9 Mart 2018 Cuma

tatil mi dediniz?

Yeni hafta sonu geldi ben hafta başında başladığım yazıyı ancak tamamlıyorum. Gecen hafta sonunu long weekend dediğimiz gibi değerlendirdik. Epeydir istediğim kayak tatiline gidebildik çok şükür. Gittik de ne umduk ne bulduk?

dersten önce hazır ve nazır :)

Çarşamba gecesi Uludağ'a vardık. Babaanne & dede bizi orda bekliyorlardi zaten 4 gündür. Oh ne güzel. Ertesi sabahtan itibaren Hazal inanılmaz iştahsızdı. Cuma öğleden sonra da ateşi çıktı. Çıkıtı değil fırladı diyebilirim. 39-40 civarında devam eden bir ateş. Pazar sabahına kadar da devam etti. Bu arada kayınpederimi de yüksek tansiyondan acile götürdük. Bütün bunlar olurken de azimle eve dönmeyip tatile devam ettik. Bizden korkulur!


tüm fedakarlıklar bu küçük kayakçı için, yoksaaa biz hiç kaymadık canım(!)

Ne yalan söyleyeyim, Hazal'ın başında gündüzleri babaanne mis gibi dururken ben de geceleri uyumayıveririm ne olacak, ha evde ha otelde filan diyerek kaldık. Ayaz ilk kez kayak dersi aldı ve yarım saat içinde de kaymayı başardı. Yine de ders iki saate yakın devam etti. İlk basta kayakların önü bağlıyken son iki gün çözdük normal kaydı.

burda da ünlü kızakçımızın ateşi çıkmadan hemen önceki neşeli halleri,
Bu sefadan sonra uyudu uyandı 38,2 ile ateş başladı

Biz de Ayaz'a hamile kalmasan önce gitmiştik en son 2008 kışı, 10 sene olmuş yani. Özellikle ben çok hevesliydim, Kartepe'ye kadar gidip kayamayınca içimde kalmıştı doğrusu. Başta biraz korksam da yüzme gibi kayak da unutulmuyormuş.


ilk gün karda mangal sefası

Uludağ gerçekten çok güzel bir yer, bir doğa harikası hatta. Marmaranın göbeğinde bu kadar ılıman iklimde böyle bir kayak merkezi inanılmaz geliyor bana. Biraz sahip olabildiğimiz imkanları böyle hayranlıkla dışarıdan izlemeli bence. 

ünlü kayakçı ve annesi



baba & oğul telesiyej

Ayaz sürekli babasıyla telesiyeje bindi çünkü ben yine bir telesiyej macerası yaşadım ama anlatmayacağım. Anlatsam mı? Özetle ilk bindiğimde inerken yuvarlandım tepetaklak heryerimi çarptım. Sonra acemilere yardım ettikleri için hep sol tarafa bindim. Taa ki ayaz babasıyla küzene kadar, o zaman evlat ağır bastı ve kendimi feda ettim, tabii ki bir daha düşmedim :)

işte karda yatırdık çocuğu, bu da kanıtı! 

bu çocuğu da yatırdık gerçi ama bu daha sağlam çıktı..

Dört günlük kayak tatili maceralarla sona erdi, yine deseler yine derim.. Özlemişim kaymayı, Ayaz'ın da bu işi kotarması en güzeli oldu tabii ki..

21 Şubat 2018 Çarşamba

Zamane çocukları, sorumluluklar gibi bir konular.. Bakış açısını tersine çevirmeli mi?

Bir türlü içinden çıkamadığım(ız) konular var şu ebeveynlik meselesinde. Bazen aferin diyorum, bazen de sınıfta kalıyorum kendime göre. Mesela dün sınıfta kaldım ama bunu şimdi anlatasım yok. Aferine geleyim de bir önce..

Okuyorum sürekli kitapları, başka blogları, dinliyorum etrafimda olanları. Benim de üstesinden gelemediğim bir konu var ki şimdiki çocukların sorumluluk almaması. Mesela yatağını toplamasını, üstünden çıkanları atmamasını öğretemedim bir türlü. Çantasını akşamdan hazırlamasını, masasını düzenli tutmasını, ödevlerini masanın üstünde dağ olmadan dosyalamasını. Bunun sebebini genelde çalışan anne olmama bağlıyorum ben. Evde olsam, daha da üstünde dursam, vaktim sabrım olsa da yaptırsam alışkanlık yaratabilirdim belki de. Önce ödev, önce sorumluluklar yerine getirilmeli. Eğer üst üste yapılacak çok sorumluluk varsa arada mola verebilmeli.

Yıllarım geçti çocuklara program hazırlamakla, hazırlanan programların uygulanmasını takip etmekle. Ne yiyecekler, kaçta yiyecekler, küçükse kaçta yatıp kaçta kalkacak, büyükse kaçta ders yapıp ne kadar ekranda vakit harcayacak. Ekranla bahçe takas olabilir ama dersle bahçe takas olamaz mesela. Bunları hazırla, uygula, uygulat, çocukların bakımından ben yokken kim sorumluysa ona benimset, algılat.. Takip et, takip et, takip et.. İpin ucunu ilk bıraktığında sarpa sarsın her şeyler..

Sizi bilmem ama ben kendimi yıllarca yıprattım bu konularda ve yıpratıyorum da hala. Yine de bazen bir dur demek bir esnemek bir frenlemek mi lazım acaba? Tersinden bakmak arada olaylara?

Sömestr tatili boyunca malum ödevler, ödevler bitsin de sen de rahatla (ve tabii ben de) yavrucum telkinleri vardı. Gezmedik mi, gezdik de tozduk da. İyi vakit geçirsinler, hatta bazen de boş boş takılsınlar diye elimizden geleni yaptık. Ödevler de tamam fazla itelemeden ve tabii ki bi miktar iteleyerek zamanında yapıldı, oleyyy.. İşte o son gece, okullar açılmadan hemen önceki gece sardı bizimkini bir okul stresi. İlk kez yaşadığım, yaşatıldığım bir durumla nasıl başa çıkarım bilemedim. Bir bakla da var dilinin altında ama düşünüyorum, haksızlık etmeyeyim ödevleri de yaptı ne baklası olacak diyorum. Acaba okulda bir derdi mi var diyorum, yok biliyorum ama olur da sakladı, tatil diye erteledi. Aslansın sen, kaplansın sen bak okul ne güzel şey diyorum yok stres tam gaz.

Yatırdık filan, baktım uyuyamıyor, ağladı ağlayacak. Biraz daha öpüp koklamalar telkinler derken çıktı mı dilinin altındaki bakla? "Ben çarpım tablosunu ezberlemedim, ya öğretmen sınav yaparsa, ya sözlü sorarsa?" Tatatataaammmm dank etti mi Canan'ın da kafasına? Halbuki demişti oğulcuğum çarpım tablosunu da ezberleyeceğiz diye ilk günden.

Normal ben ne yapardım, e kendin ettin kendin buldun evladım. Madem ödevini unuttun cezasını da çeker, öğretmen yarın sorarsa açıkça ezberlemedim, unuttum en kısa sürede ezberleyeceğim dersin diye başının etini yerdim. Yani yeterdi artık bu ne sorumsuzluktu, her şeyi ben mi takip edecektim, ilk takip etmediğim konuda bak ne oluyordu du du du. Zaten ben de unutmuşum içimden bir yargılama da kendime, dışımdan dile gelmese de iç kabartmaca kendini yemece..

Peki o gece içime güneş gibi doğan ışıkla ne yaptım? Sakin kaldım en başta. Ah oğlum, kötü olmuş tabii unutmuşsun, keşke zamanında hatırlasaydın da bu kadar stres yaşamasaydın dedim ve öpüp başını okşadım. Sonra da merak etme dedim, öğretmen tatilden döndüğünüz ilk gün sınav da yapmaz, sözlü de sormaz. Belki ödev kitapçıklarını toplar o kadar. Tatil dönüşü öğrencilerin okula alışması için öğretmenler biraz daha rahat olurlar ilk birkaç gün. Sen annene güven eminim dedim. Hem sen çok akıllı bir çocuksun, iki günde hemen ezberlersin telafi edersin yeter ki telafi etmek iste diye de ekledim. Öptüm kokladım, sevdim rahatlattım ve ikna ettim onu söylediklerime. Bilin bakalım ne oldu? Gerçekten de iki gün için de hepsini ezberledi, ben dürtüklemeden, hatırlatmadan beni arayıp gururla ezberlediği sayıyı paylaştı, sevindi.

Olumlu motivasyon mu nedir o gece içime doğan ışığa çok şey borçluyum çünkü o ne kadar rahatladıysa ben ondan çok rahatladım. Kızmadığım, bağırmadığım için üstelemediğim ve alternatif sunup çözüm yarattığım için çok iyi hisettim kendimi.

Bu tabii ki hep yapılabilecek bir şey değil ama yıllardır olmuyorsa yöntemi değiştirmek gerek, başka yollar bulmak gerek sanki?




29 Ocak 2018 Pazartesi

Aralık liste kontrol bir kiiiii...

Bakalım listemizde ne durumdayız?

Her ay;
  • Her ay bir kitap okuyabilsem
    • Kitap Hırsızı, kasımda başladım ama aralıkta bitirdim sayılır di mi ama?
    • Harry Potter ve Lanetli Çocuk bitti
  • Her ay çocuklarımı bir tiyatro oyununa götürebilsem
  • Her ay kendim bir tiyatro oyununa gidebilsem
  • Her ay bir klasik izleyebilsem
Maalesef bunların dışındaki konularda sınıfta kaldım. Artık ilerledikçe bu yazıyı güncelleyerek devam ederim. Şimdi okuyunca da bir kamçılandım. İyi oluyor bu istekleri yazmak demek ki :)

2018'de demişim de Aralık da bir nevi 2018 değil mi?
  • En az 4 klasik okuyabilsem.
  • Artık tarihi yarımadayı kendi yaşadığım şehrin tarihini gezebilsem.
  • Sanat galerisi, sergi gezebilsem ne sıklıkla bilmiyorum mesela bu yıl 5 :)
  • Müze gezebilsem özellikle Ayaz'ıma da bunu öğretebilsem.
  • Şiir okuyabilsem.

26 Ocak 2018 Cuma

Kartepe.. İlk kar tatili..

2018'e gezerek girdim çok şükür. Önce Amsterdam sonra Kartepe.. Hepside olmaz derken oldu, gidemem derken gittim. Hayat ağlarını bu şekilde ördü ve çok bilinmezli denklemlerim birden bire çözüldü. Bu konuya balıklama girmek istesem de kendimi tutup teğet geçiyorum şimdilik. Esas olaya odaklanıyorum ve birden bire ayağıma gelen ortaya gole çevirerek gittiğim 2 günlük kısa kar tatiline dönüyorum.

Ayaz doğmadan önce biz her yıl kaymaya giderdik, ben bayılıyorum kaymaya, Baran da seviyor diyebiliriz :) Aslında benden çok onun geçmişi var bu konuda, bana kendisi öğretmişti. Ayaz'dan beridir de hiç gitmedik maalesef. Bazen biz istemedik bazen de olmadı. Kış tatili fikri zaten benim hatta bizim için de çok yeni bir kavram. Eskiden tatil dedin mi deniz&güneş&kum aklımıza gelirdi. Başka alternatifler düşünmezdik ki. Ne mutlu ki bu kavram değişti de başka güzelliklerle de buluşur olduk.

Uzun girizgahtan anlaşıldığı gibi bu aynı zamanda çocukların ilk kar tatili oldu. Anneler ve çocuklar olarak gittik tatile, babaları ektik..

ilk gün, karsız gün

Vardığımızda karların aslında buz olduğunu görmek ve yağmur yağıyor olması epey moralimizi bozsa da çocukları eğlendirdik. 

bu guzellikler benim mi?
Guzellikler de benim sol alt kosedeki parmak da :)

karsız günün kartopu etkinliği

Abimin eşi ve yiğenlerim, kuzenimin eşi ve yiğenim, ben ve bizimkiler olarak 8 kişilik bir ekiptik. Giderken bir Transporter araç ayarladık, dönüşte Vito. Giderken şöförün İstanbul'dan bir türlü çıkmayı becerememesi bizi gerse de yolculuklarımız oldukça rahattı. Kapıdan bindik otelin kapısında indik. O kadar çocukla aksini düşünemiyorum zaten.

çocuklara tulum kadar yakışan bir giysi daha var mı acaba?

Zaten dağda tek otel var ve biz de orada kaldık. Yataklar rahat geniş ve temizdi. Genelde temizlik açısından iyiydi otel, yemekler filan vasat ve fiyatlar yüksek tabii ki.. Sucuk ekmek - 25, Türk kahvesi - 15, çay - 5 lira gibi.. Bir çok tesis var otelin etrafında ama sanırım farklı işletmeler ama üç aşapı beş yukarı böyle fiyatlar. Kızak kiralama da 1 saat 40 lira o da burada not olsun.

tulumdan bahsetmiş miydim:)

Otelin içinde çocuklar için şu elektronik aletlerin/ oyuncakların olduğu bir yer var. Bunun dışında başka birşey yok. Gündüz zaten karla geçiyor, gece de uykuyla. Yine de hani bir top havuzu, bir ablanın gözetiminde bir oyun odası aradı gözlerim.

..ve karlı gün..

Gittiğimiz gün yağmur yağsa da gece kara çevirdi ve hiç durmadı. Sabah kalktığımızda heryer bembeyazdı. Tam kaymalıktı diyebilirim. Peki kaydım mı? Tabii ki canım kızakla! Ne demişler neye niyet neye kısmet :)

anasının oğlu :)

Beklentiyi çok yüksek tutmayınca, illa şunu yapalım demedikçe, kendini yıpratmadıkça mutlu oluyor insan. Laf aramızda erkekleri ektiğimiz iyi mi oldu ne? Gerçi ben özellikle Hazalla telesiyeje bindiğimde çok aradım kocamı. 

işte Seniha hariç bizim ekip, o da kamera arkasında

Bir daha gidebilirim. Biz 1 gece kaldık, en az 2 gece kalınmalı ya da günü birlik gidilmeli. Çünkü o kadar hazırlığa bir gün bavul açıp ertesi gün toplamaya değmiyor. Ya hiç bavulsun bir yedekle gidip dünülsün ya da gittin mi biraz kalıp tadı çıksın. Kayabilirdim mesela :) Ayaz'a da ders aldırmak istedim ama fırsat olmadı..

Böylece Ocak ayı bitmeden yılın ikinci kaçamağını yapmış oldum. Darısı diğer ayların başınaaaa...



12 Aralık 2017 Salı

hafta sonu..

Cumartesi ne yaptigimizi simdi hatirlamiyorum desem? Evdeydik sanirim sebebi bu :)

Pazar gunu ise pek bir hararetli gecti. Su listeye ekleyebilecegim bir etkinlik de yaptik bu arada. Arkadaslarimizla Masa ile Koca ayi muzikaline gittik ve uzgunum ama ben hic begenmedim. Hazal bayildi, agzi acik izleri cunku ikinci tiyatro deneyimi ve o cizgi filmi cok seviyor. 5 yasindaki Melissa da sevdi. Ayaz ve Demirkan, 8 yas erkekler icin pek cazip degildi ama izlediler ne begendik ne begenmedik diye bir tepkileri olmadi. Bilet fiyatlarini dusunursek bence cok gereksizdi, iyi ki indirim sitelerinden birinden almisiz.

Oyundan umdugumuzu bulamadik ama Mehtapcigimla bir araya gelmek ve cocuklari bulusturmak her zaman mutluluk

tiyatro gormus masum koylu

Ardindan bir kahvelik firsatimiz oldu, hava da birden acinca saldik cocuklari Uniq'in bahcesine, biraz guncelledik birbirimizi.

tabaklari cok sevdim 💓

Pesinden hemen yakindaki babannelerinin dogum gununu kutlamaya gitttik. Zaten cocuklar dogum gunlerine doyamiyor, yoksa sadece benimkiler mi?

pasta Yuzbasi Ayaz tarafindan getirildi


O palto uzerinden cikmadi butun gun, evet evde de :) Pazartesi de apoletleri sokulmesin diye okula giymeye kiyamadi.

Bir hafta sonunu da boylece yedik. Bakalim haftaya neler var acaba?


7 Aralık 2017 Perşembe

devlet okulu mu? özel okul mu? III - devlet okulundan neden vazgeçtik?

Güle oynaya bitirdiğimiz birinci sınıfın ardından ikinci sınıfta beklediğimizi bulamadık. Olmadı, o yazdığım sosyal faaliyet derslerinin hepsi kaldırıldı. Zorla satranç dersini tekrar aldırabildik ama o da sil baştan başladı. Bir önceki yıl öğrendiklerinin üzerine hiçbir şey katılmadı.

Okuldaki bu değişimden herkes etkilendi. Öğretmenler etkilendi, personel etkilendi, öğrenciler etkilendi, veliler olarak biz de çok etkilendik tabii ki. Öğretmenimiz yine aynı özveriyle çalıştı çabaladı. Biz sınıf olarak, veliler olarak da çok iyi bir hava yakalamıştık üstelik. Ancak okuldaki değişikliklerin gözlemlediğimiz bazı olaylardaki yansımasına kendimizce katlanamadık.

Ne okulun ilk günü mü?

Zaten 4. sınıftan sonra göndermeyi düşündüğümüz okulla görüştük, değerlendirmeler sonunda da Ayaz'ın kaydını şimdiden oraya almanın faydalı olacağına karar verdik.

Ayaz'a da bu arada gaz verdik. Tipik bir başak burcu olan oğlum alışkanlıklarına ve rutinine çok bağlıdır. Bu değişikliği ona anlatmak zor olmadı aslında çünkü mantıklı olarak açıkladığın her şeyi güzelce kabul eder aklına yatmışsa. Yine de yüreğini rahatlatmak o kadar kolay olmadı.

Okullar kapanır kapanmaz bu planı devreye soktuğumuzdan Ayaz'ı da yeni okulu ile hemen tanıştırdık. Bütün süreci o da bizimle yaşadı. Fiziksel olanaklar onu etkiledi tabii ki ve biraz daha olumlu bakmaya başladı.

Sonra okullar açıldı ve ilk geri dönüşler harikaydı, hem Ayaz'dan hem de öğretmenlerden ve idarecilerden. Zaten sıcakkanlı bir çocuk olduğu için içim rahattı arkadaş bulabileceğini biliyordum ama yine de bir yerlerde korkum da vardı. İlk tepkiler Ayaz sanki hep bu okulun öğrencisi gibi hissediyoruz ve o da bize aynı şekilde karşılık veriyor olunca çok mutlu oldum tabii ki. Yine de ardından gelecek bombaya oldukça hazırlıklıydım. İlk 2-3 hafta sonra o yeni gelen ilgisi ve havası da geçince bir demotivasyon oldu. Bunda çok büyük etken de yabancı dilin Fransızca olması ve Ayaz'ın olaylara Fransız kalmasıdır :) Ardından hemen özel ders almaya başladı, Fransızca takviye.. Şükürler olsun öğretmeniyle çok iyi bir senkronizasyon yakaladılar ki bu da okula motivasyon olarak geri döndü.

Yazı da uzadıkça uzuyor ama bahsetmeden geçemeyeceğim iki konu var. Ayaz kendi içinde bu olanlarla öyle güzel başa çıktı ki gurur duydum. Hemen maşallah diyeyim.

Birincisi; iki yıldır native İngilizce öğretmen ile özel ders yaptığı için bu konuda arkadaşlarından önde olması onu rahatlattı ve bunu açıkça dile de getirdi. Haftada iki saat olsa da başkalarının senden yardım istemesi iyi bir şeydir. Hele de sen her gün Fransızca için birilerine muhtaçsan.

İkincisi; oyun kurmayı oynamaktan çok sever bizimkisi. Burada da bir oyun kurmuş. Birkaç arkadaşıyla bir grup olmuşlar, Ayazca diye bir dil icat etmiş. Teneffüslerde herkese Ayazca dersleri verip sınav yapıyordu. Ben matematik mühendisiyim ama bunun psikolojide bir karşılığı olduğuna neredeyse eminim. Bir karşı duruş, bir can simidi ne bileyim bir çıkış yolu..

Şimdi bunlar geçti, Fransızca'da da hızlıca yol aldı. Farkı kapatmadı ama kendi işini kendi görüp ödevini kendi yapabiliyor en azından.

Hala farklı alışkanlıklardan gelen durumlar olabiliyor ama adaptasyon bence tamam. Küçük çaplı bir travma atlattıysa da üstesinden gelmesini bildi. Biz de oğlumuz için kendimize göre en iyisi olsun derdindeyiz ne de olsa hepimiz gibi :)


6 Aralık 2017 Çarşamba

Pollanna, uyku vs..

Dün Ayaz'ın ödevlerini kontrol ederken, daha doğrusu sorduklarına yardımcı olurken aklıma geldi. 22 tane farklı kelime il cümle kurmaları gerekiyormuş. Benin dahi zorlandıklarım oldu, mesela "Toplumsal paylaşım". Biri de "iyimserlik" idi. İşte aklıma hemen Pollyanna geldi. Nasıl bir iştahla okumuştum ben küçükken. Ağababamın(biz baba tarafında dedeye ağababa diye öğrendik, ama kendimiz öyle öğretmedik :)) muazzam bir kütüphanesi vardı. Bize maalesef bir sayfa bile kalmadı o kütüphaneden hatıra. Aile işleri işte. Ben o kütüphaneden, güzelce bordo deri ile ciltlenmiş ve kapağın sağ alt köşesinde ağababamın ismi yazan kitabı okumuştum. Bir defa o özen, o kıymet size kitabın, okumanın ne kadar önemli olduğunu hissettirmeye başlardı. Heralde 10 kez kadar okumuşumdur.

 işte bunun gibi bir kütüphaneydi


Hemen Ayaz'a Pollyanna'yi anlattım 4-5 cümle ile ve evdeki versiyonundan okumaya başladım. Maalesef akşam kitap okumaları Hazal tarafından baltalanıyor. Bir totosunun üstüne oturup dinlemiyor ki genellikle onun ilgisini çekecek renkli kitaplar okumaya çalışıyoruz. 5 sayfa kadar okuyabildim sadece ve Ayaz'ı hemen içine çekti konusu.

evdeki kapağın görselini bulamadım

Bakalım başarabilecek miyim yatmadan önceki okuma seanslarında kitabı bitirebilmeyi?
Hazal'ı erken uyutabilmeyi, bu aralar iyice zorlaştı çünkü.

Aslında tekrar bir uyku eğitimi için kendime güç bulmayı umuyorum, özellikle babalarının evde olmadığı önümüzdeki 3 gece için.