Şimdiye kadar emzirdiğim için gece uyanmalarına da hiç el atmadım. Çalışan annenin vicdan muhasebesi olarak hiç çaba harcamadım, çok da şikayetçi olmadım. Sadece sorduklarında ya da konu açıldığında Ayaz da hiç uyumuyor derdim. Normali de böyle kabul etmiştim. Bunu yapa yapa hem kendime hem de oğluma büyük haksızlık etmişim. Onun da benim de uykularımızı almamız çok önemli. Üstelik onunki çok daha önemli. Durum gittikçe büyüdü sorun halini aldı.
Yani benim için sorun çok uyanmasından ziyade artık uyuyamaması, uyutulamaması ve tabii artık büyümesi oldu.
Oğlum kendi kendine uyuyamıyor çünkü biz ona öğretmedik. Çok önemli olduğu için bir daha dikkat çekmek istedim. Bence erken dönemlerde bizim durumumuzda çok müdahele etmemek doğruydu ama az müdahele edebilirdim. Ayrıca 9 aylık dönemde de daha çok üstüne eğilebilirdim. Saınırm uzun bir süreç beni/bizi bekliyor. Ama en büyük dayanağım, oğlum, çünkü o hep uyumlu ve düzenli bir bebek oldu, geceleri öyle olmakta da bana yardım edeceğine inanıyorum.
7 Ekim 2010 Perşembe
Uyuma/ Uyumama..
Nur topu gibi bir adet uyku propumuz var; ben!
Ayaz'ın gündüz uykuları hep düzenli olmuştu, az ya da çok ama mutlaka aynı rutinde. Gün geldi tamamen her uykusunu çok güzel uyudu, gün geldi birini kısa bir şekerlemeyle geçiştirdi, ya da dışarlardaydık uyuyamadı ama bunlar istisnada kaldı. Zaten gündüz rutini hep çok düzgün saat gibi işledi, easy gündüz için bizde gerçekten de kolay oturdu. Daha minicikken işe başlayacağım için bu konuda çok da titiz davrandım. Çalıştığım halde gözlemlerimle ve uzaktan takibimle değişikleri zamanında ve yerinde uyguladık, çok güzel bir şekilde bugüne geldik. Şimdi gündüz uykuları konusunda biraz sıkıntım var henüz çözemediğim. Yine bir geçiş dönemindeyiz sanırım bu yüzden biraz daha arada devam etmek faydalı gibi. Durum sanki şunu andırıyor; iki uyku fazla geliyor, tek uykuysa yetmiyor. Bu çaresiz anne de çözüm bulamıyor. Ayrıca artık,bu ara evrede gündüz uykularının geceyi de etkilediğine inanıyor.
Hemen bu noktada gece uykularına geçiş yapıyorum. Gündüz için o kadar titizlendiğim rutin işine gece için pek yüzvermedim ve hata yaptım. Düşünüyorum da gündüz ben olmayacağım için başka birinin ya da birilerinin insiyatifine mahal bırakmamak istememişim, gece zaten ben olduğum için de kendime fazla güvenmiş ve fazla yüklenmişim. Çünkü gece uyku sorunumuz hep vardı ve korkarım varolacak. Gerçekten hiç olmadığım kadar ümitsiz durumdayım çünkü bu konuda ne yapabileceğimi kafamda tam oturtamadım. Ayrıca desteğim ve dayanağım yok. Eğer bu sorunu bir noktaya kadar çözebilirsem belki destek bulurum ya da yine de bulamam. Hatta açıkça bulamayacağımı düşünüyorum. Bu kez herkese karşı duracak gücüm yok, ne zihinsel ne de fiziksel olarak. Zihinsel olarak sevgili kocacım yanımda olur onu biliyorum ama fiziksel olarak malesef.
Durum şöyle:
Gece uykusuna yattığı saat belli. Ancak bir uyku rutinimiz yok. Biraz var biraz yok. Bunun net olması gerekiyor sanırım.
Gece uykusuna ilk zamanlar hem babası hem ben yatırırdık. Bu ihale bir şekilde tamamen bana kaldı. Ne şekilde onu bilemiyorum bir türlü. Neticede baba artık istese de uyutamıyor. Nadiren de olsa anneanne ya da babanne uyuturlardı ki bu da artık mümkün olmuyor. Tamam ben çok mutluyum oğluşumu yatırmaktan ama akşam bir yere çıkalım desek uyutup çıkmamız gerekiyor. Ya da benim de yorgun, hasta, huysuz dönemilerim olabiliyor vs..
Geçen haftalarda ben hastalıktan baygın yatarken kayınvaldemler öğleden sonra gelip benim mamalarımı yapıp Ayaz'ı aldılar sağolsunlar. İyi hoş. Hatta gece de kalsın olmazsa dediler ki bu bir ilk olacaktı. Ben bunu pek istemedim çünkü gece uyandığında beni arayacağını tahmin ettim. Zaten buna bile gerek kalmadan uyku saatinde mecburen getiriyoruz diye aradılar, uyumuyormuş paşam. Yolda arabada uyuyakalmış. Sonuçta ne oldu, babaanne gece bizde kaldı.
Geçen haftasonu ise, akşam biryere çıkacağımız için yine babaanneye bıraktık. Sonuç, gece vakti dedesini pijamalarla araba turuna çıkarttıran bir çip olmuş. Üstelik bu kez arabada da hemen sakinleşmemiş, bir süre sonra ancak uyumuş.
Uyuduktan sonra pek sorun kalmıyor. Gece 2 civarına kadar birkaç kez uyansa da hemen uykuya geri dönebiliyor. Bazen de sadece bir kez uyanıyor. Üstelik bu zamanlarda tekrar uykuya dönmeyi bensiz de başarabiliyor, bir başkası vasıtasıyla tabii. Yakında bunu da bensiz yapamazsa hiç şaşırmam çünkü %99 ben koşuyorum.
Gece uyandığındaysa bensiz uykuya kesinlikle dönemiyor. Bensiz derken benim yanımda yatmadan demek istiyorum. Bir şekilde yanımda yatacak. He ben yanındayım diye uyanmıyor mu, uyanıyor, 2-3-4 kez daha uyanıyor.
Eskiden gece her uyandığında emzirirdim. Şimdi emzirme bitti, geceleri mama veriyorum, bir iki yudum alıyor. İlk verdiğimde gece öğünü gibi hepsini bitiriyor ki bunda sorun yok sanırım. Ama sonrakilerdeki mama ihtiyaçtan değil alışkanlıktan. Zaten m.eme verirkende genelde birkaç fırttan sonra bırakır, kollarımda iyice dalana kadar yatardı.
Gece uykuya yatma rutinsizliğimiz de şöyle; belli bir sırayla birşeyler yapmıyoruz ama nasıl uyuyacağı belli. Rutin kısmından ayrıca bahsedeceğim. Uykuya gitmeye itiraz etmiyor, birara ediyordu ama artık etmiyor. İyi geceler vs. dileyip geçiyoruz içeri biryerlere. Yine eskiden ayakta sallayarak uyuturduk. Şimdi kendi tercihi kollarını boynuma dolayıp, saçlarımla oynayarak iyice mayışıyor, hatta uyuyor. Sonra tam dalmadan kendini ayaklarıma bırakıyor sallıyorum, sonra yine kalkıp sarılıyor vs. bu arada bir yerde de uyuyor sonra iyice dalsın diye bekliyorum ve yatağına koyuyorum. Bu süre ortalama yarım saat sürüyor. Ama bazen de uyumak bilmiyor. İtiraz da etmiyor, sonra gece öğünü vakti geliyor bunu içip pat uyuyor.
Bazen 2-3 saat hiç sesi çıkmıyor, bazen 15 dakika sınra vikkk! Üst komşularımızın gürültülerinden de bahsetmeden geçemeyeceğim. Gece yarısına kadar uyanmalarında onların da payı büyük ama bu konuda birşey yapamıyorum. Çirkefleşsem de birşey değişmeyecek biliyorum bu yüzden efendiliğimle uyarıp duruyorum.
Gece geç uyanmalarında da bazen uykuya, derin uykuya diyeyim, çok zor geçiyor. Dün gece mesela 2.30 dan, 4.30 a kadar dalamadı bir türlü. Uyumak istiyor ama uyumuyor. Ağlamıyor da. Öyle takılıyor.
Sorunu tanımlayabildim sanırım. Oldukça da detaylı oldu. Çokkkk uzun oldu hatta. Şimdi halim yok filan ama bu duruma bir el atmalıyım. Buraya yazdım ki ilk adım olsun. Birkez de ne yapabileceğimi maddeler halinde yazmalıyım sanırım. Yukarıda da yazdığım gibi kafamda tam olarak bir çözüm bulamadım henüz. Bu yüzden işim zor ama tanımlayarak başlayalım bakalım. Çok dertliyim çok.
Ayaz'ın gündüz uykuları hep düzenli olmuştu, az ya da çok ama mutlaka aynı rutinde. Gün geldi tamamen her uykusunu çok güzel uyudu, gün geldi birini kısa bir şekerlemeyle geçiştirdi, ya da dışarlardaydık uyuyamadı ama bunlar istisnada kaldı. Zaten gündüz rutini hep çok düzgün saat gibi işledi, easy gündüz için bizde gerçekten de kolay oturdu. Daha minicikken işe başlayacağım için bu konuda çok da titiz davrandım. Çalıştığım halde gözlemlerimle ve uzaktan takibimle değişikleri zamanında ve yerinde uyguladık, çok güzel bir şekilde bugüne geldik. Şimdi gündüz uykuları konusunda biraz sıkıntım var henüz çözemediğim. Yine bir geçiş dönemindeyiz sanırım bu yüzden biraz daha arada devam etmek faydalı gibi. Durum sanki şunu andırıyor; iki uyku fazla geliyor, tek uykuysa yetmiyor. Bu çaresiz anne de çözüm bulamıyor. Ayrıca artık,bu ara evrede gündüz uykularının geceyi de etkilediğine inanıyor.
Hemen bu noktada gece uykularına geçiş yapıyorum. Gündüz için o kadar titizlendiğim rutin işine gece için pek yüzvermedim ve hata yaptım. Düşünüyorum da gündüz ben olmayacağım için başka birinin ya da birilerinin insiyatifine mahal bırakmamak istememişim, gece zaten ben olduğum için de kendime fazla güvenmiş ve fazla yüklenmişim. Çünkü gece uyku sorunumuz hep vardı ve korkarım varolacak. Gerçekten hiç olmadığım kadar ümitsiz durumdayım çünkü bu konuda ne yapabileceğimi kafamda tam oturtamadım. Ayrıca desteğim ve dayanağım yok. Eğer bu sorunu bir noktaya kadar çözebilirsem belki destek bulurum ya da yine de bulamam. Hatta açıkça bulamayacağımı düşünüyorum. Bu kez herkese karşı duracak gücüm yok, ne zihinsel ne de fiziksel olarak. Zihinsel olarak sevgili kocacım yanımda olur onu biliyorum ama fiziksel olarak malesef.
Durum şöyle:
Gece uykusuna yattığı saat belli. Ancak bir uyku rutinimiz yok. Biraz var biraz yok. Bunun net olması gerekiyor sanırım.
Gece uykusuna ilk zamanlar hem babası hem ben yatırırdık. Bu ihale bir şekilde tamamen bana kaldı. Ne şekilde onu bilemiyorum bir türlü. Neticede baba artık istese de uyutamıyor. Nadiren de olsa anneanne ya da babanne uyuturlardı ki bu da artık mümkün olmuyor. Tamam ben çok mutluyum oğluşumu yatırmaktan ama akşam bir yere çıkalım desek uyutup çıkmamız gerekiyor. Ya da benim de yorgun, hasta, huysuz dönemilerim olabiliyor vs..
Geçen haftalarda ben hastalıktan baygın yatarken kayınvaldemler öğleden sonra gelip benim mamalarımı yapıp Ayaz'ı aldılar sağolsunlar. İyi hoş. Hatta gece de kalsın olmazsa dediler ki bu bir ilk olacaktı. Ben bunu pek istemedim çünkü gece uyandığında beni arayacağını tahmin ettim. Zaten buna bile gerek kalmadan uyku saatinde mecburen getiriyoruz diye aradılar, uyumuyormuş paşam. Yolda arabada uyuyakalmış. Sonuçta ne oldu, babaanne gece bizde kaldı.
Geçen haftasonu ise, akşam biryere çıkacağımız için yine babaanneye bıraktık. Sonuç, gece vakti dedesini pijamalarla araba turuna çıkarttıran bir çip olmuş. Üstelik bu kez arabada da hemen sakinleşmemiş, bir süre sonra ancak uyumuş.
Uyuduktan sonra pek sorun kalmıyor. Gece 2 civarına kadar birkaç kez uyansa da hemen uykuya geri dönebiliyor. Bazen de sadece bir kez uyanıyor. Üstelik bu zamanlarda tekrar uykuya dönmeyi bensiz de başarabiliyor, bir başkası vasıtasıyla tabii. Yakında bunu da bensiz yapamazsa hiç şaşırmam çünkü %99 ben koşuyorum.
Gece uyandığındaysa bensiz uykuya kesinlikle dönemiyor. Bensiz derken benim yanımda yatmadan demek istiyorum. Bir şekilde yanımda yatacak. He ben yanındayım diye uyanmıyor mu, uyanıyor, 2-3-4 kez daha uyanıyor.
Eskiden gece her uyandığında emzirirdim. Şimdi emzirme bitti, geceleri mama veriyorum, bir iki yudum alıyor. İlk verdiğimde gece öğünü gibi hepsini bitiriyor ki bunda sorun yok sanırım. Ama sonrakilerdeki mama ihtiyaçtan değil alışkanlıktan. Zaten m.eme verirkende genelde birkaç fırttan sonra bırakır, kollarımda iyice dalana kadar yatardı.
Gece uykuya yatma rutinsizliğimiz de şöyle; belli bir sırayla birşeyler yapmıyoruz ama nasıl uyuyacağı belli. Rutin kısmından ayrıca bahsedeceğim. Uykuya gitmeye itiraz etmiyor, birara ediyordu ama artık etmiyor. İyi geceler vs. dileyip geçiyoruz içeri biryerlere. Yine eskiden ayakta sallayarak uyuturduk. Şimdi kendi tercihi kollarını boynuma dolayıp, saçlarımla oynayarak iyice mayışıyor, hatta uyuyor. Sonra tam dalmadan kendini ayaklarıma bırakıyor sallıyorum, sonra yine kalkıp sarılıyor vs. bu arada bir yerde de uyuyor sonra iyice dalsın diye bekliyorum ve yatağına koyuyorum. Bu süre ortalama yarım saat sürüyor. Ama bazen de uyumak bilmiyor. İtiraz da etmiyor, sonra gece öğünü vakti geliyor bunu içip pat uyuyor.
Bazen 2-3 saat hiç sesi çıkmıyor, bazen 15 dakika sınra vikkk! Üst komşularımızın gürültülerinden de bahsetmeden geçemeyeceğim. Gece yarısına kadar uyanmalarında onların da payı büyük ama bu konuda birşey yapamıyorum. Çirkefleşsem de birşey değişmeyecek biliyorum bu yüzden efendiliğimle uyarıp duruyorum.
Gece geç uyanmalarında da bazen uykuya, derin uykuya diyeyim, çok zor geçiyor. Dün gece mesela 2.30 dan, 4.30 a kadar dalamadı bir türlü. Uyumak istiyor ama uyumuyor. Ağlamıyor da. Öyle takılıyor.
Sorunu tanımlayabildim sanırım. Oldukça da detaylı oldu. Çokkkk uzun oldu hatta. Şimdi halim yok filan ama bu duruma bir el atmalıyım. Buraya yazdım ki ilk adım olsun. Birkez de ne yapabileceğimi maddeler halinde yazmalıyım sanırım. Yukarıda da yazdığım gibi kafamda tam olarak bir çözüm bulamadım henüz. Bu yüzden işim zor ama tanımlayarak başlayalım bakalım. Çok dertliyim çok.
6 Ekim 2010 Çarşamba
Ayaz'dan haberler..
- Bir yaşına girmeden tam dört gün önce yürüdü :) biz babasıyla balkonda çay keyfi yaparken aramızda 2-3 adım atarak basit bir süpürgeyi bir ona bir bana taşıyordu. Biz de sandalyelerin arasını açtıkça açtık. Ayaz'ım hiç istifini bozmadan taşımacılığa devam etti. Bir baktık ki baya baya yürüyor. İlk önce kendisi de inanamadı ama sonra yürüyüş o yürüyüş, bir daha oturtmayı başaramadık..
- Yürümeye başladığı ilk günlerde gece uykusu geldiğinde eline battaniyesini, oralarda bulunan bir yastığı artık gözüne neyi kestirirse onu alarak dolanıyordu. Ama ne dolanmak, tam sarhoşlar gibi yalpalaya yalpalaya, düşe kalka.. Durdurmak da mümkün değil, biz de oturup izliyorduk ne yapalım.
- Hala yedi diş var.. Tavşan dişlerinin yanındaki bir diş haftalardır görünmekte ancak çıkmamakta direnmekte..
- 9 aylık kan testlerinde demir düşük çıktığı için tekrar kan vermek zorunda kaldı, yine düşük çıktı malesef. Kendi doktorumuz yurtdışında olduğu için başka bir doktordan görüş aldım, ancak kendi doktorumuzla konuşmadan birşey yapmamaya karar verdik. Birşey yapmamak derken damla filan diyorum yani, yoksa dün hemen ıspanak yaptım :)
- Bir yaş boy 79 cm, kilo 11.900 kg, yani % 90 larda devam ediyoruz şükür. Bir yaramazlık yok.
- Bu aralar, kolbastı çalan ve dans eden bir eşşeğimiz ve onun durmadan çalışmasını isteyerek eller havada eşlik eden bir çipimiz var.
- Bu aralar, annesine çokkkk düşkün bir Ayaz'ımız var.
- Bu aralar, geceleri annesinden başka kimsenin uyutamadığı bir Ayaz'ımız var. Gündüz Berrin Teyzesi, babaannesi, anneannesi başarıyla uyutuyorlar. Ancak geceleri ben ben ben..
- Kelimeler, anne(genelde kısa bir enne yada uzun uzunnn aenneeeaaaaaaa şeklinde), baba(çok güzel baba diyorken a-ba ya çevirdi), aç (kitabı aç, kutuyu aç, oyuncağı aç), mama, hav hav, pissss(pisi pisi manasında), anneannesine anneanne diyor ayrıca.
- Bu aralar, kelimeler dışında çok güzel kullandığı uyduruk bir dili var, fısıldayarak konuştuğu uyduruk bir ikinci dili var ve ikisi arasında gerçekten fark var.
- Bu aralar çok güzel bir sinirli bakışı var, güzelce bir foto çekip buraya da eklemeliyim.
- Bu aralar, müziğe, dansa çok ilgisi var. Aslında hep vardı ama bu aralar daha başarılı :)
4 Ekim 2010 Pazartesi
Doğum Günü etkinlikleri
Oğlumun doğum günü partisini tam gününde değil de, cumartesiye denk geleceği için 18 Eylül'de yaptık. Artık doğum günü partisi mi, düğün mü ben bilemedim.. Davet etmek istediğimiz kişileri kağıda dökmeye başladığımızda bu işin içinden çıkabilmek için evin de dışına çıkmamız gerektiğini anlamış olduk. Çocuklar hariç 70 kişi kadar vardık sanırım. Sonuçta benim için de fiziksel olarak daha kolay, zihinsel olarak da hemen hemen aynı zorlukta bir aktivite olmuş oldu. Dışarıda yapınca tadını da daha iyi çıkardım. Yine de sonraki senelerde, küçük bir grupla evde kutlamak istiyorum. Belki iki ayrı gurup olabilir, aile ve arkadaşlar olarak ayrılabilir. Buna o zaman karar veririz.
Partinin temasını aylar önceden "Mickey Mouse" olarak belirlemiştik zaten. Hatta şirketimize çok yakın bir çocuk/bebek/ parti malzemeleri mağazasından süslemeler de almıştık. Bunları gelen çocuklara dağıtmayı düşündüğümüz, mickey ve mini taçları ve düdük sayısını arttırarak destekledik.Parti zamanını da özellikle Ayaz'ı ve gelecek çocukları düşünerek sabah olarak belirledik ve brunch daveti vermeye karar verdik. Sabah 10:30 gibi başladık, öğleden sonra 14:00 gibi hemen herkes dağılmıştı.

Biz sabah 08:30 gibi Baran'ın Ankaradan gelen halası ve yengesiyle ve tabii ki Ayaz'la birlikte süsleme ve masa organizasyonlarını halletmek için gittik. Baran da kardeşiyle birlikte hazırladığımız slayt gösterisi ile ilgili son rötuşları gerçekleştirdi. İşimizi bitirdiğimizde misafirler de gelmeye başlamıştı. Bu arada hazırlıklarla ve süslemelerle ilgili resim çekmeyi maalesef akıl edemedim.
Ayaz da Berrin teyzesine emanet ederek mekanın asma katında bulunan salonda koltuklarda bir güzel sabah uykusu çekti. Misafirler geldiğinde uyuyordu yani paşam :) Güzel güzel uykusunu aldığından oldukça iyi bir performans gösterdi. Genelde benden bağımsız masa masa kucaktan kucağa gezdi. Sonra pasta kesimi için anne-baba-oğul üçlüsü bir araya geldik.
Gerçekten çok güzel, keyifli, büyük şehrin cilvesi olarak uzun zamandır göremediğimiz arkadaş ve akrabalarımızı da gördüğümüz, onların da Ayaz'ı gördüğü bir gün geçirdik.
Günün sonunda paşamı babaanneye emanet edip onlara yolladım, çok uykusu gelmişti, zaten daha arabada uyuyakalmış. Biz de işleri nedeniyle biraz geç gelen arkadaşlarımız ve tabii Ayaz'ın arkadaşları Masal&Melodi, anneleri ve babalarıyla güzel bir keyif kahvesi içip sohbet ederek partiyi bitirdik.
Daha sonra kayınvaldeme geçen misafirleri görmek ve tabii oğlumuza kavuşmak için oraya geçtik. İlk doğum günün de böylece geçti oğlum. Hala bir senenin nasıl geçtiğine inanamıyorum.. Annesinin içinden kopup yavaş yavaş özgürlüğünü ilan eden bağımsız bir birey olmaya doğru yolculuğunu hayret ve hayranlıkla izliyorum. Unutma ki bu yolda hep istediğin zaman yanında istediğin zaman da arkanda yer alacağım. Seni çok seviyorum.
Partinin temasını aylar önceden "Mickey Mouse" olarak belirlemiştik zaten. Hatta şirketimize çok yakın bir çocuk/bebek/ parti malzemeleri mağazasından süslemeler de almıştık. Bunları gelen çocuklara dağıtmayı düşündüğümüz, mickey ve mini taçları ve düdük sayısını arttırarak destekledik.Parti zamanını da özellikle Ayaz'ı ve gelecek çocukları düşünerek sabah olarak belirledik ve brunch daveti vermeye karar verdik. Sabah 10:30 gibi başladık, öğleden sonra 14:00 gibi hemen herkes dağılmıştı.

Biz sabah 08:30 gibi Baran'ın Ankaradan gelen halası ve yengesiyle ve tabii ki Ayaz'la birlikte süsleme ve masa organizasyonlarını halletmek için gittik. Baran da kardeşiyle birlikte hazırladığımız slayt gösterisi ile ilgili son rötuşları gerçekleştirdi. İşimizi bitirdiğimizde misafirler de gelmeye başlamıştı. Bu arada hazırlıklarla ve süslemelerle ilgili resim çekmeyi maalesef akıl edemedim.
Ayaz da Berrin teyzesine emanet ederek mekanın asma katında bulunan salonda koltuklarda bir güzel sabah uykusu çekti. Misafirler geldiğinde uyuyordu yani paşam :) Güzel güzel uykusunu aldığından oldukça iyi bir performans gösterdi. Genelde benden bağımsız masa masa kucaktan kucağa gezdi. Sonra pasta kesimi için anne-baba-oğul üçlüsü bir araya geldik.
Gerçekten çok güzel, keyifli, büyük şehrin cilvesi olarak uzun zamandır göremediğimiz arkadaş ve akrabalarımızı da gördüğümüz, onların da Ayaz'ı gördüğü bir gün geçirdik.
Günün sonunda paşamı babaanneye emanet edip onlara yolladım, çok uykusu gelmişti, zaten daha arabada uyuyakalmış. Biz de işleri nedeniyle biraz geç gelen arkadaşlarımız ve tabii Ayaz'ın arkadaşları Masal&Melodi, anneleri ve babalarıyla güzel bir keyif kahvesi içip sohbet ederek partiyi bitirdik.
Daha sonra kayınvaldeme geçen misafirleri görmek ve tabii oğlumuza kavuşmak için oraya geçtik. İlk doğum günün de böylece geçti oğlum. Hala bir senenin nasıl geçtiğine inanamıyorum.. Annesinin içinden kopup yavaş yavaş özgürlüğünü ilan eden bağımsız bir birey olmaya doğru yolculuğunu hayret ve hayranlıkla izliyorum. Unutma ki bu yolda hep istediğin zaman yanında istediğin zaman da arkanda yer alacağım. Seni çok seviyorum.
Etiketler:
Ayaz büyürken,
doğum günü,
ilkler
17 Eylül 2010 Cuma
İyi ki doğdun!
Geçen yıl bugün dünyadaki en büyük sevginin ne olduğunu gösterdin sen bize.. Şimdi heryerde sen, yanında olamasak da her zaman aklımızda sen.. Mutlulukların en büyüğü, bebeklerin en güzeli.. Hayatın hep şimdiki gibi mutlu, huzurlu, kısmetli, bereketli geçsin..
Seni çok seven annen..
31 Ağustos 2010 Salı
Tatilden devam..
Uçakla gidip geldik. İnişte ve kalkışta Ayaz'a emzik verdim bir sorun olmadı. Hatta giderken biraz oynayıp uyuya kaldı. Dönüşte hem aktarma sırasında hem de uçakta biraz daha huysuzdu ama çok da değil. Tabii tatilde tavan yapan şımarıklığın da etkisi gözardı edilemez.
Tam pansiyon olduğu için öğle yemeği yoktu. Ben de akşam verilen çorbalardan uygun olandan yanımda götürdüğüm kavanoza aldım, ertesi öğlen ısıtarak içirdim.
Sabah ve akşam meyvelerden Ayaz için bol bol aldım, aralarda devamlı meyve takviye ettim. Gün içinde denize girmenin ve açık havanın da etkisiyle, toplam 1 muz, 1 şeftali, 1 elma/armut, 4-5 kayısı, 4-5 erik, 2-3 dilim karpuzu afiyetle yedi miniğim.
Yoğurdunu hazır aldım. Orada yoğurt mayalamak filan gibi çılgınlıklara girişmedim.
Ayşam yemekleri bol ve çeşitli olduğundan Ayaz'a uygun olanlardan çeşitlemeler yaptım. Tabii tuzsuz ya da salçasız yeme durumu olmadı maalesef. Bu tür ekstra durumlarda pek takılmıyorum öyle şeylere.
Uyku düzenine mümkün oldukça sadık kalmaya çalıştık ama yine denizin etkisiyle daha erken uykusu geldi.
Akşam animasyonu keşfetmemiz biraz geç oldu. Bu gibi yerlerden ne anlayacağını kestiremiyorum ama her seferinde herşeyi anlıyor, ve tabii ki yardımımla ama zevkle katılım gösteriyor.
Kesinlikle çok sosyal bir çocuk. Umarım yanılmam.
Ayaz için çok fazla kıyafet götürmüşüm. Önümüzdeki tatil bu hatamdan ders alacağım.
Kıtafetten ziyade onun için; bıçak, kap-kacak, kavanoz, kaşık, su ısıtıcısı götürmüştüm. Bunlardan su ısıtıcısı dışındakilerin hepsini kullandım. Su ısıtıcısı zaten odalarda vardı.
Tatile çıkmadan bir-iki gün önce Ayaz'ın bir gözünde hafif kızarma vardı. Tatil süresince de artarak her iki gözü de kan çanağına döndü maalesef. Biz telefonda doktoruyla konuşarak bir damla kullanmaya başladık ama durum değişmedi. Babasında da olduğu gibi alerji olduğundan şüphelendik. Döner dönmez de doktorda aldık soluğu. Tabii aynı zamanda göz doktoruna da göründü oğlum. Son günlerin moda hastalığı virütik konjiktivitten şüphelenerek iki damlaya başlattı ki, bunlar da hastalık virütik olduğu için tedavi edemiyor yalnızca rahatlatıyor ve başka hastalıklardan koruyor. 5 gün süre vermişti, 15 gün oldu hala tam iyileşme yok. Gündüz iyi ama akşama doğru hafif kızarıyor ve kaşınıyor. Yarın kontrole götüreceğim.
Tam pansiyon olduğu için öğle yemeği yoktu. Ben de akşam verilen çorbalardan uygun olandan yanımda götürdüğüm kavanoza aldım, ertesi öğlen ısıtarak içirdim.
Sabah ve akşam meyvelerden Ayaz için bol bol aldım, aralarda devamlı meyve takviye ettim. Gün içinde denize girmenin ve açık havanın da etkisiyle, toplam 1 muz, 1 şeftali, 1 elma/armut, 4-5 kayısı, 4-5 erik, 2-3 dilim karpuzu afiyetle yedi miniğim.
Yoğurdunu hazır aldım. Orada yoğurt mayalamak filan gibi çılgınlıklara girişmedim.
Ayşam yemekleri bol ve çeşitli olduğundan Ayaz'a uygun olanlardan çeşitlemeler yaptım. Tabii tuzsuz ya da salçasız yeme durumu olmadı maalesef. Bu tür ekstra durumlarda pek takılmıyorum öyle şeylere.
Uyku düzenine mümkün oldukça sadık kalmaya çalıştık ama yine denizin etkisiyle daha erken uykusu geldi.
Akşam animasyonu keşfetmemiz biraz geç oldu. Bu gibi yerlerden ne anlayacağını kestiremiyorum ama her seferinde herşeyi anlıyor, ve tabii ki yardımımla ama zevkle katılım gösteriyor.
Kesinlikle çok sosyal bir çocuk. Umarım yanılmam.
Ayaz için çok fazla kıyafet götürmüşüm. Önümüzdeki tatil bu hatamdan ders alacağım.
Kıtafetten ziyade onun için; bıçak, kap-kacak, kavanoz, kaşık, su ısıtıcısı götürmüştüm. Bunlardan su ısıtıcısı dışındakilerin hepsini kullandım. Su ısıtıcısı zaten odalarda vardı.
Tatile çıkmadan bir-iki gün önce Ayaz'ın bir gözünde hafif kızarma vardı. Tatil süresince de artarak her iki gözü de kan çanağına döndü maalesef. Biz telefonda doktoruyla konuşarak bir damla kullanmaya başladık ama durum değişmedi. Babasında da olduğu gibi alerji olduğundan şüphelendik. Döner dönmez de doktorda aldık soluğu. Tabii aynı zamanda göz doktoruna da göründü oğlum. Son günlerin moda hastalığı virütik konjiktivitten şüphelenerek iki damlaya başlattı ki, bunlar da hastalık virütik olduğu için tedavi edemiyor yalnızca rahatlatıyor ve başka hastalıklardan koruyor. 5 gün süre vermişti, 15 gün oldu hala tam iyileşme yok. Gündüz iyi ama akşama doğru hafif kızarıyor ve kaşınıyor. Yarın kontrole götüreceğim.
27 Ağustos 2010 Cuma
Tatil, Tatil, İlk Tatil..
Mini mini minnoşum Çevlik'te(Antakya) ayaklarını, Şile'de de tamamını zorla denize sokma denemelerini saymazsanız, denizle ilk kez tanıştı demek isterim. Çünkü bu gerçekten bir tanışmaydı. Babasıyla yavaş yavaş sokalım filan derken kendisinin gösterdiği heyecan üzerine çabucacık kendini denizde buluverdi. Sonra da su kuşu oldu çıktı :) Bunda tabii dalgasız çarşaf gibi denizin ve Ilıca'nın ılıcacık suyunun etkisinin büyük olduğunu düşünüyoruz.
En başa dönersek 11 Ağustos sabahın körü itibariyle bir haftalık tatilimiz için, anne-baba-babaanne-dede-Ayaz beşlisi olarak uçakla çeşme yollarına döküldük. Öğlen saatlerinde de süper otel Sheraton Çeşme'ye vardık. Güzel bir dinlenmeden sonra da kendimizi denize attık. Aslında herkes dinlendi, Ayaz'ım oğlum minicik bir kestirme yaptıktan sonra kendisini bomba gibi dinç hissettiği için uyandı ve biz oğlumla etrafı keşfe çıktık. Sonra da gidip diğer tembelleri uyandırıp denize götürdük. Ayaz'ın tatil macerasını alışık olduğum üzere maddelemek istiyorum :)
- İlk giriş oldukça başarılıydı, annesinin kucağında başlangıç yaptı, simitle yüzme gelişme kısmını, simitsiz yürüyerek denizden çıkma da sonucu oluşturdu..
- Resimde de görebileceğiniz simidini çok sevdi kendisi. Genelde pek ayrılmak istemedi ama biz suyla temasını arttırabilmek için zaman zaman ayırdık bu ikiliyi..
- Tatilde herkese mavi boncuk dağıttı. Öpücük yolladı, laf attı, el salladı..
- Superman kıyafetiyle acayip sükse yaparak otelin superman i ilan edildi ve herkes tarafından tanındı..
- Nerdeyse her aileye bir çocuk düşen populasyonda, kendini gerek şirinliği gerek asabiliğiyle herkese tanıttı ve otelin sweatheart ı oldu..
- Annesi ve babasının hergün yanında olmasından ve bonus olarak babaanne ve dedenin de bulunmasından mütevellit şımardı da şımardı..
- Çok konuşur, çok bağarır oldu..
- Akıllandı da aklıllandı.. (Bu akıllanma da anneye hem mutluluk hem de vicdan azabı oldu.. Bak biz yanındayız nasıl da gelişti gibi düşünceler annenin kafasını yedi ve yemeye devam ediyor.)
- Yine de kısa bir aradan sonra uzun bir bayram tatili yapacak olmak annenin içini rahatlattı..
- Televizyonla, hatta müzik klipleriyle tanıştı maalesef.. Ama şimdi 10-15 dakika seyrettirip, dans edip, oynayıp kapattırıyorum. Aklına esince kumandayı elime tutuşdurup aç diyor. (Aç diyemiyor tabii de aaeeeeıııhhh karışımı birşey diyor.)
- Çarşaf denize alışınca daha sonra dalgalanan denize de hayır diyemedi.
- Başlarda ağzı açık ayran budalası tabir ettiğimiz şekilde yüzse de biraz su yutunca ağzını kapamayı öğrendi.. Hatta daha sonra gülmekten kendini kaybettiği anlar dışında ağzını açmadı..
- Denizde, yemekte, kahvaltıda, lobide hep herkesle muhabbet etti, güldü, öpücük yolladı, el salladı, yapmadığı cilve kalmadı. Hatta o sıra bize mızmızlanıyorsa bile yabancı biri onunla ilgilendiği anda hemen cici çocuk maskesini takıverip bizi de hayretlere düşürdü..
- Unutmadan, bu şirinliklerin yanında gelene geçene elinde o an ne yiyorsa ikram etti. Almak isteyenlere tabii ki asla vermedi. Sadece yemeleri için verdi benim çocuğum canım, sadece ısırabilirler, hepsini verecek değil ya..
- Tabii bu ikramları asla karşılıksız bırakmayan annesine alışık olduğu için insanlar ısırmayınca şaşırdı, onlar da bizimki hem ikram edip hem de vermeyince şaşırdılar, güldüler..
Kısa kısa bu kadar.. Bayramdan önceki cumartesi de Gümüldür'e doğru yola çıkıyoruz. Bu sefer babaanne-dede ikilisi önden gidiyorlar, orada buluşacağız. Biz arabayla gideceğiz ancak bu konuda endişelerim var. Bakalım Ayaz Paşa ne kadar sabırlı olabilecek?
Ayrıca buradan tüm Sheraton Çeşme personeline teşekkür etmek istiyorum, bebekli-çocuklu herkese tavsiye ediyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)