20 Mart 2014 Perşembe

hafta sonu..

Geç kalmış hafta sonu yazımız..


Cumartesi günü Demirciköy'de Uzunya'da bahar açılımı yaptıktan sonra Pazar gününü yağmurun geri gelmesiyle birlikte evimizde geçirdik. Bahar açılımına geri dönersek çok sevdiğimiz arkadaşımız Uygar'ın yaş günü için bir organizasyon vardı ve sevdiceğimin üniversite arkadaşlarıyla uzun süren bir aradan sonra bir araya geldik. Aramıza katılan bebişlerimizle artık çoluklu çocuklu bir topluluktuk. Geçmişte kalan Taksim gecelerinden, öğlen saatinde Bebek kahvaltılarından artık çocuklu gidilebilecek mekanlara evlere doğru bir açılımımız var. Bu grubu ben çok seviyorum, evimizin baş köşesinde, o Taksim gecelerinden birinin sonunda İstiklal Caddesinde polaroid çekilmiş nadide bir fotoğrafımızı sergiliyorum işte tam da bu nedenle.. Ah gençlik.. Tamam hala genciz de artık gece geç yatıp sabah işe gelemiyoruz kabul edersiniz ki..


Uzunya'ya ilk kez gidiyoruz. Deniz, sahil, yeşillik, cayır çimende dolaşan inekler.. Şansımıza açan güzel güneş bizi fevkaladenin de fevkinde mest ediyor. Üstelik Karadeniz'de bir koy olarak aklımıza yazıyoruz belki bizi Karadeniz'in dalgalarında korur yaz geldiğinde diye.. Yemek olarak tek seçenek balık var bunu da akıldan çıkarmamak gerek. Bizim için ve bir oturuşta iki tava hamsi kuşunu götürebilecek oğlumuz için sorun değil -yalnız hamsi de yoktu, bir tava büyük hamsi gördü işimizi(büyük hamsi=istavrit).. Ah çocukluk ve masumiyet..


İşte bu da çoluk çocuk ekibimiz.. Günün sonundan, akşama deliksiz bir uyku çekmemizi sağlayan açık hava, deniz havası, şanslı insanlarız biz..

Pazar günü de boş durmayıp, çiğ börek partisi yapacaktık ki evimizde bir telefon, Elifimizle Selenimiz de geldiler. Partimiz şenlendi. Bu kez pek senkronizasyon tutturamadı minikler, nedense ayrı gayrı takıldılar. Ama anneler senkronizasyonun en iyisini yaptı yine olimpiyat seviyesinde..


Hamur işi seven Ayaz çok hazzetmedi çiğ börekten ama geçicidir diye düşünüyorum. Yoksa kolay mı vazgeçmek böyle lezzetten?


Unutmadan geçmemeliyim, oğlum yine beni şımarttı, papatyalardan taç yapamasa da yapacak kadar çok topladı. Çiçek çocuğum, duygusal, sevgi dolu, sevgisini sınırsız gösteren ve paylaşan yavrum..

18 Mart 2014 Salı

yazamadıklarım..

Bir guzel havaya girmiş, sık sık yazmak için kendimi motive etmiştim ki olmadı.. Memelekette hava kalmadı hepimiz boğuluyoruz. Attık ne kulakları duymak istiyor duyduklarını, ne gözlerim görmek istiyor gördüklerini.. Herkes ve herşey diken üstünde. Devamlı kavga, gürültü, bağırış. Devamlı gündem. Gündem manyağı olduk bir yandan da günlük hayatlarımızı yaşamaya çalışırken.
Ne çalışmak çalışmaya benziyor ne haftasonu haftasonuna.
Umudumuz kalmadı, herkeste bir yılgınlık bir bıkkınlık..
Ben hem içimdekileri dökmek istiyorum, hem de ellerim yazmaya varamıyor..
Hiçbir şey yazmadan da hayatın akışına döndüremiyorum buraları.
Artuk zamanı, anlatmaya devam, zorla da olsa devam..

8 Mart 2014 Cumartesi

bugün başka bir gün..

Memleketin havası bir acayip. Memleket hangi telden çalıyor anlayamıyorum.

Şimdi güzel gelişmeler var diye seviniyoruz ama rüzgar bu yönden estiği için. Gerçekler ortaya çıktığı ya da yanlışlar düzeltildiği için değil. Hukuk ya da adalet olduğu için değil. Yaşların yanında kurular da yararlanıyor bu rüzgardan, olsun, kurunun yanında yaşların da yanmasından iyidir.
Yarın nerede olacağımızın ve neden orada olacağımızın teminatı yok. Haklarımızın teminatı yok, özgürlüğümüzün teminatı yok, can güvenliğimizin bile teminatı yok.

Bazı gerçekleri ortaya çıkaran bişeyler var ama o şeyler aslında olmamalı. Elden ele, kulaktan kulağa dolaşmamalı. Özel özelde kalmalı. Geçmişte nasıl haksızlık yapıldıysa şimdi de aynısı başkalarına yapılıyor. O başkaları zamanında haksızlıkları görmezden gelmiş olsa da aklı selime düşen vazife doğru olanı savunmak olmalı.

Netice de kaç fırın ekmek yemeli bilmiyorum ama gidişat hiç iyi değil. Nereden tutsak elimizde kalıyor.

Bu güzel haberlerin ardından bizim güzel haberimiz de gelsin bekliyorum. Bütün yukarıda yazılanlara rağmen evet, elimde olmadan en konsantre olduğum en önemli durum da bu..

7 Mart 2014 Cuma

inci minci birinci V



Ayaz: (Büyük bir heyecanla)Annecim yeni öğretmenim Oya Öğretmen, Mehtap Öğretmenimden de güzel, Naile Öğretmenimden de güzel, Elif Öğretmenimden bile güzel..
Ben: !!!
Ben: Ne kadar iyi çok mu sevdin öğretmenini
Ayaz: Evet çok sevdim....
...
Ben: Ayaz, Oya öğretmen benden de güzel mi?
Ayaz: Senden birazcık daha güzel.
Ben: (Yüzümdeki burukluğu saklamaya çalışarak) Sarışın mı, ne renk saçları var?
Babası: HaaaHaHa.. Oley..Oley.. (demedi ama hissettirdi)
Ayaz: (Anladı tabii vehameti, hissiyatımı pek saklayamam ben) Annecim Oya Öğretmeni 1 seviyorum seni 71 seviyorum.. Sen ondan daha güzelsin..
Ben: (Yetmez ama evet) Annecim öğretmenin belki de benden daha güzeldir..
Ayaz: Annecim Oya Öğretmeni 2 seviyorum seni 71 seviyorum..
Ben: Gittikçe artıyor..
Ayaz: Annecim seni 71 seviyorum Oya Öğretmeni 72 seviyorum..
Ben: (Bu kadar erken beklemiyordum oğulcan, birgün aşkımız bitecekti ama 4 değil 14 yaşında filan)


6 Mart 2014 Perşembe

resimli post..

 
Baktım da resimli postları dönüp de okumak çok daha güzel oluyor. Bu sebeple de resimli post yazayım dedim. Sonra günlük haberler, aa bak o gün de şunu yapmışız hatırlıyorum o günü demek çok çok güzel..
 
İlk resim aslında cumartesi gününün ilk aktivitesinden. Yine bir can dostum Pınarımın evde verdiği bir davete gittik Ayazla birlikte. Eski iş yerimden arkadaşlarımızın olduğu bir davetti, ikinci program nedeniyle çok kalamadım. Yine de herbirini görmek ayrı güzeldi. Çünkü hem eski iş yerimin hem oradaki arkadaşlarımın, yöneticilerimin bendeki yeri ayrıdır. 9 uzun yıl çalıştığım, üstelik ilk iş yerim olan yer.. Kariyerime başladığım, geliştirdiğim sıcacık bir ortam. Kötü diyebileceğim neredeyse hiç anım yok, son zamanlardaki zor günler dışında. Onlar da kötü değil üzücüydü daha çok. Çok şanslıydım çok.
Ayaz üst katta Doruk Agabeyinin oyuncaklarıyla oynadı. Bunlarla da resim çekildi. Ayaz'la gezmeye her yere gidebilirsiniz, kendini oyalar, normale göre çok daha anlayışlı olur. Hem sosyaldir hem de uyumludur.
 
 
İkinci resim haftasonu verdiğimiz sözü bir gün rötarla gerçekleştirdiğimiz balık yeme gezisinden. Hem balık hem lego sözümüz vardı ikisini de salı günü gerçekleştirdik. Önce balıklar yendi, Ayaz tabii ki hamsi tava, tuza banılan soğan ve salata eşliğinde parmaklarını yalayarak bir tava hamsiyi midesine indiriverdi. Sonra ilk minik legoları alındı. İşte oradan Ben10'le bir hatıra fotoğrafı..


Bugün de kendisini anneannesine emanet ettim. İki gün okulu kıracak oğlum. Pek memnun olmadı ama kaderine razı geldi. Okula gitmek istermiş, anneannesi bize gelsinmiş. Bu sefer planlarımıza uymadı. Yine de bırakırken keyfi yerinde yeni legolarla oynuyor ve ben gidince suyla oynama planları yapıyorlardı anneannesiyle..

5 Mart 2014 Çarşamba

dokuz kız desem benim için çok çok şey ifade eder..

Anlatmaya nasıl başlasam bilemedim, bilsem de ifade edemem zaten. Bu yüzden başladım yazmaya..
Benim 22 yıldır canım olan 8 arkadaşım var. Yani "dokuz kız" olarak bilinen arkadaş grubum mu desem ne desem? Liseye girişimizle başlayan, 22 yılını dolduran, nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde çok farklı karakterlerden oluşan ama herşeyimizi paylaşabildiğimiz, birbirimize her konuda anlayışla, empatiyle yaklaşabildiğimiz harika bir dostluğumuz var. Herşeyimizi derken evet herşey, bildiğiniz herşey, bazen kendinizle bile paylaşamadığınız herşey..
Artık blogu Ayaz'ın bloglugundan bizim bloglugumuza terfi ettirdiğime göre onları da burada daha çok yazacağım demektir.
Anlatamam dedim ya o yüzden de burada kesiyorum ve haftasonu çok güzel bir vesileyle yine bir araya geldiğimizde yavrularımızı aynı karede topladığımız resmi ekliyorum. Gökçe(tek kızımız) ve Yiğit eksikti ama, diğer dört adam burada, soldan sağa Mert, Emre, Ayaz, Taylan..


Elif'te toplandık bu kez ve Elif vesilesiyle toplandık, öyle bir sofra vardı ki bakın şimdi hayıflanıyorum neden resmini çekmemişim diye.. Ben diyeyim 15 siz deyiverin 20 çeşit birbirinden lezzetli yemekler, tatlılar.. Ayaz da 15 tane kadar zeytinyağlı sarmayı midesine indirdi. Çocuklar daha da bir kaynaştı. Yine bir yıllık terapi almış gibi ayrıldum yanlarından..