü sulara bırakıverdim. Tam da 32. haftayı doldurmuş ve kendini ağırlaşmış hisseden biri için kuş tüyü gibi hafif hissedebilmek neyse yüzmek o işte. Karnım ilk suya girdiğinde, sanırım sıcaklık farkından şok olan miniş oğlum hoplayıverdi ve sonraki iki gün boyunca da ne zaman denize girsem ilk hoplamadan sonra kıpırdamadı. Ancak denizden sonra sıcak duşun altında her zamanki hareketli haline geri döndü. Tam bizimki galiba tatlı su balığı dediğim anda denize girdiğimde oğluş da hareketli haline geri kavuştu da ben de rahatladım. Ne olursa olsun insan acaba korkuyor mu, rahatsız mı diye düşünmekten geri duramıyor. Bizimki karnımda devamlı hareket halinde bir bebiş olduğu için de on dakika hareket etmese ben meraklanıyorum.
Tatil tatil diyorum ama fiziksel olarak çok da dinlenemedim aslında. Sağolsun annem beni yormamak için elinden geleni ardına koymadı ama evde on aylık bir tatlı Emir olması yine evde olan tüm yetişkinlere yetti de arttı bile. Bunun yanında tabii ki denize girmek beni normalin on katı filan yormuştur heralde. İşte tatlı yorgunluğun anlamı tam da bu olmalı! Çünkü tüm bu fiziksel aktivite sadece yorgunluk verdi dersem büyük haksızlık olur, esas olan beynimin ve ruhumun gerçekten dinlenmiş olması ve her uykunun ardından kendimi çokkkk daha dinç ve enerjik hissettiğimdir diyebilirim.
Netice olarak tüm hamilelere yüzmeyi tavsiye ederim. Doktorlarınız zaten tavsiye ediyrodur ama naçizane benim de fikrim yüzmek gibisi yok.
İlk gittiğimizde havuz gibi olan deniz pazartesi abimlerin gelmesiyle dalgalı denize dönüştü, salı dalgalar iyice abartınca biz de Sarımsaklı'ya kaçtık ve çok güzel bir gün geçirdik. Emir Hakkımızı ilk kez denize soktuk. İlk girişte ağladıysa da daha sonraları hep çıkmamak için ağladı. Ne güzel. Seneye oğlumuzla bu tecrübeleri yaşamak da nasip olur umarım. Bir akşam da Cunda'ya balık yemeye gittik. Meşhur B.ay Nihat'ta yemeye karar verdik. Balıklar ve mezeler iyi olmasına karşın fiyatları oldukça pahalı buldum benden söylemesi. Son gecemizde ise sevgili arkadaşlarımız Ata&Umay'ın nişanına katıldık. Tamamına ermesi diliyoruz hepberaber. Sonraki gün çıktık dönüş yoluna. Erkenden çıkıp Susurluk'a 8 km uzalıktaki Ulusoy Outlet'te takılır ve sonra Susurluk'ta yemek yeriz diye düşündük. Outlet'te oyalanınca ve yemek yenecek çok güzel yerler olduğunu görünce yemeğimizi de orada yedik. Bir çok markanın outlet mağazası vardı. Bunlardan sadece bazılarını gezebildik, Beymen gayet faydalıydı tavsiye ederim. Kendime birşey alamadım :( artık hamile giysilerine gerek yok, normalleri deneyemiyorum, ayaklarım da iki numara büyümüş durumda! Doya doya alışveriş yapmayı özledim ben yahu. Neyse efendim günün karlısı sevgili kocam oldu kendisinin pek böyle bir talebi olmasada alışveriş isteğimi onda tatmin ettim, ve tabii ki oğluşa da artık her alışverişte olduğu gibi bişeyler aldık. Feribota gitmek için yola çıktığımızda hala vaktimiz olduğunu görünce Bursanın girişinde Özdilek Outlet'e uğradık. Burdan da Ayaz Beyimizin hastane çıkışlarını aldık. Akşam eve vardığımızda bir gün fazladan izin aldığım için kendimi tebrik ettim, o yorgunluğun üstüne hemen ertesi gün işe gitmem zaten mümkün değilmiş. Tatili de ertesi gün evde dinlenerek tamamlamış oldum(yalan oldu biraz, tabii ertesi gün de biraz gezdim ama eve erken gelip dinlendim :)).

17 Temmuz 2009 Cuma

Eğitim Notları V - (Sağlıklı Bebek İzlemi/ Bebeklerde Sık Karşılaşılan Problemler(0-18 Ay))

Eğitim Notları-Son yazımıza hoş geldiniz.

Eğitim veren uzman doktorumuz çok seri olduğu için ve konuların çoğundan daha önce de bahsedildiği için yalnızca not alabildiklerimi aktaracağım.

Çocuklarda Uyku:
  • Uyku ile ilgili eğitim ilk altı ayda başlamalı
  • Beşiğe uykuya dalmadan yatırılmalı
  • Ağladığı zaman mutlaka kucaklamalı(ilk 3 ay)
  • Gün içinde 3 saatten fazla uyutmamalı(ilk ay)
  • Gece beslenmek için uyandığında, gece uykusu farkını anlayabilmesi ve adapte olabilmesi için;
  1. Işığı açmamalı
  2. Konuşmamalı
  3. Hızlı ve sessizce beslemeli
  • Gece bez değiştirmek için uyandırmamalı
  • Kendi yatağımızda uyutmamalı
  • 4. aydan sonra ayrı odaya geçirmeli
  • Gece beslenmesini azaltmalı
  • Yatak rutinleri oluşturmalı(masal, şarkı vb.)
  • Bebeklerin gece kabusları olarak tanımlanan ani uyanmaları olabileceğini bilmeli, ani uyanmalardan ve sıçramalardan korkmamalıymış.

Kolik:

  • Bebeklerin %10 kadarında ve genellikle erkek bebeklerde görülebilir
  • Nedeni tam olarak bilimiyor
  • Gaz-kolik işişkisi net olarak bilinmiyor
  • Ağlama nöbetleri genellikle akşamları şiddetleniyor
  • Hep sallanmak ve kucak isteyen bebekler
  • Genellikle 20 günlükken başlayarak 3. ayın sonunda bitiyor
  • Ilık banyo-masaj iyi gelebiliyor
  • Fön makinesi/ aspiratör/ kolik cd si/ en önemlisi arabayla gezinti bu bebişleri teselli ediyormuş. Buradaki araba kendi arabamız :) ve doktor arabayla biraz çıkıp gezeceksiniz işte bunu kaul edin dedi :)

Diğer:

  • Ateş deyince pratik yol olarak 38 dereceyi baz almamız ve kulaktan ateş ölçerleri kesinlikle tercih etmemizi söyledi doktor hanım. Body&tulum almaktan çok daha önemli, kulaktan ölçenlerden alırsanız rahat edersiniz, doğru ölçtüm/ölçemedim şüphesi kalmaz dedi.
  • Ateş için ilk iş giysileri çıkarmak, ılık duş/ soğuk uygulama yapmak(soğuk uygulama; başını bileklerini soğuk ıslak bez ile silme gibi, duş ise soğuk duş olmamalı ılık duş olmalı!)
  • Bunlar dışında; ateşle ilgili başka bilgiler, ishal, kabızlık, kusma, ev kazaları ile ilgili bir çok bilgiler ve sağlıklı bebeklerin fiziksel ve duygusal gelişimleri ile ilgili iki ayrı uzman tarafından pek çok bilgi verildi. Ben bebeklerimizi gerekli rutin akışıyla doktora götüreceğimiz, takibini doktorlarıyla beraber yapacağımız ve bir yerlerde okudukça endişeleneceğimiz ya da endişelendiysek zaten bir yerlerde okumanın bizi teselli etmeyeceği doktorla irtibata geçmemiz gerekeceği için bunları buraya yazmamayı seçtim.

Son eğitim notları yazımız olduğu için eğitimlerle ilgili birkaç fikrimi yazmak istiyorum tabii yine maddeler halinde:

  • Konusunda uzmanlardan bilgi aldığınız ve bilmek istediklerinizi anında sorup anında cevap alabildiğiniz için bence supperdi.
  • Biraz daha kısa olabilirdi. Bazı şeyler iki kez tekrarlandı.
  • Düşündüm ki belki de iki ayrı uzmandan duymak o kadar da fena değildir.
  • Gerekli miydi? Evet.
  • Birebir tumasını beklemenin haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bana göre her bebeğin her insan gibi farklı karakteri, farklı tepkileri var. Bu nedenle tüm uzmanların da altını çizdiği gibi önemli olana iyi gözlemlemek bebeğimizi iyi takip etmek. Böyle olabilirse onun beklenti ve isteklerini de algılayabilir, bir uzmandan yardım almamız gerektiğinde dahi durumun ona açık ve net tarifleyebiliriz. Kendimize çok yüklenmemeliyiz. Bebeği sallamadan uyutmak mesela, öyle bebekler gördümkü çevremde sıkıysa sallama bakalım. Ancak bazı şeyler onların isteği olsa da bazı şeyler de bizim yanlışlıklarımızdan kaynaklanabilir, bu sorun değil. Düzeltiriz. Herşeyi olduğu gibi kabullenip kendimizi teslim etmememiz gerektiği gibi karşımızdakinin de bir bebek olduğu ve bazı şeyleri katı kurallarla anlayamayabileceğini kabullenmeliyiz bence. Yani hiçbirşey aşırı uçta olamaz, olmamalı. Ne fazla rahat ne fazla tasalı.. Bakalım ben nasıl bulabileceğim bu dengeyi, burada hep beraber görelim..

14 Temmuz 2009 Salı

Eğitim Notları IV - (Bebek Beslenmesi)

Öncelikle bazı notlar:
  • İlk 6 ay diyet ve spor yapılmamalı(ağır sporlarla laktik asit üretildiği için sütün tadı değişiyor). Spordan kasıt tabii ki ağır sporlar
  • İlk 6 ay sadece anne sütü verilmeli
  • 6+ aylarda anne sütü ve ek gıdalar verilmeli
  • Mümkünse iki yaşına kadar emzirmeli
  • M.eme ucu beyaz pamukçuk ise mantar olabilir, bir hafta pomadla temizleyince geçer
  • Tüylenme olursa koparılmamalı/ epilasyon lapılmamalı, makasla kesilebilir
  • Bebeklerde kilo kaybı(ilk 4-5 gün) mutlaka olur, sonra kilo almaya başlar
  • Doğum kilosuna ulaşması 14. günü bile bulabilir, endişeye gerek yok
  • G.öğüslerde dolgunluk 4-5. gün başlar, hatta 7-8. günü bile bulabilir, endişeye gerek yok
  • Sütün fazlası sağılıp buzluğa atılmalı ilerde çok işe yarayabilir
  • Emzirme esnasında su içilebilir
  • Emzirme koltuğu sabit olmalı
  • İlk zamanlar emzirirken tv seyretmemeli, daha sonra da bebeğin dikkatini dağıtmayacak şekilde seyredilebilir
  • İlk zamanlar bebekle göz teması olmalı, ancak özellikle 2. aydan itibaren kesinlikle göz teması olmamalı
  • Emzirme bebekle yalnız olmalı, ya da baba da olabilir(özellikle hastanede)
Emzirme:
  • İlk dört gün bir m.eme 30 dakika sonra diğer m.eme 30 dakika şeklinde emzirilmeli(Yaklaşık ilk yedi gün gelen sütün adı kolostrum, protein ağırlıklı bir süt)
  • Dördüncü günden sonra g.öğüslerde regl öncesi gibi değişiklik yaşanıyor, bu süte ise olgun süt deniyor
  • Dördüncü günden sonra g.öğsü bitirene/yumuşayana kadar tek g.öğüs emzirmek gerekiyor. Asıl besleyici olan süt, sütün yağlı kısmı olduğu için emzirirken bir m.emeyi boşaltmasını beklemek gerekiyor. Yaklaşık ilk 15 dakika sütün şekerli kısmı daha sonra yağlı kısmı geliyor
  • E.mme süresi her bebeğin performansına göre değişebiliyor, kimi 20 kimi 40 dakikada boşaltabiliyor
  • Bir g.öğüs bittikten sonra ikinciyi de 5 dakika kadar sağmakta fayda var ki beyinde o da uyarılsın ve süt üretimine devam etsin. İkinciyi tamemen boşaltmaya gerek yok bu anneyi çok yorar
  • Uyarılara rağmen sızan/uyuyan e.mmeye devam etmeyen bebek doymuş bebek oluyor
  • İlk 40 gün ise sürelere bakmadan sık sık emzirmek gerekiyormuş
  • Bebek ağlamadan emzirmek gerekiyor(uyanır uyanmaz g.öğse yerleştirirsek kazanan biz oluyormuşuz:) bebiş sinirlenmiyormuş)
  • Bebek tek m.eme emdi bir dahaki emzirmede diğerini emzirmeli ki her iki yönde e.mmeye de alışşın
  • Birini 15-20 dakika diğerini 5 dakika e.mdiyse birdahakine kaldığımız yerden devam etmeliymişiz
  • E.mziriken ellerinin açık olması/ eldiven olmaması önemli, bebişimiz bizimle temas sağlayabiliyor böylece
  • Doğru emzirdiğimizi anlayacağımız ipuçları:
  1. İlk dört gün e.mme sırasında ses olmamalı/ ses varsa e.miyor demektir, daha sonra ise yutkunma sesi olmalı/ gluk-gluk
  2. İlk yakalayışta -burası biraz kötü- müthiş bir acı hissedilse de birkaç saniye en çok bir-iki dakika sürmeliymiş, daha uzun sürerse doğru e.mzirmiyoruz büyük ihtimalle
  3. Bebek her istediğinde, özellikle ilk 40 gün
  4. Yine özellikle ilk 40 gün uyuyorsa bile 3 saatte bir uyandırılarak emzirilmeli
  5. Bebişin ağzı tam açılmış olmalı
  6. Sadece ucu değil aeoranın hepsini kavramalı
  7. M.eme ucunu sıkarak vermemeli, ağzını kocaman açana kadar oyalamalı ve kocaman açınca m.emeyi vermeli

Emzirme İyi mi? Bir hafta içinde;

  • Bebeğin tartısı alınır
  • Bebeğin emzirme hikayesi dinlenir
  • Sarılık kontrolü yapılır
  • Annenin g.öğüslerinin durumu kontrol edilerek karar verilirmiş

Büyüyor mu?

  • Bebişte ilk 3-4 gün %7-10 arası tartı kaybı olur
  • 1 hafta en çok 14 günde doğum kilosuna ulaşır
  • ilk 3 ay, ayda 750-1000 gram kilo alır
  • İlk sene yaklaşık doğum tartısı x 3 olursa büyüyormuş

Emzirme Sütyeni:

  • Mutlaka kullanılmalı
  • Pamuklu, balensiz, arkadan kopçalı olmalı
  • Açıkdığında tam açılmalı ancak g.öğüste ince bir şeridi olmalıymış

Gö.ğüsler için:

  • M.eme kremi öndermediler, anne sütüyle silmek yeterli
  • G.öğüs ucu temastan çok fazla yıpranıyorsa ped yerine g.ğüs kalkanı kullanılabilir
  • Emzirme geceliğinin önü tamamen açılabilir olmalıymış.

40 Günü Çıkarmak:

  • Emzirme süreleri kısalır
  • Gündüz uykuları azalır
  • G.öğüs ucu iyice yumuşarmış.

2 Yaşına Kadar Emzirmek:

  • M.emeyi emzik etmemeli
  • Gece emzirmek için çok sık kalkmamalı
  • Emzirmeden kesme kararında doktora danışılmalıymış.

Emzirmeyi Keserken:

  • Öncelikle gündüz e.mmeleri azaltılmalı, gündüz bitince geceyi bitirmeye başlamalı
  • Herhangi bir nedenle kesinlikle emzirmemek gerekirse, g.öğsün tamamı bandajlanarak hiçbir şey görmemesi sağlanmalı
  • 21. günden itibaren biberonla tanıştırmalı(özellikle çalışan anneler); iki günde bir günde sadece bir defa 10cc gibi az bir miktar biberonla ya da çay kaşığıyla verimeli, bu işlem anne dışında biri tarafından yapılmalıymış.

Anne Sütünün Arttırılması(İlk günler):

  • Doğar doğmaz emziermeye başlayarak
  • Sadece anne sütü vererek(su yok)
  • Her istediğinde vererek
  • Emzik ve biberonla tanıştırmayarak
  • Annenin bol bol sıvı alımıyla
  • Annenin huzurlu olmasıyla
  • Gece emzirmeleriyle arttırılırmış.
  • İlk 4-5 gün günde 3lt sıvı, 2lt su gerisi diğer sıvı tüketimi tavsiye edildi.

Bunların Dışında Anne Sütünü Arttırmak İçin:

  • Malt içeceği/ Vita malt, rezene/ ısırgan otu çayı vb. desteklerin %3-5 etkisi olduğu tespit edilmiş.
  • Poşet çayların bir etkisiyok, aktarlardan alınan çaylar fayda edebilir.
  • Maydanoz, ada çayı, yeşil çay, form çaylar önerilmiyor.

Çalışmaya Başlamadan:

  • 2-3 hafta öncesinde stok/ hazırlık yapılmalı
  • Sütün fazlası depolanmalı
  • Biberonla tanışma 21. günden sonra başlayabilir, günde yalnızca 1 kez 10cc kadar ve anneden başka birisi tarafından verilmeli

Süt Saklama/ Depolama:

  • Ayrı poşetler/ kaplarda üzerine tarih yazarak saklanmalı
  • Buzdolabında(donmamış) 48 saat dense de 24 içinde tüketilmeli
  • İki kapaklı buzdolabı buzluğunda en çok 3 ay muhafaza edilmeli
  • Sağıldığı anda buzdolabına ya da derin dondurucuya koyulmalı(sonradan kaldırmak olmaz)
  • Buzdolabından çıkarıp eve götürürken termos ya da buzlu kapta muhafaza edilmeli
    24 saat muhafaza edilen buzdolabı sıcaklığı 2 - 4 derece arasında, 3 ay muhafaza edilen derin dondurucu sıcaklığı ise -18 - -21 derece arasında olmalı
  • Derin dondurucudan çıkan süt ılık su içinde ya da biberon ısıtıcılarında hızlı bir şekilde çözdürülmeli ve çözülen süt 24 saat içinde tüketilmeli
  • Kullanacağımız miktarı içinden alıp, kalanı buzdolabına koyulmalı
  • Tek kullanımlık poşetlerin havası alınmalı, kaplar hava almaması için ağzına kadar doldurulmalıymış(vakumluysa sorun yok).
  • Not: Tek kullanımlık poşetleri saklama kaplarına göre daha çok tavsiye ettiler.


Eğitim Notları III - (Bebek Bakımı ve Sağlığı)

Burada anlattıklarım sonuçta bize anlatılanlardan benim anladıklarım. Açıklamak istedim, çünkü ben tabii ki bilir kişi değilim, ancak kendi süzgecimden geçirdiklerimi anlatabilirim. Aslında eğitimde çok fazla detay var ve sonuçta herkesin hastanesi ve doktorları tabii ki bir takım prosedürleri uyguluyordur ancak benim özellikle dikkatimi çeken şeyleri paylaşmak istiyorum. Sonra kendim de hatırlamak için dönüp bakabilmek istiyorum.
Açıklamamı yaptıktan sonra gönül rahatlığıyla yeni eğitim notlarımı yazıyorum.

Bizim hastanede yeni doğan bebek içiçn yapılan bazı uygulamalar:

• Bebekler yıkanıyor, bazı hastanelerde yıkamıyorlamış. Ancak bebeğin doğduğunda üzerinde olan bir tabakadan dolayı buradaki yıkama da bu tabaka gitmeyecek şekilde oluyormuş. Sonuçta göbek bağı düşene kadar yıkamayacağımız için ilk yıkaması hastanede oluyor. Bence güzel birşey.
• K vitamini yapıyor. Mutlaka yapılması gerekiyor, pıhtılaşma için gerekli imiş. Yapılıp yapılmadığı mutlaka sorulmalıymış.
• Göz için antibiyotikli damla/ özellikle normal doğumda gerekiyormuş.
• Hepatit B aşısı

Bebekler için 2,5-4 kg arası normal doğum kilosu olarak sayılabilir, 37 haftadan sonra doğan bebekler normal sayılabilir, 35 hafta ve altındakilerin kuvözde izlenmesi gerekebilirmiş.

Hastaneden ayrılmadan yapılan testler:

• Tiroid Hormonları
• Fenilketonüri taraması
• Metabolik hastalık taraması
• Sarılık

Yeni Doğan Sarılığı:

• Her bebekte görülebilir çok endişelenmemek gerekir
• Bilirubin miktarına bağlıdır
• Çok yükselirse rsk olabilir/ beyin ile ilgili
• Bilirubin kakayla atıldığı için bol bol emzirmek çok önemliymiş

İşitme Testi:

• Yeni doğanda işitme kaybı oranı 2-4/1000
• Test en erken doğumdan sonraki 48 saat içinde yapılır
• 15-30. günlerde tekrarlanabilirmiş

Kalça Ultrasonu:

• Öncelikle korkmamak lazım çünkü yeni doğduğunda tedavi edilmesi çok kolay bir durum. Sadece bacakları açık yatması ya da bunun için bir aparat kullanılması yeterli oluyor. Tabii ki yadığım herşey gibi bu da doktora danışılmalı, dikkat!
• Kalça çıkığı için riskli grup
1. Kız bebekler/ ilk bebekler
2. Boyun ya da ayaklarda eğrilik olan bebekler
3. Makat gelişi doğum
4. Aile hikayesi olan bebeklermiş
• Ultrason 1-1,5 ay sonra, riskli bebeklerde daha önce olmalıymış
• Sonradan olmaması için de sıkı kundak yapılmamalı, bacaklar serbest olacak şekilde yarım kundak yapılmalıymış. Yarım kundağın da ayrıca faydaları var ancak sıkı kundak kesinlikle yapılmamalı..

Sünnet:

• Bu konuda yazmayacağım, herkesin kendi fikri vardır sanırım, sonuçta bir sağlık problemi olmaması halinde anne-babanın karar vereceği bir durum.

Yeni Doğan Bbek Özellikleri:

• Eller ve ayaklar soğuk ve mor olur. Vücutta bir takım kırmızı/mor lekeler olabilir ve 2-3 yaş civarında kendiliğinden geçermiş.
• Kendileri biraz buruşuk olurlar efendim endişelenmeyin :)
• Baş, özellikle normal doğum olanlarda şekli bozuk olabilir, kendiliğinden geçer
• Bıngıldak 16-18 ayda kapanır ve mümkünse 4 aydan önce kapanmasınmış

Uyku:

İşte hepimizin merak ettiği konu(yoksa birtek ben mi merak ediyorum)
Uyku pozisyonu ve SIDS olmaması için şunlara dikkat etmekte fayda var
• Sırt üstü uyku tavsiye edilmekle birlikte, baş sağa ya da sola dönük olmalı(kusma gibi durumlar için) ve hep aynı tarafta olmamalı
• Uyurken ve gözümüzün önündeyken yan da yatırılabilir
• Yatak sert olmalı ve yastık ile kuştüyü yorgan olmamalı
• Bebek ve anne aynı yatağı paylaşmamalı
• Uyanık ve gözümüzün önündeyken yüz üstü de yatırmalı ki boyunda düzleşme olmasınmış

Sık görülenler:

• Burun tıkanıklığı
• Hapşırık
• Hıçkırık
• Hapşırık ve hıçkırık için çare em-zir-mek
• Burun tıkanıklığı ve hapşırık hastalık belirtisi olmayabilirmiş, normalmiş

Göbek Kordonu:

Benim için merak edilenler toplistten bir başlık daha
• 7-10 günde düşer
• %70 lik alkolle günde iki kez silinmeli
• Göbek düştükten bir gün sonra yıkanabilir
• Düşmesi gerekirse doktor tarafından gümüş nitrat uygulanmalı
• Kızarıklık, kötü koku, akıntı olrsa doktora başvurulmalı
• Bezlerken üzerini kapatmamaya dikkat edilmeli ve mümkün olduğunca havayla teması sağlanmalıymış

Oda Isısı-Giydirme:

• Oda ısısı ve giysileri bizimle aynı sıcaklıkta bizimle yanı giysiler şeklinde doğru orantılı
• Vucüt ısısı burnu ve ensesinden kontrol edilmeli, eller ve ayaaklar zaten soğuk olduğu için burdan anlaşılamıyor
• Camlar kapılar açık olabilir ama hava akımında olmaması gerekiyormuş

Ziyaretler:

• İlk 4 ay kalabalık alışveriş merkezleri gibi yerler pek iyi değil, özellikle de kış aylarında
• Dışarıda hava almaya çıkılabilir
• İlk 6 hafta dinlenmek iyi gelir
• 1 aydan sonra da genellikle bebişler uçabilirmiş(İnişte ve kalkışta emzirmeli-e.mme hareketi yapmalıymış)

Karşılaşılabilen Sorunlar:

• Burun tıkanıklığı
• Pişik; ilk aylar suyla, ıslak pamukla temizlenmeli
• Konak; banyodan 15 dakika kadar önce bebe yağı ya da zeytin yağı ile silinmeli
• Pamukçuk; karbonatlı suyla temizlenmeli(1 çaybardağı suya 1 çay kaşığı karbonat ile hazırlanarak günde 4 kez)
• Pamukçuk olmaması için anne g.öğüs ucu nemli kalmamalı göğüs pedi sık sık değiştirilmeli, bibereon kullanılıyorsa nemli kalmamalı günde bir kez sterilize edilmeli
• Bunlar sık olursa doğru doktora gidilmeliymiş

Ateş:

Benim toplistten bir tane daha.
• 37 dereceye kadar normal
• Koltuk altından ölçüldüğünde 37,3 dereceyi geçmemeliymiş
• İlk yapılacak şey üstündekileri çıkarmak olmalı
• 3 aydan küçükse doktora götürülmeli
• 3 aydan büyükse doktorla görüşerek ateş düşürücü kullanılabilirmiş

Çok Ağlıyorsa:

İşte bu herkesin toplistinde vardır eminim
• Sallama
• E.mme(emzik)
• Sarınma
• Şişşşş sesi
• Fön makinesi/ Aspiratör/ arabayla gezinti çare olabilirmiş

Alt Değiştirme:

• Beslenme öncesi yapılmalı
• Kız bebeklerde yukarıdan aşağı silerek temizlenmeli
• İlk günlerde göbek bağı nedeniyle,g göbek bağını kapatmadan kıvırarak bezlenmeli
• Erkeklerde p.ipi aşağı bakacak şekilde bezlenmeliymiş

Yıkama:

• Oda sıcaklığı 22-24 derece olmalı
• Su 36,5 derece olmalı, tabii bu eski yöntemle dirseğimizi suya sokarak da kontrol edilebilir
• Önce ön sonra arka taraf yıkanmalı
• Başı yıkanırken kulakları kapatılmalı
• Banyoları haftada iki kez şampuanla diğerlerini ise sadece suyla yaptırmalı
• Banyo sonrası hemen şapkası takılmalıymış

Evde Gerekenler:

Ben ayrıca alacaklarım aldıklarım tecrübelerimi yazacağım bu liste bize eğitimde verdikleri listedir efendim.
• Pamuklu body+tulum+şapka, bol eldiven, çorap
• Pamuklu triko
• Delikli battaniye
• Küçük ve büyük tülbent ve gaz bezleri(benim notum;mermer şahi dene kumaştan yapılanlar bu olmalı)
• Banyo havlusu
• Küvet
• Bebe yağı, şampuanı, banyo süngeri
• Bebek tırnak makası, bebek törpüsü
• Ateş ölçer
• 2 numaralı bebek bezi
• Pamuk(alt değişimi, göbek bakımı, göz ve burun temizliği için)
• Araba koltuğu

Bir başlıkta toplayamadıklarım/ Diğer:

• Bir aydan önce mümkün oldukça düz zeminde yatırmalı, ana kucağı vb. gibi yerlerde yatırılmamalı
• Bir yaşına gelene kadar arabada ters yönde/ şöförle sırt sırta yönlerde olacak şekilde gitmeli
• Bebeğin vücudu için bebe yayı-losyonu ya da sızma zeytin yağı kullanılabilir
• Burun tıkanıklığı için burun aspiratörü kullanılabilir, yüzeydekiler ise kulak pamuğu gibi pamukla temizlenebilir
• Tırnaklar için ilk başta kesmek zor olacağı ve sonra da kesince sivri yerlerin törpülenmesi için bebek törpüsü kullanılmalı
• Bir aydan sonra emzik verilebilirmiş

Odamız geldi..

Oğluşumun Ayaz'ımın odası dün itibariyle yerine yerleşmiş bulunuyor. Şimdi kokusu çıksın diye silinecek bol bol, havalandırılacak.. Oda ile ilgili birkaç büyük eksik kaldı sadece; halısı, perdeleri, duvarı ve odayı renklendirebilecek süsleri, -avizesi var ama- ayarlanabilir ışık olması için bir de masa üstü(set üstü mü demeliyim acaba :)) abajur almak istiyorum.. Tabii daha önce bahsettiğim ve özel olarak yaptırmak istediğim ikinci tekstil takımı da eksik henüz.. Hatta bu konuda henüz hiçbirşey yapamadım..
Çalışan bir anne adayı olarak, vakit gerçekten sınırlı ve sonlara yaklaştıkça hiçbirşey yetişmeyecek gibi geliyor.. Ama biliyorum ki yetişecek :) Secret yapıyorum biraz.. İyi düşüncelerimi sonuna kadar saklıyorum ki iyi olsun..
Haftalardır ilk kez gecen haftasonu evde oturup dinlendim kocişle beraber. Çok güzeldi çok keyif aldım. Tabii evde yapılması gereken gündelik işleri de biraz yoluna koydum. Çünkü bunlara da vakit ayırmak gerekiyor.
Bir de ben bebiş hazırlığı olarak, sonra uzun zaman davet edemem diye misafir davet etmek ve ağırlamak, e son bir kez tatile gitmek ve hazırlanmak gibi şeyler yapıyorum ki tabii vakit kalmaz :)
Birkaç büyük kalem daha var ki öncelikle son iki eğitimin notlarını yayınlayıp sonra da eksikleri bir matematikçi olarak büyükten küçüğe sıralayan listeler hazırlamak istiyorum, buraya da not düşmek tabii..
Odamız bittiği ve oğluşumuın eşyaları yerlerini bulduğunda resimleri de burada bulabileceksiniz tabii ki sözzzzzzz.. Ancak bunun için tatil dönüşü sonrası en az bir haftaya daha ihtiyacım olacak..

30 Haziran 2009 Salı

Eğitim Notları II - (Doğumda Anestezi/ Doğuma Hazırlık ve Doğum)

Eğitim Notları I bu olmalıydı aslında çünkü ilk eğitimiden bahsetmek istiyorum dördüncüsüne gitmeden.

Ben bir aksilik olmazsa, kısmetse, inşallah normal doğum yapmak istiyorum. Eğitimde Doğuma Hazırlık ve Doğum kısmında tam olarak bahsettikleri konu buydu. Her iki yöntemi de anlattılar açıkladılar. Sanırım hepimizin merak ettiği ve endişelendiği "doğum sancılarının doğum sancısı olduğunu anlar mıyım? başladıktan sonra hastaneye yetişir miyim?" sorularına da şüpheye yer vermeden bir güzel cevap verdiler. Peki nedir bu cevap? Şöyledir ki; öyle doğum sancısını anlamamak gibi bir lüksümüz yok :) geldi mi ben geldim anacım, diğer sancılardan farklıyımmm diyormuş kendileri zaten. Öyle filmlerdeki gibi aa suyum geldi, pat doğurdum filan da yok. Bu süreç sancıların seyrek başladığı, gittikçe sıklaştığı ve doğumun ancak bundan sonra başladığı hiç de kısa olmayan ama çok da korkulmayacak bir süreçmiş. Sonuçta normal isteyip de olmasa da artık sezeryan da eskisi kadar çok rahatsızlık vermediği için doğumdan sonra, o da pek kötü değilmiş, pek üzülmemek gerekirmiş.

Neler yaptım neler ettim ben bu arada..

Yazamadıklarım var. Bir türlü istediğim gibi hazılayamıyorum, resimler çekip eklemek istiyorum, olmuyor fırsat bulamıyorum. Bu aralar gerçekten hergünü ya bebiş için ya kociş için ya da kendim için doldurarak geçiriyorum. Dolayısıyla resim filan kapsamlı bir çalışma yapamadım. Dedim ki yazayım o zaman neler yaptım neler ettim ben bu aradaaaaa..
  • Oğlumuzun adı belli oldu iki önceki postta da kendisinden söz ettiğim gibi, epeydir belliydi zaten ama artık kesinleşmiş oldu..
  • Boya badana işleri halloldu. Eskiden boş olan oda misafir odası olarak düzenlendi ve çok hoş oldu..
  • Oda takımı da belli oldu.. Biraz açıklama yapayım. Modoko seferinden sonra söylediğim gibi anneleri de yanıma katarak ikinci sefere çıktık. Tekrar Modoko'ya gitmeden önce anneme de yakın olan Libadiye Caddesindeki Fetih Mobilyacıları çarşısına gittik. Zaten buradaki çoğu mobilyacının Modoko ya da Masko'da da şubeleri var. Ancak ve ancak fiyatlar daha ucuz :) Tespitim şöyle aslında; Modoko'da yüksek fiyat söyleyip sıkı pazarlıklarla epey fiyat indiriyorlar, burada ise fiyatlar uçmuyor ancak çok fazla da indirim yapmıyorlar. Yine de oradan daha ucuz olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. İşte ilgili çarşıda Uçan Bebe ve Genç mağazasında bir oda beğenip kendisini almış bulunuyoruz. Aslında babanne ve dedemiz ilk torunlarına hediye almış bulunuyorlar. Bu vesile ile burdan da teşekkür ederiz kendilerine. Aldığımız yerde gerçekten her zevke hitap eden modeller var ve gerçekten kaliteli iş yapıyorlar. Bundan sonra da bir sorun yaşayacağımızı sanmam. Şimdilik tecrubelerime göre tavsiye edebilirim Modellerine bakmakta gerçekten fayda var.
  • Dün İstinye Park'a gittim ve birçok markada indirimin başladığını gördüm. Bebiş markalarında tabii. Oğluşa tulumlar ciciler aldım biraz. Abartmadım ama.. Gerçekten :)
  • Aldığımız oda takımının yanında tekstilini ve yatağını da hediye ettiler. Anti alerjik vs. özelliklere sahip. Yine de hayalimizdeki gibi bir tekstil yaptırmak istiyoruz biz babasıyla. Perdelerini de tekstili yaptıracağımız yerde yaptırmak istiyoruz. Şimdilik tabii. Şurda HuysuzveTatlısı'nda bahsedilen yerle görüşmek istiyorum.

