25 Kasım 2013 Pazartesi

yağmurdan kaçarken..

Bu sabah, okula biz bıraktık.. Nasıl da mutlu oluyor okula biz bırakıyoruz diye anlatamam.. Uzun bekleyişin ardından gelen yağmıurla birlikte, daha yeni geçen hafta ona hediye ettiğim şemsiyesini de kullanabildi.. Alın size bir mutluluk sebebi daha..


Çocuk olmak ne güzel aslında.. Marifet çocuk olmakta değil de çocuk kalabilmekte midir yoksa?

Bütün haftasonunu birlikte geçirebildik, önümüzdeki haftasonu böyle olamayacak malesef. Çok yoğun bir hafta ve haftasonu beni bekliyor.

Cumartesi komşumuz Ayaz'ın biricik kankasıyla birlikteydik. Önce Demirkan bize geldi, sonra hepberaber dışarı çıktık, dönüşte yine Demirkan bize geldi. Artık gerçekten büyümüşler bunu anlıyoruz gözlemledikçe.

Pazar bu sefer Ayaz biraz onlara gitti. Akşam da Selen bebeği görmeye gittik. Evden çıkmasak evimizde otursak dedi bizimki. Birlikte olabilmek, olduğuna şükretmek gerek, çocuklardan ders almak gerek. Bugün bunu farkedebilmek de güzel..

İyi haftalar..

22 Kasım 2013 Cuma

bir ki bir ki..

İşte burada da yazmışım Ayaz hala kardeş istiyor..

Hiçbir zaman tek çocuk düşünmedim, düşünmedik.

Ayaz doğduğunda çalıştığım iş yerim kurumsal, yöneticilerim de oldukça anlayışlıydı. Zaten daha sonra da işler kötüye gitti, iş yoğunluğum azdı. Çalışan anne olarak evim-işim çok yakındı. Şimdiki aklım olsa o zaman bir tane daha yapardım diyorum. Ayaz doğmadan hemen önceki zamanlarda da arka arkaya yaparım diyordum. E ne oldu da peki yapmadın be kadın! O ilk bebek, alışmak, zorluklar aklımın ucundan bile geçiremedim o zamanlar.

Sonra işten ayrıldım herkes hemen yap bir tane dedi, dedim şimdi hamile olsam iki sene çalışamam iş bulamam. Ülke gerçekleri bu.. Ben üç bilemedin dört ay sonra kurumsal hayata dönmek istiyorum. E ne oldu peki, iki sene kurumsal hayata filan dönmedim. Oğluşumla özgürlüğün keyfini çıkarttım.

Şimdi döndük kürkçü dükkanına, geldik kaç yaşına, yeni işe başladık, üstelik ne gecem ne gündüzüm ne haftasonum, çalış babam çalış.. Birinin yüzünü görmiyorum ikinciyi nasıl görürüm?

Oğlum ben sana kardeş, bize evlat istiyorum da gel de sen ayıkla pirincin taşını bakalım veledovski..

Dönüp dönüp Ayaz'ın 1-3 yaş arasındaki videolarını izliyoruz. Allah'ım ne güzel ne tatlı dönemler, bayılıyoruz karı-koca.. Baktık oğlan da bizimle beraber izliyor. Zaten bizimle olsun da nasıl olursa olsun yetiyor ona bu aralar hasretten. Saonra bozulmaya başladı mı bizim ki?

Kendi kendini de kıskandı ya ben artuk daha nediyeyim be yavrum. Sen daha beni babanla paylaşamıyorsun, kardeş paylaşmanın kralıdır daha bilmiyorsun..

21 Kasım 2013 Perşembe

çalışan anne vol bilmem kaç?

İki koskoca seneyi oğlumla birlikte geçirdim. 2-4 yaş arası çalışmayan anne gibi birşeydim. Evet freelance çalışıyordum ama proje dönemleri olmadıkça zamanımı ona göre ayarlayabiliyordum.

İlk sene zaten evdeydi kuzum kızanım. İkinci sene ilk kez kreşe giderken, o sancıları atlatırken yanında olabildim. Çok şanslıyız. Derken devran döndü dolaştı, kurumsal hayata dönme kararı alındı. E oğlan da artık okulluydu..

Bir giriş yaptım pir giriş yaptım. Evle işin uzak olması da cabası dedik mi? Oğlanın yüzünü göremez oldum..

Tabii zamanı geldi Ayaz en sonunda deyim yerindeyse sukoyverdi..

İşte ben de bu laflar unutulmaz yazılır dedim:

Ayaz: Anne böyle iş olmaz, her gece geç geliyorsun, senin kokunu içime çekemiyorum! (Anne erir biter)
Anne: Neden annecim, geceleri birlikte uyuyoruz ya.. (Evet gecenin iki-üç saati birlikte uyuyoruz, uykunun başında ya da sonunda)
Ayaz: Olmaz ama, o iş yerindeki şımarık arkadaşlarına söyliycem, annem bu saatte çıkacak diycem!
Anne: (yukarıdan gelen bir ilham ile) Oğlum seni anlıyorum, gel sarılalım..(yumuşatmaca)
Ben de seni çok özlüyorum, yine de çalışmak çok güzel, annenin çalışması da çok güzel. Biliyorum birlikte vakit geçirelim istiyorsun, o zaman şöyle yapalım. Akşamları geç yatma, sabah erken kalkalım birlikte vakit geçirelim, birlikte kahvaltı edelim..
Ayaz: Olur :)

O günden beri Ayaz akşamları 7'yi zor bulur oldu. Okulda uyutmamalarının da tesiriyle zaten uyuyakalıyordu ama kendini uyandırıyordu. Şimdi erkenden uyuyor, sabah saat altı dedimi kalkıyoruz ana-oğul..

Ben de öğrencilik dönemlerine geri döndüm çünkü annem bizde, hafta içi Ayaz'ı o okula götürüyor ve alıyor, yani bizde ikamet ediyor. Oh ekmek elden su gölden, yemekler hazır, çocuğumun da karnı tok sırtı pek..

Yoğunluk mu? Umarım geçicidir, aslında çaktırmayalım ama pek memnunum, çok özlemişim ofis ortamını..

o benim dünyam..

Bakalım bu sefer neye niyet neye kısmet olacak..
İşte beni dünyamın son hali..

 
 
Kendisi bugüne bugün 4 yaşını geçmiş bir "Abi".. Evet böyle diyor minik kuşum.. Şaşırdın galiba annecim ben çocuk muyum ben abi oldum!
 
 


14 Mayıs 2013 Salı

Ayaz ve yatagi..

Ayazimi bizim odadan puskurtme calismalarimizda son noktayi koyduk.. kendi capinda bir servet olan sevgili yataginda misil misil uykular minnosuma..

7 Mayıs 2013 Salı

uzunnn bir ara..

Yazmadim yazamadim, kaldigim yerden devam edemedim bari oldugum yerden devam edeyim.. Ayazim oyle guzel konusuyor ki bunlari es gecmeyeyim.. Hayatinin ikinci trasini olduktan sonraki resmini paylasayim dedim.. ama olmadi.. o sonra olsun.. ben de lule lule sacli oglusumu koyarim


8 Mayıs 2012 Salı

bizden.. bizden..

Haftasonunu yine dolu dolu yasadik. Cumartesi sabah önce sitede olusturdugumuz oyun grubuna katıldık sonra da Adacığın doğum gününün ikinci versiyonuna ışınlandık, bu kez bahçede çok güzel bir parti oldu. Ayaz bu aralar grupla iletişimden çok kendi kendine takılmayı seçiyor kalabalık içinde de olsa. Çanak çömleğe, temizlik, ütü ve yemek yapmak gibi ev işlerine ilgisi aynı yoğunlukla devam ediyor.

Akşam da bebeyi anneanneye havale edip kuzenlerle buluşarak biraz büyük insan muhbbeti biraz yaşlanmanın getirdiği nostalji yaptık. Herbirini ayrı ayrı özlüyorum. Eskiden her günümün birarada geçtiği kardeşlerim onlar benim. Kolay değil Ferduşum hariç diğerleriyle aynı evde yaşadık bir dönemler.

Anadolu yakasına her geçişimde içim huzur doluyor. Herkes orada, kuzenlerim, arkadaşlarım, aile büyüklerim. Büyüdüğüm yer orası. Şimdilik orada yaşamak hayal görünüyor tabii. İşler bu tarafta oldukça trafiği göze alamam.

Pazar da sabahın köründe yollara düşüp yine kapanan köprüden nasibimizi alıp en sonunda boğaza geldik. Kocamın ilkokul arkadaşlarıyla kahvaltı yaptık. Ayaz da katıldı tabii ve bütün kahvaltı boyunca sandalyesinde oturmayı başararak bizi sevindirdi. Bu arada yaklaşık 50 kesme şeker ve bir o kadar kürdan filan heba olmuş olabilir ama ne yapalım.

Oradan çekirdek aile künefe yedik. Kendisine balon veren dükkan sahibine "ben de yiycem ama ben de acıktım" diyerek insanları hayrete sürükledi biraz. Eh iştahlıdır oğlum nazarlar değmesin.

Sonra kendisini bu kez de babaannesine havale ederek biraz iş-güç hallettik. Sonra da ben babaannesine babası maça geçti. Yine inanamadım ama baştaki bir restleşmenin ardından gayet uslu akıllı benim maç seyretmeme müsade etti ve oyalandı, arada yemek filan yedirdim, ilgilendim tabii ama %60 oranında filan da maçları takip edebildim.

İşte böyle de bir haftasonu daha geride kaldı.