8 Mart 2015 Pazar

Hazal geldi..

24 Şubat Salı günü sabah 09:39 da canim kizim Hazalim dünyaya geldi. Onu kucağıma aldim ilk kez. Bu sefer planlı sezeryan ile oldu doğumumuz. Son dakikada planlanan  sezeryanla.. Anlatacak çok şey var. Şimdilik bir resim gelsin.. Kızımdan..


Kızım 2460 kg 46 cm olarak 39 hafta + 1 günlükken dünyaya geldi. Yani beklenenden de biraz minik geldi Hazalim. Şimdi büyüme mücadelesi veriyoruz. Yani resimdeki yanaklara bakıp da birsey sanmayin. Yanaklar extra dolgun.

Herkese sevgiler..

10 Aralık 2014 Çarşamba

şurdan burdan, olan biten, muzlu pasta..

Doğum gününü de yazamamışız. Bu kareler Eylül'den doğum gününden..

ev yapımı en kolay pastası

tabii bir değil, iki tane yapıldı, yanında da kankası
 
En son kısa kollu kıyafetlerle fotoğraflarımız Ayaz'ın doğum gününde oluyor. Ondan sonra hop diye sonbahar havası başlıyor. Bu yıl da doğum gününden önce birkaç gün hava soğuk geçti. Ben de üzüldüm açıkçası, hep yazlıklarla kutlardık ne güzel diye düşündüm ki gördüğünüz gibi yaz geri geldi.
Son birkaç yıldır doğum gününde bu pastayı yapıyorum, en sevdiğimiz. Başka pasta sevemiyoruz. İki ayrı parti yaptığımda birirnde bu birinde hazır pasta oluyordu. Okul partilerine de yine bu pastadan götürüyoruz. Çocuklar hazır yememiş oluyorlar üstelik çok basit ve lezzetli.
Tarif yazacağım ama o kadar kolay ki utanıyorum. Basitçe anlatayım.
 
  • 1 paket (500 lük yetiyor ama bulamazsan 750 lik yapıyorum)Vanilyalı pudingi üzerinde yazdığından biraz az sütle hazırlıyoruz. (500 ise 400, 750 ise 650 ml süt ile ) İyice soğumasını bekliyoruz.
  • 1 paket kremşanti hazırlıyoruz
  • Soğuk pudingle kerem şantiyi mikserle çırpıyoruz. Kıvamı oldukça katı olmalı yoksa akıyor.
  • Hazır pastaban ya da kendi hazırladığımız pasta kekinin ilk katını biraz sütle ıslatıp kremamızı sürüyoruz ve arasına istediğimiz meyveyi diziyoruz.
  • İkinci katı da aynı şekilde hazırlayıp üzerine istediğimiz meyveyi diziyoruz ve ekstra istediğimiz malzemelerle süslüyoruz.
  • Dolapta bekletiyoruz.
 
Bu kadar işte. Ben genelde muzlu yapıyorum, bu kez muz ve şeftalili yapmıştım. Ayrıca misafir kalabalıksa iki pasta yapıyorum. Bu kadar basit ama bir o kadar da lezzetli ve hafif oluyor. Henüz ikinci dilimi yemeyen çocuk görmedim.
 
Afiyet olsun.
 


9 Aralık 2014 Salı

yüzmece..

Haftasonu iki gün yüzme kursu var artık, yüzmeyi, suyu, havuzu, denizi çok seviyor oldum olası. Yine de tüm bunlar yüzme kursunu sevmesine yardımcı olamadı. Biraz ayaklarını sürüyerek gidiyor, biz de sevmesine yardımcı olacak eklentiler sunmaya çalışıyoruz kendisine.
Ben maalesef bir gün gitsem birgün gidemiyorum, performansım yerlerde. Prenses hanımın gelmesine daha üç ay var ama beni bitirdi bile. Hayatımda hiç bu kadar yetersiz hissetmemiştim kendimi. Fiziksel olarak bitiğim, işe yansıtamıyorum eve yansıtıyorum. Hani aküsü biten arabalar gibi basarsın basarsın ses gelmez ya da tam tutturdum sanırsın çalışır araba, ertesi gün fıs.. İşte tam da böyleyim.

Gelelim asıl konumuza;

Havuç kafalım
 
İlk başladıklarında tek yüzebilen Ayaz'dı, şimdi hepsi iyi kötü suyun üzerinde kalıyorlar. Ayaz da çok su yutuyordu, o da biraz toparladı.
 
Spor çok önemli, ben yapmıyorum, babası yapmıyor oğlumun hayatının içinde hep olsun istiyorum. Bu yaş için en güzeli de yüzme diyorlar. Başladık bakalım. Haftasonu iki gün birden olması hem bizim için hem de Ayaz için biraz yorucu olsa da elimizden geleni yapacağız ailecek..


unutmamalı I

Ayaz ilk konuşmaya başladığından beri diksiyonu oldukça düzgün ve anlaşılır konuşuyordu. Yine de bunların içinde mutlaka yanlış telaffuz ettiği birçok kelime oldu. Bazılarını nasıl olsa düzelecek diye düşünerek doğrularını hiç öğretmedim ancak artık iyice büyüdüğünden sanırım kendisi düzeltmek istiyor. Her biri tarihin derin sayfalarında kalıyor. Unutmak istemiyorum, hafizama o kadar güven miyorum. İşte bu zaman kadar kalabilenlerden örnekler;
  • Bilsikayar = Bilgisayar (bilgisayar mühendisi olmak istediği için artık artık doğru zikretmek istedi zahir, öğretmeni öğretmiş.. ben hiç müdahele etmiyordum, aksine hoşuma gidiyordu..)
  • Şif = Fiş (aslında bunu doğru söylüyor da heyeceanlı ve hızlı konuştuğunda en sık yanıldığı kelimelerden biri)
  • Defekfit = Dedektif (Bunu bu sabah itibariyle ben düzelttim, çünkü doğrusunu söylemek istiyor)

13 Ekim 2014 Pazartesi

tatilden.. 2014.. en güzel deniz..

Kaçırdığım, yazamadığın günlerin acısını çıkartayım dedim.

Tatilimizi Ağustos sıcağında Kıbrıs'ta yaptık. Yok delirmedik ancak bu vakitler uygun oldu. Tamam çok sıcak ama insan buradaki kadar kavrulmuyor. Gündüz zaten denize girip serinliyorsun, heryerde de klima olduğu için sıkıntı olmuyor. Gecenin ise bir zorluğu yok, sıcak işte bayıltmıyor. Tabii ben sıcak sever bir yaz insanı olduğum için benim için böyle..

Biz kimsenin giremediği kapalı Maraş'taydık. Barış harekatından sonra kimseler paylaşamamış ve burası terk edilmiş bir hayalet şehir olarak kalmış. İçeride sadece bizim orduevimiz ve BM'nin yeri var. Bunun dışında giriş yasak. Gitmeden hiç araştıramamıştım, döndükten sonra iyice okudum. Genel bilgi ise şurada okunabilir. Harekattan önce tüm Avrupanın en popüler tatil yeriymiş. Bizim görebildiğimiz kadarıyla bugün de hala çoğu yerden daha modern daha güzel ve deniz de şimdiye kadar gördüğüm en harika deniz.

Bol fotoğraflı bir post geliyor.

 
su kuşum, hergün denizi bulunca keyif yapmak ağır bastı, öğleden sonraları genelde dedesiyle siesta yaparak geçirdi.

 
denize girdiğinde yaklaşık 1,5 saat çıkaramadık..

 
bu yılın bonusu yüzmeyi öğrendi.. tatile çıkmadan hemen önce havuzda yüzmeyi başarmıştı..

 
 
İlk günler akşamları Ayaz'ı eğlendirmekte biraz zorlansak da, bak yavrum çocuklar çocuklarla oynar git arkadaş bul telkinleri sonucu ilk önce bir kız arkadaş edindi. Aman tanrım, bu güzel kız odasına çıkıyor, bizimki yerinden kıpırdamıyor arkadaşı geri gelir de onu bulamazsa diye. Haber vermeden biryere ayrılmıyor. Daha sonra arkadaşlar çoğaldı, arkadaşlarına büyük bir saygıyla davranıyor. Nasıl sadık nasıl centilmen hayran kaldım. Kendimizle de gurur duydum desem yalan olmaz. Son iki gün de Ankara'dan gelen ahbaplarımızın oğluyla çok güzel vakit geçirmiş, biz babaanne ve dedesine emanet edip biraz gezilere katıldık, azcık kumar oynadık. Kıbrıs'a gidip de kumarhane görmeden olmazdı.


 
aksiyon peşinde..

 
bu da bizim anne&baba olarak başbaşa çıktığımız Girne turundan. Pamuk Prensesin ve bir çok masalın sembol şatosu meğer Kıbrıstaki bu şatodan esinlenerek yapılmış.
Çok güzel ve bir o kadar da yorucu bir geziydi.

 
odamızdan sabah güneşin doğuşu..

 
dönmek istemeyen kuş..

9 Ekim 2014 Perşembe

19. hafta..

Bebeğimin hareketlerini hissetmemle birlikte şevkim de arttı tabii ki. Daha bir keyfe geldim, kafaca daha bir rahatladım. Bir de 2 li ve 3 lü testler iyi sonuçlar getirdi benden iyisi yok. Ne de olsa yaş oldu 36, oranlar daha yüksek katsayılar daha yüksek.
Ne yalan söyleyeyim, zor başlayan gebelik zor devam ediyor. Magnezyumu ilaç olarak değil de beslenmeyle takviye etmeye çalıştım, karşılığını aldım. Kramplarla şimdilik yolumuzu ayırdık. Yine de nasıl bir yorgunum, nasıl bitiğim, 2 saat koştursam 3. saat bayılasım geliyor. Mesela geçen ay Ayaz'ın doğumgünü partisinin ertesi günü hurdaya çıktım diyebilirim. Bütün gün yattım.
Sanırım bu hamileliğimin bana hediyesi; hamile kadın halleri. Biraz dur biraz otur, kendini normal insan zannetme diyor. Bu da bana dokunuyor. Birilerine yapamıyorum demek, gelemem halim yok, bir günde üç işi yapamam demek ne kadar ağırıma gidiyor bilemezsiniz. Etrafındaki insanlar da ne kadar anlayışlı olsalar da keseri kendine yontuyor, sıra kendilerine geldi mi bozuluveriyorlar. Bundan sonraki kararım önce kendimi düşünmek. Bu kendim 4 kişiyi kapsasa da :) mevcut enerjimi çekirdek ailem için kullanabilirim ancak. Bebeğimin dediği gibi biraz durmam biraz oturmam, kalkabildiğim zaman da en yakınımdakilere sarılmam gerek.
Daha hazırlıklarla ilgili bir durumum yok, sadece dayım bebiş için beşik yolladı şimdilik o kadar.
Bu arada beklenen haber geldi, unisex kıyafetlerin yanına pembeleri de eklemem gerekecek.

22 Ağustos 2014 Cuma

12. hafta.. hamilelik..

Bugün kontrole gittim. Son bilmem ne tarihimi filan bilmediğim için(sonradan bir tarih tahmin ettim ama) doktorun ölçümüne göre takip ediyoruz.
12. haftanın yıldızı ikili test oldu tabii ki. Henüz kan testleri belli değil, ölçümler iyi çok şükür.
Böylece Ayaz'dan önce kız istememe rağmen Ayaz için erkek dediklerinde neden sevindiğimi de hatırlamış oldum. Oldukça duygusal bir insan olmama rağmen bu gibi durumlarda tüm soğuk kanlılığımla gerçeklere odaklanıyorum. Şöyle açıklayabilirim belki; geçen kontrolde (9. hafta) doktorum büyük ihtimalle erkek dediğinde biraz bozulmuştum. Bu gittiğimde ise cinsiyetini merak etmeme rağmen benim için son sıralardaymış. Tamamen test, testin sonucu, bebeğin gelişimi odaklı olduğumu fark ettim. Evladım bize bişey göstermedi, terbiyeli çıktı bu çocuk. Gösterseydi de benim için kız/ erkek ya da şuandaki gibi belirsizlik hiç mi hiç farketmiyor. Eninde sonunda gösterecek.
Zaten hamilelik sıkıntıları olmasa ne duygusallaştım ne hormonlarım coştu ne de öyle birşey. İlk hamileliğimden oldukça farklı geçiyor. Biraz ona güvenmiştim, güvendiğim dağlara karlar yağdı.
İlkinde son on güne kadar fiziksel olarak hiç ama hiç sıkıntım olmadı. Duygusal olaraksa dibine kadar yaşadım. Bu sebeple hem rahat hem çok eğlenceliydi. Ek olarak da kendimi prenses gibi hissediyor, hissettiriliyordum. Bu kez bulantılar mı dersin, erken gelen kramplar mı halsizlik mi ne arasan var canım. Sayılı gün çabuk biter diyor ve hiçbirşeyin tadını çıkaramıyorum. Darısı ikinci trimesterin başına. Ona da gelmiş bulunuyoruz.
Bebemin el ve ayak parmaklarını gördüm çok tatlıydı. En duygulandığım anda buydu sanırım. Saçlarımı boyatabileceğimi öğrendim, tabbi ki organik/ bitkisel filan boyalarla. Bir de magnezyum kullanmaya başlayacağım. Erken gelen kramplar sebebiyle. İlkinde de oldu ama 7. ay filan, bu ne ya böyle 3 ay dolmadan?
Neticede seni heyecanla bekliyoruz bebeğim. Ben de heyecanı hissetmeye başladım sanırım ama en çok Ayaz'ım heyecanlı.. 17. hafta tekrar kontrol olacak ve artık kız mısın erkek misin bakacağız. Kız olursa Gül erkek olursa Boran, Ayaz öyle diyor..