Böyle büyük kalemler hallettim yani. Ama asıl uğraştıracaklar küçük kalemler gibi görünüyor. Bakalım daha çokkkk şeyler var önümüzde.

Günün Notu: Şunu fark ettim ki dün iki kız İstinye Park'ta, vaktimiz ve imkanımız varken, üstelik canım Pınarcım oğlunu yazlığa göndermiş özgürken, benim de kendim için bakabileceğim pek çok şey varken, bu vakti ve imkanı bebiş&çocuk mağazalarında çok da zevk alarak kullandık. Annelik böyle bişeymiş demek ki demetinden ufacık bir not olsun bu da bu blogda.

25 Haziran 2009 Perşembe

Eğitim Notları I - (Hamilelikte Duygu Durumu/ Anne-Baba-Çocuk İletişimi ve Eğitimi)

Anneliğe hazırlanmak için elimdeki fırsatları değerlendiriyorum. Bunlardan biri de kontroller için gitmekte olduğum hastanenin doğum öncesi eğitim programı. Bu program iki farklı dönem için gerçekleştiriliyor. Yaklaşık olarak 26.haftanın öncesi ve 26. haftanın sonrası hamileler için iki ayrı grup oluşturulduğunu söyleyebilirim. Ben sadece bir eğitim var sandığım için ilkini kaçırmıştım. Ancak ikisinin çoğu dersleri ve konuları aynı olduğu için fazla birşey kaçırmadığımı öğrenince sevindim. Tüm eğitimler konusunda uzman kişiler tarafından veriliyor.
Konuya gelmeye çalışıyorum gelemiyorum o nedenle direk bu yazının amacı şudur demek isterim "eğitimde öğrendiklerimden özellikle unutmak istemediklerimi buraya not düşmek ve okuyanlarla paylaşmak."
Eğitim Programımız;
  1. Doğumda Anestezi/ Doğuma Hazırlık ve Doğum
  2. Gebelikte Egzersiz
  3. Hamilelikte Duygu Durumu/ Anne-Baba-Çocuk İletişimi ve Eğitimi
  4. Bebek Bakımı ve Sağlığı
  5. Bebek Beslenmesi
  6. Sağlıklı Bebek İzlemi/ Bebeklerde Sık Karşılaşılan Problemler(0-18 Ay)

İlk eğitimi daha sonra yazacağım(ikinciye katılamadım), tazeyken üçüncüsünden bahsetmek istiyorum. Yine maddelerle;

  • Öncelikle doğum öncesi stres ve doğum sonrası sendromundan bahsedildi. Bu süreçler için en iyi çözümün güvendiğimiz tüm insanları etrafımızda toplamamız, süreci onlarla atlatmamız ve ciddi boyuttaysa tabii ki uzman desteği almamız gerekiyor.
  • Doğumdan sonra hergün 10 dakikayı, ististasız kendimize ayırmalıyız. Bu kahve keyfi olabilir, gazete keyfi olabilir.. İçinde iş içermeyen keyif alacağımız birşey olmalı.
  • Bebekle ilgilenirken çevremizdekilerden yardım alabiliriz ancak herkesi çok karıştırmadan kendi kurallarımızı koyarak aşırı müdahelelerden uzak durmalıyız.
  • Bebeğimiz için iki yaşına kadar tv pek de iyi bişey değil. Herkesin kurtarıcısı lan bab.y.tv ya da reklamlar gibi kurtarıcılara yönelmemeliyiz. Çünkü eğitim/ öğrenme üç boyutlu olmalıymış arkadaşlar. İki boyutlu öğrenme diye birşey pek yokmuş. Örnek çok güzeldi; televizyonda görünen elmanın pek bir anlamı yok, tabii aynı anda elimizde bir elma olup, tadını, kokusunu, şeklini göstermiyor ve anlatmıyorsak.. ki bunları yaptığımızda da televizyonda bir elma görmesine gerek yok zaten.
  • Eğitici oyuncaklar birden çok duyuya hitap eden oyuncaklarmış. Bunu ihmal etmemek lazım. Aynı anda hem görme hem duyma mesela.. Hatta ne kadar çok duyuya hitap ederse o kadar iyiymiş, çünkü o kadar çok uyaran veriyormuşuz bebişimize.. Yine örnek; bir kitapta resmi olan bir köpeğin tüylerinin de olması dokuma hissine de hitap etmesi hatta dokununca havlaması ya da birkaç top aldık mesela bunların birbirinden farklı olması(renkleri dokuları vb.)
  • Dikkatttt! Dokunma hissi genelde ihmal edilirmiş, etmeyelim :)
  • Bebişe her ihtiyacı olduğunda meme vermeliymişiz, her ağladığında değil. Zaten iyi gözlemle ağlamaların arasındaki farklar belli oluyor. Bunu yeğenlerimden de biliyorum.
  • En keyifli kısma geldik; babalara seseleniyorum.. Gerçekten baba olmak/ olmamak sizin elinizde. Başlangıçtan itibaren her aşamanın içinde olmanız en güzeli. Bu bebeğinizle olan bağı güçlendirecek.
  • Annelere sesleniyorum.. Başta biz, sonra anneanneler babaanneler derken babalar dışarda kalabiliyormuş. Bunun böyle olmaması, eşimizi, sevdiğimizi, bebişimizin babasını teşvik ve anneleri ve tabii kendimizi frenlemek de bizim elimizde.
  • 0-3 yaş arası eğitim çokkkkkk hatta en önemli. Bu nedenle çalışacak olsak bile bebeğimize bakacak kişi de çok önemli. Ama o ne kadar iyi bakarsa baksın, ayırabildiğimiz vakitlerde bebeğimizle iletişimimiz ve onu geliştirmemiz daha da önemli :)
  • Bebek bakmak sadece karnı tok, sırtı pek, altı temiz gibi fiziksel ihtiyaçlar anlamına gelmiyor. Bunlar zaten bir şekilde kotarılıyor. Ancak onun zihinsel ve bedensel gelişimine katkıda bulunmamız, bunun için bilgili davranmamız gerekiyor(Bizim ve tabii bebişimizle ilgilenen ona bakan diğerlerinin). Bu nedenle bakacak kişinin bu yönlerde de bebişe hitap etmesi gerekiyor.
  • 0-3 yaş arası kreş pek tavsiye edilmeyip, oyun grubunu kesinlikle tavsiye ettiler.
  • Bütün bunların yanında her bebek doğduğunda bir de annenin doğduğu cümlesi vardı ki bayıldım. Evet biz kadınlar olarak çok şanslıyız. İçgüdülerimizde var bu. Ancak öyle pat diye olmuyor tabii. Kendimizi psikolojik olarak hazırlamalıyız, çevremizdekiler bize destek olmalı, farklı bir dönem olduğunun farkında olmalı. Öncelikle de babalara düşüyor bu iş tabii ki. Biz annelere de şu iş düşüyor yukarıda söylediğim gibi; bebeğimiz doğduğunda babanın da doğmasına yardımcı olmak.

Aklımda kalanlar bunlar. Zaten herkesin araştırıp okumaktan bir çok bilgisi var. Ancak bire bir uzmanlardan dinlemek ve soru sorabilmek çok iyi oluyor. İmkanı olan herkese tavsiye ederim. Bildiğim kadarıyla bu eğitimlere katılmak için o hastanede doğum yapacak olmak gerekmiyor. Herhangi bir ücret de talep edilmiyor. Ben zaten bir aksilik olmazsa orada doğum yapmak istediğim ve doktorum da orada olduğu için doğrusu pek araştırmadım dışardan gelenlerden bir ücret talep edildiğini sanmıyorum.



22 Haziran 2009 Pazartesi

Ayaz'dan babasına

Babacığım,
Bu sene babalar gününü adam akıllı kutlayamadık. Biraz daha sabretmemiz lazım. Seneye kısmetse belki de sen ellerimden tutup beni yürütürsün, belki emekleyerek yanına gelirim, belki de hiçbirini yapamıyor olurum henüz, o zaman beni annem getirir yanına atıverir. Belki yeni çıkmış miniş dişlerimle ısırıveririm seni uyandırmak için. Kızmak yok ama :) Külahları hiç değişmeyelim.
Böyle böyle günler geçsin istiyorum. Sana seni ne kadar çok sevdiğimi şimdilik ancak anneme attığım tekmelerle anlatmaya çalışıyorum. Ne zaman gelsen elini boş döndürmemeye çalışıyorum. Elini koyduğunda annemin karnına hemen anlıyorum senin olduğunu. Hele bir de konuşunca benimle dünyalar benim oluyor. İşte en sevdiğim ses bu diyorum. Burada işim bitip bir çıkayım da hiç bırakmayacağım peşini babacığım.
Diyorlarki bebekler ilk önce annesini tanır anlarmış, sonra babasını. Çok saçma. Ben daha ilk tekmemi bile senin elini hisseder hissetmez sesini duyar duymaz atmıştım.
Kavuşmamız için üç aycık daha sabretmemiz gerekiyor. Ondan sonra neler neler yapacağız seninle. Maçlara gideceğiz birlikte, tribünleri inleteceğiz(sonra belki ben sahada siz tribünde olursunuz kim bilebilir), antremandan antremana koşturacağız, beraber maç yapacağız, seyredeceğiz.. Sadece futbol olmayacak tabii ki hayatımız ama büyük bir kısmı bu olacak gibi geliyor bana, bu anneyle bu babadan anladığım bu:) Yalnız derslerimi annemle çalışmayı düşünüyorum. O biraz daha yumuşak olabilir bu konuda, şimdiden anlaşalım :P
Kucağında yatacağım günleri iple çekiyorum.
Seni çokkkk seviyorum.
Oğlun Ayaz..

18 Haziran 2009 Perşembe

Rh(-) tir kanımız uyuşamayız

Burada biraz da tecrübelerimi yazmak istiyorum. Benim kan grubum Rh(-) olan müstesna bir grup olduğu için ve tabii ki çok sevgili kocamın da büyük çoğunluğa uyarak Rh(+) olduğu için bizde bir kan uyuşmazlığı hadisesi söz konusu. Bununla ilgili bilgileri gayet açık ve net bir şekilde http://www.gebelik.org/dosyalar/rhuyg.html adresinde bulabilirsiniz ya da google da arayarak bilgi veren bir çok siteye ulaşabilirsiniz.
Neticede şuanda karnımda son üç ayı için geri sayan ilk bebişimiz için bir sorun zaten bulunmuyor. İkinci bebiş için önlem almak gerekiyormuş. Bunu üç aşağı beş yukarı önceden biliyordum. Doğumdan sonra ilk 72 saat içinde ve mümkün olduğunca çabuk yapılacak bir iğne ile ise ikinci bebiş içinde sorun çıkması %99 oranında engellenebiliyormuş. Bunu ise yeni öğrenmiş bulunuyorum. Yani oranı yeni öğrendim. Ben %100 bir koruma söz konusu diye inanmışım şimdiye kadar nedense. Şimdi bu %1 lik riski de %0.1 e indirebilmek için 28. haftaya kadar (ve anladığım kadarıyla 28. haftaya yakın bir haftada) ilk iğne yaptırılıyor. Böylece ikinci bebiş için de risk oldukça düşük oluyor.
25. hafta gittiğim doktor kontrolümde IDC kontrolü de yapıldı. IDC de çıkan oranlara göre de doktorum iğne olmama karar verdi. Ben de geçen hafta ilgili iğneyi kalçamdan yedim :) Burada özellikle belirtmek istediğim şey, bu ilacın özel koşullarda saklanması ve uygulanmadan hemen önce hazırlanması gerekliliği. İşbu nedenle öyle heryerlerde yaptırmamanızı tavsiye ederim. Benim doktorum hastanede olduğu için ben de devamlı kontrole gittiğim hastanede oldum iğnemi(ve 26.haftamda olmuş oldum).
%0.1 de olsa bu iş beni düşündürüyor.. Ne kadar rahat olmaya çalışsam da.. Şimdilik bu iğneli kötü düşünceleri öteliyorum aklımdan ama zamanında da önlem alınması gerekliliğinin altını çiziyorum..

10 Haziran 2009 Çarşamba

Haftasonu

Haftasonu yazısı için biraz geç oldu ama tam yazmış yayınlayacakken durumlarda da biraz değişiklik oldu.. Buyrun efendim geçen haftasonu maceramız..
Söz verdiğim gibi bu hafta sonu çalışkan anne ve baba faliyetlerine başladık.
Oğlumun odası konulu bir konsept belirledik kendimize. Yanımıza oğlanın dedesini, babaannesini de katarak ve orada Tülin Teyzemizle buluşarak ilk turlarımızı attık.
Ben pek kararsız değilimdir. Orada birkaç oda arasında tereddüt etsem de bir tanesi gerçekten içime sindi. Genellikle de böyle beğenince üstüne pek başka birşey beğenemem. Ancak bir şekilde basiretimiz bağlandı ve o takımın üstünde fazla düşünemedik oradayken. Tabii bu arada ben bu işlere girişince eski -hemen her işi halletmem gerek- huylarım da geri geldi sağolsunlar :) Bütün geceyi uykumu kovalayıp odaları bir bir aklımdan geçirerek düşündüm. Sabah beğendiklerimizin internet sitelerinde gezinirken, benim favorimin resmini bulduk. Çokkk sevgili, bitanecim kocacığım da resimde görüp beğendiğini söyleyince rahatladım. Çünkü o beğenmezse benim içime kesinlikle sinmiyor.
Ancak anneler pek beğenmedi sanırım. Zaten topu topu 4-5 yere bakabildik. Bu durumda cumartesi günü evde temizlik harekatı başlatıp Gül'e evi emanet ettikten sonra anneleri de yanıma katıp ikinci ve umarım son sefere çıkmaya karar vermiş bulunuyorum. Okuyanlar şans dilesin lütfen :)
Bu kadarla da kalmadık. Kısmetse bu hafta bebişimiz oğlumuzun odası seçilen şanslı odamız boşaltılarak, perşembe-cuma günleri de evdeki boya işleri bitirilecek ve odamız seçilecek takım için hazır ve de nazır bekleyecek.
Dediğim gibi çalışkan anne ve baba olarak bundan sonra anlatılacak çok şey olacak gibi görünüyor. Devamı sonraya..

5 Haziran 2009 Cuma

Peri Masalı


Sonradan unutmamak için burada not düşmek istedim.
Bizim oğlan Ale.xander Ry.bak - Fairyt.ale şarkısına ba-yı-lı-yor..
İlk önce Eur.ovision un ertesi günü birinci olan şarkıyı dinlemek için babası internetten dinlerken içerde dans etmeye başladı. O an pek ihtimal vermesek de birkaç kez daha dinlemeyi denedik. Her seferinde içerde dans eden bir melek yakaladık. Daha sonra her denememizde kendinden geçiyor sanki velet :) Böylece ben sevgili annesi de, ilk dinlediğimde yarışmayı açık ara birinci olarak bitirmesini haksız görmeme rağmen, gittikçe daha çok seviyor ve başarısına hak veriyorum. Mesela bir numaralı yeğenim Oğuzum da gitmiş hepimizin bildiği bir sosyalleşme sitesinde bu adamın hayranı olmuş. Demek ki adam yaşı küçük olan ya da benim gibi küçük hisseden belli bir kitleyi yakalamış. Bizim ufaklığı da fanlarına mı eklesek ne etsek?

4 Haziran 2009 Perşembe

Tembel Anne..

..ve tembel babanın maceraları yazımıza hoşgeldiniz.

Normal şartlar altında tez canlı bir insanım. Bir iş yapılacaksa, yapılması gerekenler bir an önce halledilmeli. Beklemeye ne gerek var di mi canım? Yemek daveti verilecekse ve bu 15 gün önceden belliyse mesela menü hemen oluşturmalı hatta mümkünse sofralar şimdiden hazırlanmalı! Bir geziye gidilecekse eşyalar hemen seçilmeli, kalkış, yola çıkış, orada yapılacaklar şimdiden planlanmalı.
Sevgili kocam ise tam tersi.. Herşey akışına bırakılır, zaten zamanı gelince herşey halledilir prensibini belirlemiştir kendisi. Şimdiden plan yapmanın anlamı yoktur çünkü koşullar değiştikçe planlar da değişecektir nasıl olsa.
Bebiş konusundaysa, ben de ona ayak uydurdum gidiyorum.
Önceden olsa bu kadar rahat olabileceğime kimse beni inandıramazdı. Şimdiye kadar çoktan odalar hazırlanmış, kıyafetler alınıp yıkanıp paklanmış, hazırlıklar tamamlanmış olurdu. Hastane çantam da muhtemelen kapının önünde beni bekliyor olurdu :)
O zamanlar bloglarda okuduğum hazırlıkları yapmak için sabırsızlanıyordum. Oysa şimdi intenetten araştırmalar dışında pek birşey hazırladığım söylenemez. İtiraf ediyorum hiçbirşey hazırladığım söylenemez sanırım!
Tabii ki bu bebişim oğluşumu heran düşünmediğim, onunla yapacaklarımızı, ona alacaklarımı hayal etmediğim anlamına gelmiyor. Yalnızca bir çeşit uğur-nazar inanışı karışımı birşeydi sanırım. İlk önce şanssızlık olsun istemedim, sonra cinsiyeti belli olsun dedim, sonra bi dahaki doktor randevusu da geçsin vs. diyerek kendimi hep frenledim.
Artık kayınvalidemin de teşvikiyle, hatta beni kendime getirmesiyle, hayal hayal de bir yere kadar diyerek çalışmalara başlıyorum.
İlk iş olarak da bebek odasını boşaltarak evdeki birkaç yerle birlikte boya badana işlerini halletmeye karar verdik. Kısmetse önümüzdeki bir hafta içinde bebek odası oğlumun odası olmaya hazır hale getirilecek, burada da odanın boş halinden başlayarak aşama aşama gelişmeler not düşülecektir efendim.

Çalışkan anne ve çalışkan babanın maceraları yazılarında buluşmak üzere..

25. Hafta

Dün rutin kontrolümüz vardı. Herşey yolunda gidiyor(Maşallah, nazar değmesin inşallah diyoruz :)). Artık oğlum epeyce büyümüş bebiş olmuş. Normalde oldukça hareketli olan, ultrasonda her açıdan görüntü veren kendisi bu kez yüzünü göstermedi bize. Olsun nasıl görürsek görelim biz razıyız. Yeterki sağlıklı olsun oğluşum.
Kendisi bu aralar pek bir hareketli yerinde duramayan bir karakter sergiliyor. Ben de idare ediyorum oğlumu. Ancak yattığım yeri beğenmemekte pek bir ısrarcı :) devamlı şekil değiştirelim istiyor. Kime çekmiş acaba?
Bu hafta kontrolde şeker yüklemesi yapıldı ve şükür ki bir sorun çıkmadı. Yalnızca demir oranı eskiye göre biraz düşük çıktığı için demir hapı kullanmaya başlayacağım. O kadar kusur kadı kızında da olur diyerek rahatlığımı devam ettiriyorum. Alırız hapımızı yolumuza devam ederiz.
Daha yazacak çok şey var, hepsini birden bitirmeyeyim de yeni başladığım blogumda boyle uzun ara vermeden yeni yeni postları göndereyimmm..

19 Mayıs 2009 Salı

Yıldönümü

Bugünü başka bir sebeple daha atlayamazdım :)
Benim için çok önemli bir gün 19 Mayıs..
Bugünler için şimdi eşim olan sevgilimle ilk adımı attığımız gün, sözümüz, yıldönümümüz..
..de kutlu olsun....

Bugunü atlayamazdım.
Hepimizin 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun.
Cumhuriyetimizin değerini bilelim..

14 Mayıs 2009 Perşembe

İlk yazı..

Uzun zamandır blog yazma fikrim vardı, içimde blog yazma isteği de diyebiliriz. Yalnız ne yazmak istediğime bir türlü karar veremiyordum, tamam herşeyden yazabilirdim ama belirli bir anafikri de olsun istiyordum.
Bu belirsizlik minik bebeğimizin geleceğini haber alışımıza kadar sürdü. Bu sayede anne ve bebeklerin dünyasıyla ve onların bloglarıyla tanıştım. Böylece ne konuda yazacağıma da emin oldum.. Oğlumuz bebişimiz, ona ve aileme bırakacak anılarımız, hayatımız..
Şimdi oğlumun bana anneler gününde, babasının emeğiyle gönderdiği çiçeğiyle de açılışı yapmak istiyorum. O kadar duygulandım ki, aynı anda yazmaya başlayacağım olayın bu olduğunu da anladım. Hoş geliyorsun benim minik oğlum. Sonunda bana bu blog a başlayacak anı yaşattığın için teşekkür ediyorum bitanem kocacığım. Sizi çok seviyorum ve hayırlısıyla oğlumuzu kucağımıza alacağımız günü iple çekiyorum..