Nereleri gezelim, nereleri görelim?
Tarihi çok eskiye dayandığı ve birçok medeniyete sahip olduğu için Antakya'da görülecek çok yer var. Aslında Antakya şehrin merkezinin adı. Çevre ilçelerde de harika yerler var. Kısa bir geziye sığdırılabilecek yerler değil. Bunun için kademeli olarak yazmam gerekir.
Kaçırılmayacaklar(kendime göre sırasıyla yazdım):
- Arkeoloji(Mozaik) Müzesi: Oralara gidip de görmeden gelinmeyecek ilk yer. Mozaik koleksiyonu zenginliği açısından dünyada ikinci, para koleksiyonu zenginliği açısından dünyada üçüncü sırada. Asi nehri kenarında, köprünün hemen orada görebilirsiniz. Aslında uzunca vakit ayırmak gerekir, ben ayırabilmiştim, ancak siz zaman kısıtınıza göre karar verin.
- Eski Şehir: Ben böyle adlandırdım. Kilise de deniyor. Aslında şehirde çok kilise var da bu kilise(Rum Ortodoks Kilisesi) muhiti/ eski yerleşim yerini de temsil ediyor isim olarak. Hala yerleşim var. Korunmaya alınmış, doğallık bozulmamış. Dar sokaklar, avlulu evleriyle harika. Buradaki avlulu evlerin bazıları kafeye çevrilmiş, soluklanmak için oturup bir kahve içebilirsiniz. Şehrin merkezinde.
- Kiliseler: Bir önceki maddede bahsettiğim Rum Ortodoks Kilisesi görmeye, gezmeye değer. Bunun dışında yine merkezde bence ikincil öncelikli Protestan Kilisesi var, ben dışından gördüm, ayrıca Katolik Kilisesi var bunu da dışından gördüm.
- Habib-i Neccar Camii: Kurtuluş Caddesi ile Kemal Paşa Caddesinin kavşağında bulunuyor. Camii Roma dönemine ait bir pagan tapınağının üzerine inşa edilmiş. İsa’nın havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya(Pavlos) ile onlara ilk inanan ve şehit edilen ilk kişi olan Antakyalı Habib-i Neccar’ın türbesini görebilirsiniz. Linke tıklarsanız camii ve Habib-i Neccar hakkındaki hikayeyi de bulabilirsiniz. Tabii birçok tarihi camii daha var ancak bunu görmenizi tavsiye ederim.
- Çarşı/ Uzun Çarşı: Eski el sanatlarının devam ettiği, eskiyle yeninin bir arada bulunduğu çarşı da merkezde bulunuyor. Bir nevi Kapalıçarşı gibi. Buradan baharat ,hazır paketlerde satılan toz humuslardan ve doğal zeytinyağı ya da defne sabunlarından almanızı öneririm. Özellikle sabunları uygun fiyata, Uzun Çarşının içinde Kurşunlu Han'daki Cemil Şener'den alabilirsiniz. Belki yukarıdakilerle aynı güne sıkıştırabilirsiniz ki zor belki de başka bir-iki saatlik araya.. Ya da yarım gün de ayırabilirsiniz. Ayrıca burada kağıt kebabı yemenizi önereceğim birazdan..
Buraya kadar yazdıklarımı hızlı bir turla bir güne sığdırabilirsiniz de bir kaç günde hakkını vererek gezebilirsiniz de. Bundan sonra bahsedeceğim yerler için ayrı bir gün gerek.
- Saint Pierre Kilisesi: Kent Merkezine iki kilometre mesafede olan bu kilise Hırisyiyanlığın ilk kiliselerinden olarak biliniyor. İçinde bir baskın anında kaçabilmeleri için yaptıkları bir tünel var. Görülmeye değer ancak yarım günden biraz az alır ki örneğin iki günlük bir gezideyseniz bunun birini başka türlü de değerlendirmek isteyebilirsiniz.
- Harbiye: Harbiye'de şelale bölgesi görülmeli ancak ben hiç kışın şelaleye gitmedim ne durumdadır bilemem, en güzeli bahar galiba. Şelale bölgesinde de bir sürü restaurant var ama bunlarda da hiç yemedim. Biz hemen buraya yakın başka iki restauranta gidiyoruz. Güneş batmadan gitmeli, şelale bölgesiyle Kule Restaurantın manzarasını mutlaka görmeli fayda var. Ne yemeli kısmında burayı zaten anlatacağım. Bu nedenle de üst sırada yerini aldı.
- Merkez'den Batıayaz'a(Teknepınarı) çıkan oradan Hıdır Bey üzerinden Samandağ'a inen yol tam bir günü alır ancak gerçekten benim için ilk beş madde öneminde görülmesi gereken yerlerdendir. Bütün yol, doğa, tarih doludur. Yol üstündeki Ermeni ve Rum köyleri, taş evler, Hıdır Bey Köyü'ndeki Hz. Musa Ağacı, buradan sonraki Vakıflı Köyü ve Ermeni Kilisesi, daha sonra Çevlik'e inen yoldaki kaya mezarları özellikle görülmesi gerekenler. Yol boyunca mevsime göre meyveleri üstünde gördüğünüz ağaçlar dolu, en son gittiğimizde tüm ağaçlarda mis gibi portakallar ve mandalinalar vardı. Gerçekten meyve yemenin tadına varmıştık. Daha önceki şu yazıda dalından portakal kopartıp yiyen Ayaz var mesela.
Ne yiyelim?
- Harbiye: Dememiş miydim? Şimdi arkadaşlar, açıkçası buraya kesinlikle aç gidiyorsunuz. Antakya mezelerinin ve künefenin tadı burada çıkar. humus, patlıcan seviyorsanız abugannuş, acı seviyorsanız(gerçekten acı) cevizli biber, mutlaka almanır gereken mezeler. Bunların dışında süzme yoğurt da çok güzel. Oruk da yiyebilirsiniz. Diğer mezelerin hepsi de güzel damak tadınıza göre seçin, ancak künefeye mutlaka yer ayırın. Ana yemek olarak Adana Kebap ya da tavuk tavsiye edebilirim, Harbiye'nin tavuğu da meşhur ancak künefeye yer ayırın. En sonunda işte o an, künefe mutlaka ama mutlaka yenmeli. Bütün mükemmel lezzetleri yerken dikkatli olun ve künefeye yer ayırın demiş miydim? Bunlar nerde yenir, ben şelalenin orada hiç yemedim. Yine oraya yakın Hidro Restaurant var, baharda önündeki havuz dolu ve havuzda ördekler yüzüyor oluyor. Burayı tavsiye ederim. Hidro sağınızda kalacak şekilde yürüdüğünüzde zaten tabelasını da göreceksiniz, Kule Restaurant var burayı da tavsiye ederim. Hidro'da yeseniz bile Kule'nin oraya da gidip manzarayı görün. Yürüyerek yaklaşık 5-10 dakikalık mesafe ne de olsa. Harbiye'ye ulaşım şehir merkezinden dolmuşlarla(İstanbul'daki minibüsler) oluyor.
- Şehir merkezinde de künefe yemek isteyebilirsiniz. Birçok künefeci var ama bunlar fabrika usulü olduğu için Harbiye kadar öneremeyeceğim. Yalnızca çarşının içinde Yusuf Usta'nın yeri olduğunu ve buranın kendi yaptığını duymuştum. Orayı deneyebilirsiniz. İlla da diğerlerini de denemek isterseniz Vali Göbeği'ndeki(Atatürk Caddesini Büyük Antakya Oteli ve Mado sağınızda kalacak şekilde yürüdüğünüzde Vali Göbeği'ne varırsınız) Harika Künefe olabilir.
- Kağıt Kebabı: Turunç Kasabı var dana eti ile yapıyor ve çok güzel yapıyor. Onun dışındaki yerlerde illa dana eti istiyorsanız söyleyin ama bu işin tadı orjinal haliyle çıkar. Diğer yerlerde işi onlara bırakmanızı tavsiye ederim. Bu da acı, oldukça acı, üstelik yanında gelen biberi o kadar acı seven ben bile yiyemiyorum, kocam yiyor. Az acı olsun diyebilirsiniz biz hiç demedik. Uzun çarşıdaki kasapların çoğunun -belki de hepsinin bilemiyorum- arakalarında yiyebileceğiniz yerler var, kasaplar orda hazırlıyor, fırına veriyor ve hemen sıcacık yiyorsunuz. Kağıt Kebabı, tınak pide, halebi ya da kebap ekmeği ile geliyor, üç kişiyseniz üçünü de deneyin derim. Bir posiyonu 7-8 lira civarı oluyor.
- Oruk: Biz İstanbullu ahali onu içli köfte olarak biliyoruz. Bunu nerde yiyebilirsiniz bilemiyorum ben dışarda birtek Şehir Klübünde yemiştim ki ona da herkes gidemiyor. Harbiye'de de var örneğin ve her yerde vardır. Yalnız Şam Oruğu yemeyin bence biraz kuru oluyor. Normal oruk yiyin.
- Döner(dürüm) de mutlaka yiyin. Bizim bunları sığdırmak için kahvaltıyı dönerle yaptığımız olmuştur. Döneri de yine merkezde, köprüden Saray Caddesine giderken köşedeki Gözde'de, köprüden Saray Caddesine girildiğinde ilk sıralarda solda ki Abdo'da ya da Saray Caddesinin devamındaki Tacettin Usta'da(Tacettin'de döner öğleden sonra biter, akşama kalmaz) yemenizi tavsiye ederim. Et de süper içine sürdükleri salçalı sos da. Tabii sos acı olursa daha süper bence tahmin edeceğiniz gibi. Bu arada bunlar gayet küçük salaş yerler.
- Bunların dışında katıklı ekmek denk gelirseniz yiyin. Benim favorimdir. Biz içini evde yapıp fırına gönderiyoruz. Biberli ekmek, keza aynı şekilde. Yalnız biberli ekmek fırınlarda da minik pide formunda oluyor böyle de tadabilirsiniz. Antakya'nın dolmaları da farklı ve güzel tavsiye ederim. Patlıcan dolması, bizim buralarda olmayan bir çeşit patlıcan ile yapılıyor ve çok güzel oluyor. Kahvaltıda ekmek olarak "Tırnak" ya da "Halebi" ekmeği isteyin, çökelek yiyin. Simitçilerde satılan büyük susamsız simidi tuz ve kimyonla deneyebilirsiniz, yanında veriyorlar.
Bunlar dışında tabii bir çok ören yerleri, kaleler, surlar, başka çevre ilçeler(örneğin biz Reyhanlı'ya gitmiştik, çok güzeldi) başka camii ve kiliseler, tarihi binalar var. Birçoğu gezerken sizin de gözünüze çarpabilir, atladıklarım unuttuklarım olabilir.
Ulaşım konusunda pek birşey yazamadım. Biz hep sağolsunlar yakınlarımızın arabalarıyla ya da kendi arabamızla gittik uzak yerlere. Tabii bu uzak yerler İstanbul için oldukça yakın yani görece uzak. Birçok yere taksiyle de gidilebilir. Ancak örneğin, Batıayaz-Hıdır Bey-Vakıflı-Samandağ gezisi bir tur gibi daha iyi olur sanırım. Belki de araba kiralanabilir.
Kısaca özetlersem ilk beş maddeyi bir aralara sıkıştırın. Harbiyeye mutlaka gidin ki bu bir akşam da olabilir. Batıayaz-Hıdır Bey-Vakıflı-Samandağ gezisi çok harika ama dediğim gibi bir gün(10:00-17:00 gibi) alır. Saint Pierre benim için bunlardan sonra gelir.
Yemek, Harbiye'de mezeler ve künefe :) , çarşıda kağıt kebabı, kahvaltıda tırnak ve halebi ekmekleri, döner ve tabii oruk ilk öncelikler.
Daha önceki Antakya yazılarım:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder