Ayazimi bizim odadan puskurtme calismalarimizda son noktayi koyduk.. kendi capinda bir servet olan sevgili yataginda misil misil uykular minnosuma..
14 Mayıs 2013 Salı
7 Mayıs 2013 Salı
uzunnn bir ara..
Yazmadim yazamadim, kaldigim yerden devam edemedim bari oldugum yerden devam edeyim.. Ayazim oyle guzel konusuyor ki bunlari es gecmeyeyim.. Hayatinin ikinci trasini olduktan sonraki resmini paylasayim dedim.. ama olmadi.. o sonra olsun.. ben de lule lule sacli oglusumu koyarim
8 Mayıs 2012 Salı
bizden.. bizden..
Haftasonunu yine dolu dolu yasadik. Cumartesi sabah önce sitede olusturdugumuz oyun grubuna katıldık sonra da Adacığın doğum gününün ikinci versiyonuna ışınlandık, bu kez bahçede çok güzel bir parti oldu. Ayaz bu aralar grupla iletişimden çok kendi kendine takılmayı seçiyor kalabalık içinde de olsa. Çanak çömleğe, temizlik, ütü ve yemek yapmak gibi ev işlerine ilgisi aynı yoğunlukla devam ediyor.
Akşam da bebeyi anneanneye havale edip kuzenlerle buluşarak biraz büyük insan muhbbeti biraz yaşlanmanın getirdiği nostalji yaptık. Herbirini ayrı ayrı özlüyorum. Eskiden her günümün birarada geçtiği kardeşlerim onlar benim. Kolay değil Ferduşum hariç diğerleriyle aynı evde yaşadık bir dönemler.
Anadolu yakasına her geçişimde içim huzur doluyor. Herkes orada, kuzenlerim, arkadaşlarım, aile büyüklerim. Büyüdüğüm yer orası. Şimdilik orada yaşamak hayal görünüyor tabii. İşler bu tarafta oldukça trafiği göze alamam.
Pazar da sabahın köründe yollara düşüp yine kapanan köprüden nasibimizi alıp en sonunda boğaza geldik. Kocamın ilkokul arkadaşlarıyla kahvaltı yaptık. Ayaz da katıldı tabii ve bütün kahvaltı boyunca sandalyesinde oturmayı başararak bizi sevindirdi. Bu arada yaklaşık 50 kesme şeker ve bir o kadar kürdan filan heba olmuş olabilir ama ne yapalım.
Oradan çekirdek aile künefe yedik. Kendisine balon veren dükkan sahibine "ben de yiycem ama ben de acıktım" diyerek insanları hayrete sürükledi biraz. Eh iştahlıdır oğlum nazarlar değmesin.
Sonra kendisini bu kez de babaannesine havale ederek biraz iş-güç hallettik. Sonra da ben babaannesine babası maça geçti. Yine inanamadım ama baştaki bir restleşmenin ardından gayet uslu akıllı benim maç seyretmeme müsade etti ve oyalandı, arada yemek filan yedirdim, ilgilendim tabii ama %60 oranında filan da maçları takip edebildim.
İşte böyle de bir haftasonu daha geride kaldı.
Akşam da bebeyi anneanneye havale edip kuzenlerle buluşarak biraz büyük insan muhbbeti biraz yaşlanmanın getirdiği nostalji yaptık. Herbirini ayrı ayrı özlüyorum. Eskiden her günümün birarada geçtiği kardeşlerim onlar benim. Kolay değil Ferduşum hariç diğerleriyle aynı evde yaşadık bir dönemler.
Anadolu yakasına her geçişimde içim huzur doluyor. Herkes orada, kuzenlerim, arkadaşlarım, aile büyüklerim. Büyüdüğüm yer orası. Şimdilik orada yaşamak hayal görünüyor tabii. İşler bu tarafta oldukça trafiği göze alamam.
Pazar da sabahın köründe yollara düşüp yine kapanan köprüden nasibimizi alıp en sonunda boğaza geldik. Kocamın ilkokul arkadaşlarıyla kahvaltı yaptık. Ayaz da katıldı tabii ve bütün kahvaltı boyunca sandalyesinde oturmayı başararak bizi sevindirdi. Bu arada yaklaşık 50 kesme şeker ve bir o kadar kürdan filan heba olmuş olabilir ama ne yapalım.
Oradan çekirdek aile künefe yedik. Kendisine balon veren dükkan sahibine "ben de yiycem ama ben de acıktım" diyerek insanları hayrete sürükledi biraz. Eh iştahlıdır oğlum nazarlar değmesin.
Sonra kendisini bu kez de babaannesine havale ederek biraz iş-güç hallettik. Sonra da ben babaannesine babası maça geçti. Yine inanamadım ama baştaki bir restleşmenin ardından gayet uslu akıllı benim maç seyretmeme müsade etti ve oyalandı, arada yemek filan yedirdim, ilgilendim tabii ama %60 oranında filan da maçları takip edebildim.
İşte böyle de bir haftasonu daha geride kaldı.
29 Nisan 2012 Pazar
tiyatro festivali.. haftasonu..
Şehir tiyatrolarının çocuk şenliğini de kaçırmadık tabii, komşularımızla üç büyük, üç küçük bugün oynayan "Boncuk" isimli oyuna gittik. Kağıthane Sadabat Sahnesi/ Küçük Kemal Çocuk Tiyatrosu Sahnesi'ndeydi oyun. Daha önce bu sahnede bir de "Uğur Böceği" oyununa gitmiştik. Sahne tahmin edeceğiniz gibi ufak. Bu tarz salonlara ne deniyor bilmiyorum ama şöyle, sahne zeminde, üç tarafında koltuklar var, koltuk sıraları yukarı doğru ve arkalıkları yok. Sorun değil tabii, çocuklar için düzenlenmiş. Oyunların her ikisi de 30'ar dakikaydı. İlkini seyrettikten sonra Ayaz iyi vakit geçirmesine rağmen "Tiyaro ne zaman başlayacak, perde ne zaman açılacak?" diye sordu. Canım benim, o perdenin büyüsüne kapılmış demek ki şu yazımda anlattığım oyuna gittiğimizde. Bu kez de daha giderken, "Örtülü tiyatroya mı gidiyoruz?" diye sordu.
Oyunlar pek süper diyemeyeceğim ama çocuklar yine de iyi vakit geçiriyorlar. Ancak ilk gittiğimiz oyundaki gibi büyülenmedi Ayaz'ım her ikisinde de. Artık iyice tiyatro kültürüne alıştı, sessiz ve uslu, elinden geldiği kadar katılımlı seyrediyor. Yalnız bugün ücretsiz olduğu için çok kalabalıktı, kucağıma almak zorunda kaldım ki ikimiz de pek rahat edemedik, sonlara doğru gitti merdivene oturdu da rahatladık.
Oyun başlamadan bir görevli gelip mahalle ağzıyla büyüklerin çıkıp çocukların oturmasını söyledi. Gerçekten bir çocuk 3-4 büyük gelenler vardı. Yerden göğe kadar haklı olsa da uslubu çok çirkindi. Böyle bir ortama hiç yakıştıramadım, sonra çok kibar bir hanım daha gelip o da aynı uyarıyı insan gibi yaptı ve sorun çözüldü. E tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır dememişler mi?
Oyunlar pek süper diyemeyeceğim ama çocuklar yine de iyi vakit geçiriyorlar. Ancak ilk gittiğimiz oyundaki gibi büyülenmedi Ayaz'ım her ikisinde de. Artık iyice tiyatro kültürüne alıştı, sessiz ve uslu, elinden geldiği kadar katılımlı seyrediyor. Yalnız bugün ücretsiz olduğu için çok kalabalıktı, kucağıma almak zorunda kaldım ki ikimiz de pek rahat edemedik, sonlara doğru gitti merdivene oturdu da rahatladık.
Oyun başlamadan bir görevli gelip mahalle ağzıyla büyüklerin çıkıp çocukların oturmasını söyledi. Gerçekten bir çocuk 3-4 büyük gelenler vardı. Yerden göğe kadar haklı olsa da uslubu çok çirkindi. Böyle bir ortama hiç yakıştıramadım, sonra çok kibar bir hanım daha gelip o da aynı uyarıyı insan gibi yaptı ve sorun çözüldü. E tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır dememişler mi?
gecikmiş 23 Nisan yazısı..
23 Nisan'da abimlerin geleceğini düşündüğümüzden fazla bir etkinlik planlamamıştım. Bence önemli olan o günün çocuklar için güzel geçmesi ki Emir Hakkı gelseydi bu zaten Ayaz'a yeterdi. Ayrıca akşamdan gördük ki bizim sokakta geçen seneki gibi etkinlik olacak. Zaten sabah 9'da da şarkılar başladı. Şişli Belediyesi sağolsun, buraları panayıra çeviriyor. Bir sokak dolusu şişme oyuncaklar, ister zıpla ister kay, müzikler, pamuk şekerler, patlamış mısırlar ve kağıt helvalar dağıtılıyor. Baktık ki gelen giden olmayacak aldık oğlanı çıktık sokağa. Ne zıpladı ne kaydı ama etraftakileri seyretmek, özgürce dolaşmak ona yetti. Biraz aşağıdaki ilk öğretim okulunun bahçesinde de, hem tören vardı hem de yine oyuncaklar.. Oraya da gittik. Felekten bir gün çaldık.
Bir süre patlamış mısır peşinde koştuk ama malesef biz almadn bitti mısırlar. Biz de marketten aldık oğlumun isteği üzerine ne yapalım. Pamuk şeker de almadık ama kağıt helvaları baştan kaptık bu kez akıllanarak.
Akşam üstü uyandığında babaannesiyle konuşan oğlum "daha gelmedi Emir Hakkılar" dedi, meğer ona söylememişiz gelmeyeceklerini, meğer hala beklermiş. Canım benim, acı gerçeği açıkladım tabii hemen..
Nedense günü pek bir şen şakrak geçirdim. Şunu anladım ki "23 Nisan'da tekrar çocuk olmak çocuğun olunca oluyormuş"
Bir süre patlamış mısır peşinde koştuk ama malesef biz almadn bitti mısırlar. Biz de marketten aldık oğlumun isteği üzerine ne yapalım. Pamuk şeker de almadık ama kağıt helvaları baştan kaptık bu kez akıllanarak.
Akşam üstü uyandığında babaannesiyle konuşan oğlum "daha gelmedi Emir Hakkılar" dedi, meğer ona söylememişiz gelmeyeceklerini, meğer hala beklermiş. Canım benim, acı gerçeği açıkladım tabii hemen..
Nedense günü pek bir şen şakrak geçirdim. Şunu anladım ki "23 Nisan'da tekrar çocuk olmak çocuğun olunca oluyormuş"
18 Nisan 2012 Çarşamba
anaokulu, kreş vs..
Planlar aklımızdaki gibi giderse Ayaz'ı Eylül'de okula başlatmayı düşünüyorum. Hem de tam gün. Tam gün dediğim de 4 gibi çıkacak okuldan eve gelecek.
Bunun için de biraz biraz araştırma yapmıştık ama haftasonu güzel bir etkinliğe katıldık süper oldu. Bümed'in düzenlediği anaokulu tanıtım günlerine gittik. Oradan dört okulu aklımıza yazdık. Hatta biriyle önümüzdeki hafta için randevulaştık.
Gelelim sadede.. Ayaz'ı daha önce bir kez hemen evin yanındaki belediyeye bağlı anaokuluna götürmüştüm, pek iyi bir tecrübe değildi. Dibimden ayrılmadı, aklı içerde kalsa da koridorda benimle olmayı tercih etti. O gün bugündür beynini yıkıyorum, okul mantığına alıştırmaya çalışıyorum.
Bu kez açık havada yaklşık 10-15 okulun kurduğu standların ve aktivite masalarının olduğu bir ortamdaydık. Ortada kurulu olan masaya oturdu ve önlemini aldı. "Anne sen de otur". Oturmadım tabii ama yanında durdum, kendisi yaklaşık 20 dakika sonra beni sallamamaya başladı, biz de canım arkadaşım Burcu'ya emnet edip gezdik standları bir bir. Ayaz bir buçuk saat kadar o masada oturdu, arada gelip bizi bulup yaptıklarını büyük bir gururla gösterdi. Normalde beni gözünün ucundan kaybetmez. Bir ara kendisini orta alanda aranırken ve ağlamaklıyken yakaladım, saf anne olarak "buradayım oğlum, merak etme" dedim. "hayır sen değil, öğretmenim nerede?" cevabıyla kalakaldım. Evet farkındaydım ki Ayaz okul için hazır, hatta okul artık onun gelişimi için çok da gerekli ama bu kadar büyük ilerleme, harika. Beyin yıkama taktiklerim iyi tutmuş(kendine pay çıkaran anne).
Ayşecim, Sinan ve Taylan, Murat ve Mert de geldiler ama çocuklar yoğunluktan birbirleriyle pek ilgilenemediler. Biran önce bu kuzuları da biraraya getirmeliyiz.
Ayaz'ı o masadan zor kaldırdık. Diğer masaları da keşfedince bizimle beraber dolaşmaya başladı. Günün sonuna doğru ilk masasına geri döndü ve uykuya hiç dayanamayan ve bütün gün uyumamış olan oğlum yavaş yavaş arıza çıkarmaya başladı. İlk seansta okula kaydını alıyoruz artık diyen öğretmenleri, daha başlamadan elimize tasdikname vermesin diye hemen ortamdan uzaklaştık.
Sonrasında trafiği de göze alıp bir güzel balık ekmek yedik, oğlanı da pusetinde uyutup bir de güzel çay-tatlı keyfi yaptık boğazda. Üstüne de canım Elifim, Mustafa ve çocukları Gökçe'yle Yiğit'le uğradı tam oldu.
Haftasonunu mutlu, Ayaz'ın okul hayatından umutlu noktalamış olduk. Ne de olsa pazartesi sendromumuz yok di mi ama :)
Bunun için de biraz biraz araştırma yapmıştık ama haftasonu güzel bir etkinliğe katıldık süper oldu. Bümed'in düzenlediği anaokulu tanıtım günlerine gittik. Oradan dört okulu aklımıza yazdık. Hatta biriyle önümüzdeki hafta için randevulaştık.
Gelelim sadede.. Ayaz'ı daha önce bir kez hemen evin yanındaki belediyeye bağlı anaokuluna götürmüştüm, pek iyi bir tecrübe değildi. Dibimden ayrılmadı, aklı içerde kalsa da koridorda benimle olmayı tercih etti. O gün bugündür beynini yıkıyorum, okul mantığına alıştırmaya çalışıyorum.
uyumak üzere oğlum
Bu kez açık havada yaklşık 10-15 okulun kurduğu standların ve aktivite masalarının olduğu bir ortamdaydık. Ortada kurulu olan masaya oturdu ve önlemini aldı. "Anne sen de otur". Oturmadım tabii ama yanında durdum, kendisi yaklaşık 20 dakika sonra beni sallamamaya başladı, biz de canım arkadaşım Burcu'ya emnet edip gezdik standları bir bir. Ayaz bir buçuk saat kadar o masada oturdu, arada gelip bizi bulup yaptıklarını büyük bir gururla gösterdi. Normalde beni gözünün ucundan kaybetmez. Bir ara kendisini orta alanda aranırken ve ağlamaklıyken yakaladım, saf anne olarak "buradayım oğlum, merak etme" dedim. "hayır sen değil, öğretmenim nerede?" cevabıyla kalakaldım. Evet farkındaydım ki Ayaz okul için hazır, hatta okul artık onun gelişimi için çok da gerekli ama bu kadar büyük ilerleme, harika. Beyin yıkama taktiklerim iyi tutmuş(kendine pay çıkaran anne).
o şekerlerin hepsini yemedi tabii ki
Ayşecim, Sinan ve Taylan, Murat ve Mert de geldiler ama çocuklar yoğunluktan birbirleriyle pek ilgilenemediler. Biran önce bu kuzuları da biraraya getirmeliyiz.
Ayaz'ı o masadan zor kaldırdık. Diğer masaları da keşfedince bizimle beraber dolaşmaya başladı. Günün sonuna doğru ilk masasına geri döndü ve uykuya hiç dayanamayan ve bütün gün uyumamış olan oğlum yavaş yavaş arıza çıkarmaya başladı. İlk seansta okula kaydını alıyoruz artık diyen öğretmenleri, daha başlamadan elimize tasdikname vermesin diye hemen ortamdan uzaklaştık.
Sonrasında trafiği de göze alıp bir güzel balık ekmek yedik, oğlanı da pusetinde uyutup bir de güzel çay-tatlı keyfi yaptık boğazda. Üstüne de canım Elifim, Mustafa ve çocukları Gökçe'yle Yiğit'le uğradı tam oldu.
Haftasonunu mutlu, Ayaz'ın okul hayatından umutlu noktalamış olduk. Ne de olsa pazartesi sendromumuz yok di mi ama :)
ilk oyun grubu..
Canım komşum Mehtap'la yaklaşık bir yıl planlayıp ancak harekete geçebildiğimiz, site içindeki çocuklarla oyun grubu etkinliğimiz sonunda gerçekleşti.
Mehtap sağolsun benim sıramı aldı, onun evinde toplaştık. Düşündüğümüzden de kalabalık oldu, hatta daha önce tanışmadığımız bir anne de iki kızıyla katıldı.
Saat 10:30'da buluşma başlayacaktı. Biraz erken gidelim yardım edelim dedik ama bizden önce Beyza ve annesi gelmişti. Ayaz tam da babaannesi burnunda tüterken bütün gün Beyza'ya Feyza dedi ve hatta diğer Beyza diyenleri de uyararak bu büyük yanlıştan çevirdi!
Muhteşem eküriler Ayaz&Demirkan birlikte oldukları her çocuk topluluğunda yaptıkları gibi devamlı birbirlerinin arkalarını kolladılar. Birine karşı yapılmış bir hareket varsa diğeri hemen desteğe gitti, bu hareket annelerinden gelmiş olsa bile.
Mehtap, Demirkan'ı arkadaşlarının geleceği ve oyuncaklarını paylaşcağı konusunda hazırlamış, Demirkan oldukça uyumluydu. Tabii C bloktan toplanıp gelen kalabalığı görünce ufak bir buhran geçirdi ama toparladı.
Benim oğlum herkes toplanınca ve biz de mamaları servis etmek için mutfağa geçince hemen peşimize takıldı ve aç olduğunu bildirdi her zamanki gibi. Ben burada yiycem talimatıyla tabağını doldurup mutfak masasındaki yerini aldı. Diğer çocuklar içerde, orda burda sosyalleşirken o mutfakta gayet cool bir şekilde kendi kendine, üstelik de döküp saçmadan yemeğini yedi. Böylece, her eve lazım çocuk profili çizerek, benim onun hakkında yapmak istediğim şikayetleri baltaladı. Hatta biraz sosyalleştikten sonra ben yine acıktım diyerek bir tur daha yedi. Sonra kalabalık gidince sadece biz ve Esila ile annesi Fazilet kaldığımızda bir porsiyon tatlı daha yedi. Ayaz'ın tek başına mutfakta olmasına dayanamayan Demirkan kendisini sık sık ziyaret edip, hatta bazen yemekte eşlik ederek süper bir ev sahipliği yaptı.
Valla birşey anlamadık, çocuklar ortalarda takıldılar, kah hamur oynamaya masaya oturdular, kah odadan oyuncak taşıdılar, kah birbirlerini kızdırdılar derken 2-3 saat su gibi geçti gitti.
Mehtapçığımın ellerine sağlık, bizi süper ağırladı. İki haftada bir organizasyonu yapıyoruz inşallah. Sonunda başardık, gittikçe daha aktivitesel işler yapabiliriz sanırım.
Ayrıca hiç resim çekmemişim, kendime teessüf ederim. Bir de yahu bizim sitede şimdiye kadar tespit edebildiğimiz 3 tane Eylül 2009 bebeği var, seri üretime geçmşiz de haberimiz yokmuş :)
Mehtap sağolsun benim sıramı aldı, onun evinde toplaştık. Düşündüğümüzden de kalabalık oldu, hatta daha önce tanışmadığımız bir anne de iki kızıyla katıldı.
Saat 10:30'da buluşma başlayacaktı. Biraz erken gidelim yardım edelim dedik ama bizden önce Beyza ve annesi gelmişti. Ayaz tam da babaannesi burnunda tüterken bütün gün Beyza'ya Feyza dedi ve hatta diğer Beyza diyenleri de uyararak bu büyük yanlıştan çevirdi!
Muhteşem eküriler Ayaz&Demirkan birlikte oldukları her çocuk topluluğunda yaptıkları gibi devamlı birbirlerinin arkalarını kolladılar. Birine karşı yapılmış bir hareket varsa diğeri hemen desteğe gitti, bu hareket annelerinden gelmiş olsa bile.
Mehtap, Demirkan'ı arkadaşlarının geleceği ve oyuncaklarını paylaşcağı konusunda hazırlamış, Demirkan oldukça uyumluydu. Tabii C bloktan toplanıp gelen kalabalığı görünce ufak bir buhran geçirdi ama toparladı.
Benim oğlum herkes toplanınca ve biz de mamaları servis etmek için mutfağa geçince hemen peşimize takıldı ve aç olduğunu bildirdi her zamanki gibi. Ben burada yiycem talimatıyla tabağını doldurup mutfak masasındaki yerini aldı. Diğer çocuklar içerde, orda burda sosyalleşirken o mutfakta gayet cool bir şekilde kendi kendine, üstelik de döküp saçmadan yemeğini yedi. Böylece, her eve lazım çocuk profili çizerek, benim onun hakkında yapmak istediğim şikayetleri baltaladı. Hatta biraz sosyalleştikten sonra ben yine acıktım diyerek bir tur daha yedi. Sonra kalabalık gidince sadece biz ve Esila ile annesi Fazilet kaldığımızda bir porsiyon tatlı daha yedi. Ayaz'ın tek başına mutfakta olmasına dayanamayan Demirkan kendisini sık sık ziyaret edip, hatta bazen yemekte eşlik ederek süper bir ev sahipliği yaptı.
Valla birşey anlamadık, çocuklar ortalarda takıldılar, kah hamur oynamaya masaya oturdular, kah odadan oyuncak taşıdılar, kah birbirlerini kızdırdılar derken 2-3 saat su gibi geçti gitti.
Mehtapçığımın ellerine sağlık, bizi süper ağırladı. İki haftada bir organizasyonu yapıyoruz inşallah. Sonunda başardık, gittikçe daha aktivitesel işler yapabiliriz sanırım.
Ayrıca hiç resim çekmemişim, kendime teessüf ederim. Bir de yahu bizim sitede şimdiye kadar tespit edebildiğimiz 3 tane Eylül 2009 bebeği var, seri üretime geçmşiz de haberimiz yokmuş :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)