Verdiğim bu uzun aradan dolayı iki yaşın hakkını veremedim sanırım.
Hemen bugünden örneklerle anlatayım.
Saat altıda uyandığımız için saat dokuz olduğunda benim pilim bitmiş, saçlarım elektiriklenmiş, oğlanı gözümün önünden en uzak noktaya gönderme isteğim tavan yapmış haldeydi.
Önce sabahın köründe uyandırılıp süt yap anne, ben de geleyim anne, salonda içicem anne, buram acıyor anne gibi ağlama eşliğinde konuşmalarla talimatlarını bildirdi. Eksiksiz yerine getirmeme rağmen ağlamalar devam etti. Sonra terlik giymem, üstümü örtmem, kahvaltı etmem şeklinde devam eden sabahımız su isterim de su isterim, ütüme su koyacam istekleriyle son buldu. Babası uyandı, gereken ayarı verdi ve kahvaltı edip çipi benden uzaklaştırdı. Kendisine minnettarım.
Ne yapcağımı da bilmiyorum. Zaten çocuğun üzerinde bir hükmüm yok şuan. Ne desem ne tavırla yaklaşsam baltalanıyor dış güçler tarafından.
Gel de tutarlı ol çocuğa karşı, evde üç büyük olunca bakalım. Olmuyor işte.
Dedim ya zaman zaman.. Herşeyi akışına bırakmalı daha geç olmadan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder