28 Kasım 2009 Cumartesi

Bayram tebriği ve Ayaz'dan haberler..

Herkesin Kurban Bayramını kutluyoruz oğlumla beraber..
Geçen bayram Ayaz henüz 3 günlük olduğu için tüm büyüklerimiz ve küçüklerimiz ziyarete gelmişti. Bu bayram Ayaz'ımla herkese iadei ziyarette bulunduk :)
Arife günü öncesi Ayaz'ın bazı şeyleri bilinçli şekilde tutmaya başladığını keşfetmiş, o gün de ilgisini çekecek şeyleri tutmasına dokunmasına yardımcı olacak oyunlar oynamıştık. Bugün farkettim ki her zaman başarılı olamasa da istediklerini tutabiliyor ve ellerine daha çok sözünü geçiriyor. Yine bugün arabadayken sağ elini yüzünün önüne getirip parmaklarıyla konuşmaya başladı. Her geçen gün gelişmesini izlemek dünyalara bedel.

25 Kasım 2009 Çarşamba

Ayaz'ın Arabası-Ana kucağı.


Evet söz verdiğim konuyla karşınızdayım.. Bu konuda araştırmalarım ve tecrübelerimle anlatmak istediklerim varrrr..
Ayaz'ın arabasını seçmeden önce çok araştırma yaptım, bebek arabasına bir servet yatırmak istemiyordum kesinlikle ama Maxi-Cosi Quinnyleri görünce özellikle, parayı basıp almak istemedim de diyemem. Tüm kadınsal, görsel dürtülerime gem vurup mantığımı ön plana çıkarmak için elimden geleni yaptım ve başarılı da oldum. Forumları ve yorumları bol bol okudum. Tavsiyelerden benim çıkardığım ve karar verirken dikkate aldığım özellikler şöyle oldu:
  1. Hafif olmalı.. Çünkü kolay taşınabilmeli..
  2. Hafif olmalı.. Çünkü kolay açılıp kapanabilmeli..
  3. Hafif olmalı.. Çünkü takımı olarak alacağınız ana kucağı-oto koltuğu bebek ağırlaştıkça ağırlaşıyor..
  4. Hafif olmalı.. Altını çizmek istedim..
  5. Çift yönlü kullanılabilmeli..
  6. Tam yatabilmeli..
  7. Bunu dışında tabii ki kaliteli olmalı, elinizde kalmamalı.. Burada kalan seçeneklerde maliyet-fayda analizi size kalmış.. (İktisatçı gibi yazdım ama değilim, matematik mühendisiyim.. Bu cümleyi kuracak kadar çok maliyet ve ekonomi dersi almışım demek ki..)

İşte burada tasarımıyla beni benden alan quinny ler daha ilk şıkta elenmiş oldu. Kendileri zaten tek başına 10+ kg. Maclaren alabilirdim en hafifleri onlardı çünkü 7+ kg, bir de Peg Perego nun bir modelini çok beğenmiştim, hatta daha hafif ve şık olduğu için karar da vermiştim ancak canlı gözle göremedim ve hiçbir yerde bulamadım, internette vardı ve görmeden almakta istemedim açıkçası. Alternatif modellere yönelmeye ve onları da araştırmaya karar verdim. Bu arada takip ettiğim bloglardan birinde Pierre Cardin bebek arabasını görüp olumlu tavsiyeleri okuyarak araştırmıştım. Sonra sonra Eminönü tavaf edilmeden bebek alışverişi tamamlanmaz(Eminönü tavaf edilmeden kına gecesi yapılmaz, ev kurulmaz, evlenilmez, düğün yapılmaz serisinin devamı) diyerek 8 aylık göbeğimle Havuzlu Han'ı alt üst ederken Pierre Cardin arabaları da görme ve inceleme fırsatım oldu. Ayaz'a sonradan Haşim İşcan'dan aldığımız arabanın modelini ilk orada görüp beğenmiştim(Pierre Cardin Alüminyum Çift Yönlü Bebek Arabası 2010). Yukarıda Ayazımla gördüğünüz arabayı kesinlikle tavsiye ederim. Hafif :), kullanışlı, sağlam(Maclaren ya da Peg Perego kalitesinde olduğunu iddia etmeyeceğim ama o kaliteye gerek var mı siz karar verin, ayrıca maiyet-fayda analizini de diğerlerinin yarı fyatı oluşuyla benim için geçti), tüm ihtiyaçlarımızı karşılıyor ve çok pratik. Ana kucağı da travel sistam olduğu için beraberinde geldi. Bebek arabasına ve otomobile sabitlenebiliyor.


İkinci Ay devam..

Ayazım, oğlum, minik köpek balığımım ikinci aydaki marifetlerini de not düşmek istiyorum..
  • İkinci ayını tam doldurmadan dudaklarını ve ellerini emmeye başladı.. Eller ağıza götürülmez annem diyorum, elini çekiyorum, zararlarını anlatıyorum küçük adama, şimdilerde "elini ağzına götürme anneciğim" dediğimde elini çekmeye başladı, bayılıyorum.
  • Çenesi düştü :) çok güzel konuşuyoruz oğlumla..
  • Beni, babasını ve Berrin Teyzesini zaten çok iyi tanıyordu da, artık anneanne,baabaanne ve dedesini, amcasını da çok iyi tanıyor..
  • Doğduğundan beri kafayı ara ara dik tutabiliyordu, artık tam tutabiliyor..
  • Kırmızı miki fareli elbisemi giydiğimde mikilerle konuşmaktan m.eme bile ememiyor..
  • Çok gülüyor..
  • Aynı gün 3 aşı olduğu gün ağlamayı da öğrendi, istediği olmadığında ağlıyor.. Sanki etinden et koparılıyormuşcasına.. İlk günler panikle her istediğini yapıyordum.. Özellikle de sakinleşmesi için m.eme veiyordum.. Yanlış tabii ki, ben de o ilk günlerdeki korkuyu atlattıktan sonra doğru yolu buldum ve başını okşayarak, onunla konuşarak ve dikkatini dağıtarak, sakinleştirmeye başladım.. İşe yaradı..
  • Gece yarım kundak yatırmama rağmen (bu yarım kundak pek çok şekilde kullanılıyor, benim kastettiğim sıçrayarak kollarıyla kendisini uyandırmaması için kollarını kundaklamak, bacaklar serbest, tavsiye ederim) bacaklarla üstünü açmayı ve artık nadiren de olsa kolları kundaktan kurtarmayı başarıyor. Uyku tulumuna acil geçiş yapmamız gerek..
  • Günlük rutinimize çok güzel uyum sağlıyor.. Bundan ayrıca bahsedeceğim..
  • Babası eve gelmeden gece uykusuna yatmıyor, onu bekliyor :)
  • Ev tipi ana kucağından kendisini aşağı kaydırıyor, yakında yürüyecek :P
  • Yüzüstü yatarak, kucağımda, göğsü emzirme yastığında olacak şekilde, kafayı dikip etrafı seyretmeye bayılıyor, yorulana kadar tabii.. Bu şekilde sırtını ovarsam ki hemen hemen hep yapıyorum, ağzından gazını da cok güzel çıkarıyor..
  • M.emede uyumaya bayılıyor. Babası artık uyudu yatağına dediği anda uyumamış emiyormuş gibi hemen bir iki cuk cuk yapıyor afacan, bizi kandıracak.. Nedense orda uyurken ne gaz sancısı ne bişey olmuyor, mışıl mışıl uyuyor..
  • Birinci aydan beri "enneeeeeeee" gibi bir ses çıkarıyor, anne olduğuna inanmak istiyorum o sesin :)
  • Kameraya çektiğimi anladığı an gülmeyi ve konuşmayı bırakarak ciddi ciddi kameraya bakıyor kerata..
  • Çokkkkk uzun zamandır kucakta ayarkata gezdirirsek kesiklikle sakinleşiyor ve etrafı izliyor.. Bu hali ve bakışları çok komik.. Bayılıyorum..
  • Evimizden başka evlere gittiğimiz zaman herşeyi inceliyor gözleriyle, orayı hafızaya kazıyana kadar..

Şimdilik aklıma bunlar geliyor, gerisi gelirse ikinci ay devam devam yaparız..

17 Kasım 2009 Salı

İkinci Ay Kontrolü

17 Kasım'da ikinci ay kontrolümüze gittik.. İlk ay Ayaz 5100 gr. ve 57 cm. di. Şimdi 615o gr. ve 60.5 cm. olmuş tosunum. Bunları da not edeyim dedim.
Güzel kilo aldığını görünce içim rahatladı. İlk ay kontrolünde doktor hanım oğluşumun alerjik bir yapısı olabileceğini düşündüğü için (vücudundaki, kulaklarının arkasındaki koltuk altlarındaki ve popsundaki -bizim göremediğimiz ancak doktor gösterince farkettiğimiz- kızarıklıklar nedeniyle) benim uygulamam gereken bir diyet vermişti. İnek sütü ve süt ürünleri ile dana eti yemiyorum. Tabii bunları yiyemeyince pek seçenek kalmıyor. Bu nedenle iyi beslenip beslenmediğim konusunda tereddütüm oldu. Demek ki beslenebiliyormuşum ki oğluş da beslenebilmiş. Ama bundan sonra kalsiyum takviyesine başlayacağız benim için.
Oğlumun hıçkırıkları için de reflü olduğunu söyledi ve ilerlememesi için toz ilaç verdi, günde iki kez anne sütüyle karıştırarak, biberon ya da kaşıkla. Ayazımız biberonla verdigimiz sütü aldi, Berrin Teyzesi ile beraber cok sevindik(Berrin Teyzesi, Ayaz daha doğmadan bizimle birlikte çalışmaya başlayan, ben işe başlayınca da Ayazla ilgilenecek olan yardımcımız, pek güzel anlaşıyorlar oğlumla maşallah diyeyim). İlk biberonu da anneannesinin elinden içti. Böylece biberon maceramız da başlamış oldu. Bu tabii benim için de rahatlık olabilir son izin günlerimde, süt sağıp bırakarak kendime biraz daha zaman yaratabilirim ama birakamiyorum ki bu tatli bebeişi. Ancak 1-2 saat uyku vakitlerinde kaçamak yapıp geliyorum ki o da zorunlu hallerde.
İşte ikinci ayda bizde durumlar böyle..

16 Kasım 2009 Pazartesi

Ayaz'dan Seçmeler..


Ayazımın ilk günden bugüne resimlerinden seçmeler efendim. Hep beraber Maşallah diyoruz :)

Cim bom

Ayaz'ın dünyaya geldiği gün iki Türk takımımızın Uefa Avrupa ligi maçı vardı.
Panathinaikos - Galatasaray maçı tam da biz doğumhanede Ayaz gözlerini dünyaya açarken oynanıyordu ve biz de GS'lı anestezistimiz sayesinde sürekli skor alıyorduk. Cim bom, Elano(2) ve Baros'un golleriyle 1-3 yendi. Fenerbahçe ise mağlup oldu(Fenerbahçe 1 - Twente 2). Böylece -zaten belliydi de- oğlumun rengi de cümle aleme ilan oldu. Küçük bir yavru aslan aramıza katıldı. Tarihe not düşmek isterim.

Hastane.. Teşekkür..

Biir bebeğim olacağını düşündüğüm ilk zamanlardan beri, tabii aklımın erdiği zamanlardan bahsediyorum, Amerikan Hastanesinde doğum yapmak istemiştim. Yaptım da :) Şanslıyım ki daha önce yaptığımız araştırmalarda istediklerimize cevap verebilecek (normal doğum vb.) doktorum da aynı hastanenin doktoruydu. Tüm kontrollerim ve doğumum orada oldu ve ben herşeyden %100 oranında memnun kaldım. Doğumun bayramdan üç gün öncesine denk gelmesi nedeniyle ancak bayramın ilk günü hastaneden çıkabildik(Aslında sağlık durumumuz bir gün önce de izin veriyordu ancak Ayazın sünneti nedeniyle bir gün daha bekledik.)
Nöbetçi olan ya da olmayan tüm hemşireler, hastabakıcılar, doktorlar, hastanenin hizmetleri hepsi mükemmeldi ve güler yüzleri ile anlayışlı tutumları için buradan hepsine çok teşekkür ediyorum. Doğum esnasında bulunan ekip de tam anlamıyla dört dörtlüktü, doğumu neşeli mutlu, endişe çekmeden yaşamamıza büyük katkıları oldu. Bu sırada görev alan iki doktor, anestezist, hemşireler ve hastabakıcılara da ayrıca teşekkür ediyorum. Tüm süreci birlikte yaşadığımız Dr. Cengiz Alataş'a ayrıca çok çok teşekkür ediyorum.
Beni en çok etkileyen tüm hastane çalışanlarındaki güleryüzleri ve bilgi aktarımı ve konuşma konusundaki becerileri oldu.

Oscar teşekkür yazısı gibi oldu ama o kadar memnundum ki belirtmeden geçemezdim :)

Sabahın tam üçündesin..

Dertlerin en gücündesin.. Diye devam ediyor şarkı.. Şuan saat 6.50.. Çok anormal bir saat degil ama Ayaz geçen günün tüm gazını sabah 6-7 arası çıkarmaya karar vermiş görünüyor. Ben de başında sadece nöbet tutabiliyorum, elimden birşey gelmiyor. Ancak bacağımda sallayarak, sıcaklık ve sallamayla ona birazcık yardımcı olabiliyorum.
Bebeğim 5.40 ta mıkırdanmaya başladığında (4-4.40 arası e.mdiği için) şaşırdım. Yine de hemen m.eme verdim tabii ki. Baktım ki içmeye çalışmasına rağmen açlık değil derdi, peşinden gök gürültüleri eşliğinde pıtırtıları duymaya başladım :) Canımın içi şuan yanımda uyudu sonunda ağzında emziğiyle ama arada hala kıvranıyor ve peşinden beklenen ses geliyor. Sadece izliyorum. Uyanma saatinin gelmesini bekliyorum. Rahatsızlığı var biliyorum ama bunu kendi halletmesi gerek :P
Yarın 2. ay kontrolümüz var, bir sürü sorularımla ve gelişimi ile ilgili merak ettiklerimle (Her Türk anne gibi kilo merakı içindeyim ne kadar kendimi engellemeye çalışsam da) hazırım, sabırsızlıkla bekliyorum.

9 Kasım 2009 Pazartesi

Bir doğum hikayesi - Tombinik Ayaz

Ayaz'ın doğum hikayesi tabii ki benim doğum hikayem olarak başlıyor.

En son izne çıkarkenki durumumdan bahsetmiştim. Hamileliğim gerçekten çok rahat geçti son iki hafta dışında.. O kadar kusur kadı kızında da bulunur demeden edemeyeceğim ama zor günlerimden de bahsedeceğim. Başka okuyanlar olursa yardımı olabilir.
İznimin ilk haftası da oldukça ağırlaşmama rağmen çok hareketli ve koşuşturmalı geçti. Ancak sonraki hafta gerçekten zor zamanlar başladı. Ben izne ayrıldıktan sonra her an doğurabilirim diye düşündüğümüzden annemde yanımıza geldi ve bizimle kaldı. İyi ki de gelmiş çünkü o zor günlerde ve hacı yatmaz gibi geçirdiğim gecelerde yanımda olması benim için büyük şanstı. Doğuma kadar geçen son iki hafta + 4 gün sürekli ağrılarım başladı. Geceleri koltukta ancak oturarak uyuyabiliyordum. Devamlı da yalancı sancı dedikleri sancılardan sanırım , geceler de gündüzler de biraz uyuyarak, biraz ayakta biraz, oturarak geçiyordu. Bu arada birkaç kez doğuruyorum heralde dedim. Test olarak evdeki meşhur koltuğuma geçip oturuyordum, bir süre sonra eğer rahatlarsam, tamam yine doğum yok diyorduk :) Sevgili kocacığım ve anneciğimi istim üstünde oturttuğum günler sonunda 16 Eylül'ü 17'sine bağlayan gece ağrılarım dinmek bilmedi. Belimde sürekli bir ağrı, ne oturabiliyorum ne kalkabiliyorum ne de yatabiliyorum.. 18 Eylül'de de NST ye girecektim. Sabah altıda dayanamayıp kocacığımı uyandırdım ve ben bugün doğursam mı gibi abes bi soru sordum :)
Ağrılar bitmek bilmiyor, ancak o anlatılan gelip giden sancılardan yok, sancı giriyor ama düzensiz ya da sürekli. Sonra kendime de şaşırıp biraz daha bekleyeyim dedim. Annem gidelim diyor ben de yok gidip de rezil mi olacağız diye tutturuyorum :) Derken öğlen Baran aradı. Ben de dayanma gücümün sonundaydım artık. Bugün gidelim istersen dedi, ben hala kararsızım ama ağrılar karar verdirdi tabii ki, gittik. NST de sancı çıkmadı, doğum yok dediler. Ben artık nasıl bir halde dokoruma ben dayanamayacağım, yatırın beni bugün suni sancı filan ne gerekiyosa yapalım dediysem doktorum hemen harekete geçti. O an eve dönmeyi aklımdan bile geçiremedim. Muayeneye girdik benim bu durumum karşısında veeee 8 cm açılma olduğu belli oldu. Doktorum doğumun %80 i bitmiş dedi. Onların da yapabileceği birşey yok, teknolojik olan herşey doğumun başlamadığını gösteriyor! hemen beni odaya aldılar ve epidurali verdiler. Ben tabii ağrılarım boşa olmadığı için muzaffer bir komutan edasındaydım.
Herkese haberler verildi, sanki sezaryenmiş gibi herkes hastanede bulunabildi. Ben fazla kimsenin olamayacağını düşünüyordum normal doğum olacağı için.
Bundan sonrası ayrı macera..
Bana epidural verildikten sonra son iki haftamın en rahat anlarını yaşadım. Herkes bana acıklı gözlerle bakarken ben gayet rahattım. Epidural gerçekten çok rahat. Ancak çok iyi bir ekibin yapması gerektiğini düşünüyorum. Suni sancı da verilerek doğumu beklemeye başladık. Bebişmin zaten kilolu olduğu belliydi. Bu nedenle tam açılma olması gerekiyordu.
Biz bekledik ancak Ayazım bekleyemedi. Meconium unu yaptı bebişim. Bu durum çok tehlikeli olduğu için doktorum ve diğer nöbetçi doktor kocişi da çağırarak bize durumu anlattılar. Meconium soluduğu anda çok zor ve uzun bir tedavi gerekeceği için sezaryen olması gerektiğini açıkladılar. Biz de hemen okey verdik, sonuçta normal doğum istememizin nedeni ikimizin de sağlığı içindi. Epidural arttırıldı ve doğuma kocamla birlikte girdik. Biraz sonra da bebişimizi kucağımıza aldık. Ayaz Paşam 4.210 kg ve 51 cm bir tombinik olarak dünyaya gözlerini açtı.
Çok makul bir saatte dünyaya geldiği için doktor amcası da kendisine teşekkür etti.

Ayaz'ın Odası

Odamızın bitmiş ve Ayaz gelmeden önceki son hali :)
Daha önce yazdığım gibi mobilyalar Uçan Bebe ve Genç mobilya mağazasından.
Halısını babaannesiyle birlikte koşuşturmalı bir gün sonunda Koçtaş'tan aldık, aynı gün perde ve tülleri de sipariş vermiştik..
Bazı resimlerde arabası da görünüyor ki bu konudan ayrıca bahsedeceğim.
Altta ve ortadaki resimde görünen beşiği de Ahu Teyzesinden.. Ayaz geldiğinde önce salona sonra da bizim odamıza taşındı.
İkinci tekstil takımlarını yaptırmadım, dayısı Denizli'den sarı renkli çok güzel bir tekstil takımı daha almış.
Yatağında ismini yazdığımız harfleri de Joker'den biz aldık.
Tam istediğim gibi oldu herşey..

Hoşgeldin Oğlum

17 Eylül 2009 akşamı saat 20:35 te Ayazımızı kucağımıza aldık. Elim bir türlü yazmaya varmadı, çünkü yaşadığım duyguları ifade edememekten korktum. Ancak yazmak, paylaşmak, kaydetmek istediğim o kadar çok şey var ki bu duruma bir son vermenin zamanı geldi sanırım.

Anne olmak gerçekten de anlatılmaz yaşanır durumlardan en özeli..

Oğlum seni ilk kucağıma aldığım an hayatımın en güzel anıydı. O günden bugüne uzun bir süreyi bu mucizeye inanmaya çalışmakla geçirdim. Anladım ki bir ömür bu mucizeyi yaşayarak geçecek. Sağlıklı bir şekilde ve bizi üzmeden dünyaya gelerek iki kişilik ailemizi gerçek bir çekirdek aileye dönüştürdüğün ve duyguların en güzelini bize yaşattığın için sana teşekkür ediyorum. Hoşgeldin aramıza..