28 Şubat 2011 Pazartesi

Ayaz için hareketli haftasonu

Haftasonu yine kocamın bir sürü işi vardı. Hem cumartesi hem de pazar gündüzleri bizimle olamayacaktı. Ben de cumartesi günü, onun daha önce satın aldığı yunus gösterisine Ayaz ve Emir'i götürmeye karar verdim. İstanbul'un en soğuk ve yağışlı yerlerinden birinde oturduğumuz için, hava muhalefeti buna izin vermedi. Daha doğrusu ben o havada araba kullanmaya cesaret edemedim. Akşam üstü Ayaz'ın babasının işi erken bitince o kısa mesafeyi göze alıp çıktık ve direksiyonu babaya teslim ederek abimlere gittik. Oğlanların kavuşması çok güzeldi. Gece de orada kalmaya karar verdik, böylece ertesi gün de çocukları gösteriye götürürüz dedik.
  • Ayaz gösteriden bişey anladı mı bilememiştim. Ağzı açık seyretti, çıtı çıkmadı şaşırttı beni. Ancak akşam babasıyla buluştuğunda "vzzzçç.. fuşşş" gibi sesler eşliğinde eliyle koluyla yunusları anlatmaya başlayınca daha da şaşırdım.

  • Emir ilgiyle izledi ve her alkışa eşlik etti. Çok keyif aldı belli ki. Yine de bir daha gelelim mi diye sorduğumuzda "Hayır!" dedi. Bir kez yetmiş çocuğa.

  • Hava inanılmaz soğuktu. Çocukları bir giydir bir soy canımız çıktı. Giderken bizimki uyudu, Emir de uslu uslu durdu. Dönüşte bir Ayaz ağladı bir Emir. Tam Ayaz sustu, Emir de uyudu derken Ayaz, Emir'in saçlarını çekmeye başladı. Neyseki korktuğum olmadı. Ayaz flüt çaldı Emir de muhabbet etti derken eve vardık.

  • Emir benim şöförlüğümden memnun kaldı, hep onları gezmeye götürebilirmişim.

  • Saç çekme olayı iki günde sürdü maalesef. Ayaz aklına estikçe Emir'in saçlarını çekti. Oyuncak paylaşmada biraz problem yaşandı, çünkü Ayaz her önüne geleni alıyor, Emir'in elindeyse bile. Emir de bazen paylaşmak istemiyor tabii ki. Yine de oldukça iyi anlaştılar, hatta Emir Ayaz'a iyi sabretti. Hatta hepimiz sabrının sınırlarına geldi zor tutuyor kendini diyorduk ama biz giderken Emir'den yine gelmemiz ve yarın Ayaz'la görüşme teklifleri aldık.

  • Ayrıca Ayaz her uyandığında eğer Emir uyuyorsa gıcık oldu ve en kısa sürede yanına sızarak kendisini uyandırdı.

  • Ayaz tüm enerjisini boşalttı gerçekten. O kadar yorulmuş ki gece üstünü bile açmadı. Hatta yattığı gibi kalktı dersem daha doğru olur. Sadece süt içmeye uyandı, aynı pozisyonda sütünü içip yine aynı pozisyonda geri uyudu.

  • Ayaz tabii Oğuz Abisine de yapıştı birara. Onun peşinde de hayran hayran dolaştı. Oğuz da iki afacanı iyi idare etti doğrusu.

  • Bizimki yengesinin mutfak sandalyelerine sanatsal bir çalışma yaptı kırmızı kalemle. Çıkaramadık maalesef. Zaten evde de duvarları boyamaya başlamıştı. Burada hata bende, iki sn. kadar kalemle kendisini yalnız bıraktım tabii..

Özet olarak hareketli bir haftasonuydu. İki çocukla pazar akşamı enerjimizi tüketmiştik, neyse ki onlar da tükenmişti. Çocuklar için çok keyifli oluyor. Bizim için de. Normalde yapışık olan Ayaz bizi unutuyor bile. Sadece birşey isteyeceğinde ya da arada nerde bu kadın acaba modunda yoklamaya yanıma geldi. Uykusu geldiği zamanlarsa yine yapıştık, kaynaştık. Pazar sabahın köründe Ayaz'la uyanmak abimlerin ne kadar hoşuna gitti bilmiyorum ama ben bir saat de salonda oyaladım valla kendisini, en sonunda mutfağa geçmek zorunda kaldım. İki çocukla hayat gerçekten de daha kolay sanırım bazı yönlerden, özellikle de belli bir yaştan sonra. Mesela bir sene sonra daha da rahat edeceğimiz o kadar belli ki. Tabii zor kısımları iki ayrı anne olarak karşıladığımız için bu konuda yorum yapamayacağım.

Böyle olunca haftaiçin oğlum daha aktif olsun istiyorum. Keşke yakın otursak diye üzülüyorum hep. Yani ben yanında olamasam da gündüzleri, Ayaz bir anneannesi bir babaannesi, bir Emir, bir Ada derken ohhh ne güzel vakit geçirir. Demirkan'ı unutmayalaım tabii ki o olmasa ne yapardık?

Not: Yunus gösterisi, hayvanat bahçesi konularında aklım çok karışık. Yine de gittik işte. Hayvanat bahçesine de gitmiştik. Kalbimin bir köşesi hep sızlıyor buralarda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder