hastalık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hastalık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Haziran 2015 Perşembe

hastalık..kısa kısa..

Hazal Hanım Çarşamba sabahı sık sık hapşırmaya ve öksürmeye başladı. İlk hastalığı bu hanımefendinin. Gün içinde devam etmiş ama akşam iyiydi. Gece uyandığında durmadan hapşırma ve öksürme devam etti. Uyurken bir şey yok ama uyanınca başlıyor. Burnu da tıkalı. Klasik geniz akıntısı yani. Tabii hemen serum fizyolojik yapıldı, buhar makinesi açıldı. Sabah uyandığında gene vardı ama azalmıştı, tekrar serum fizyolojik yaptım. İki kez emzirdim, babaannesine emanet edip çıktım. Bu sefer kaşlar gözler de kızarmıştı. Bakalım gün içinde nasıl seyredecek hastalığın durumu. Allah'tan yarın evdeyim. yoksa içim hiç rahat değil. Hastalık olacak tabii ama böyle ufak ufak atlatalım, ilerlemeden kurtulalım.

Bugün büyük gün, yıl sonu gösterisi ve başrolde Ayaz Bey var. Heyecanlıyız, akşamı nasıl ederim bilemiyorum. Aç tırtıl olacak kendisi.


Başrolü kapmış adamım, ne de olsa sanatçı ruhu da var yeteneği de. İçinden geliyor yani, Müzik, oyunculuk, edebiyat bunlara yatkınlığı var. Ben uzman değilim ama o kadar belli ki. Bakalım zaman neler gösterecek. Bu yolun sonunda içinden bir mühendis çıkması da büyük olasılık tabii. Mutlu olsun da başka birşey istemem.. Bugün için dileğimse kızımın hemen iyileşmesi..

14 Nisan 2014 Pazartesi

hastayım, hastasın, hasta..


Aslında benim minik Ayaz'ım hasta.. Salı gecesi başlayan ateş, çarşamba ve perşembe de devam ederek cuma bitti derken cumartesi tekrar hortladı.. Pazar günü halsizlik ve ateş çıkma çalışmaları devam etti ancak artık galip gelinmeye başlandı ki 38 derecenin üstünü görmedik şükür.
Neymiş, boğaz yolları enfeksiyonuymuş. Zaten kendi doktoruna da götüremedim. Hatta doktora ben bile götüremedim. Babaannesi ve dedesi götürdüler sağolsunlar. Ben deli gibi çalıştım yine, katılmam gereken toplantılarım vardı vs. Yine de biraz geç gittim, biraz erken geldim, idare ettim. Şehnaz'ın yanına iki gün babaanne, iki gün anneanne takviyesi yolladık.

Bu hafta sonu şükrettik normalde sağlıklı sıhhatli yavrumuz olduğuna. Çocuk bu hasta olacak, büyükler de olacak, dermansız derdimiz olmasın. Yine de çok zor be. Kuzuna iki lokmayı oniki takla atıp yedirdikten sonra kusunca gardın bir düşüyor, bir zorlanıyorsun sonuçta. Cumartesi akşamı heralde hastaneye gideceğiz serum takacaklar, hiç ama hiç birşey yemiyor noktasındaydım. Derken kendimi zorladım, diren anne hanım dedim. Bir lokma, yarım saat sonra bir lokma daha, bir saat sonra iki lokma. Biraz naz niyaz, biraz kızma, biraz tehdit derken tüm kozlarımı oynadım. Taktikler tuttu ki pazar günü bilançosu; iki lokma yumurta -kendi istedi-, iki lokma ballı ekmek, yarım muz, yarım kase ekşili köfte, yarım kase nesquik topları -bunu da kendi istedi-, bir lokma kek, iki lokma poğaça, yarım elma, bir kase mercimek çorbası, 4 lokma et ve bir kaşık pilav ile sonlandı. Evet zafer benimdi. Şaka değil yani, böyle lokma hesabı, her lokma binbir eziyet, naz, arada bana bile bir iki tekme tokat, evet bana bile çünkü normalde kıyamaz bana.

Annelerin hakkı ödenmez, bu sabır ancak bir annede olabilir onu anladım. O nabzı ancak anne tutar, o nabza göre şerbeti ancak anne verebilirmiş.

Bu hastalık esnasında Ayazdan inciler;

- O ilaç karnımı bulandırıyor anne..(antibiyotik için)
- Biraz daha su sürersen çok sinirlenicem bak, anne baba size çokkkk sinirlenicemmm, hırrr.. (ateş düşürücüye rağmen ancak 40'tan 39'a inen ateş sebebiyle suyla başına, eklem yerlerime kompres yapan bize)
- Hiç birşey yemek istemiyorum, gofret istiyorum ama iyileşince yiycem..
- Bu elmanın tadı hiç güzel değil, bu yoğurdun tadı hiç güzel değil, bu ekmeğin tadı hiç güzel değil...
- Karnımı bulandırdın anne, senin yüzünden bak kanım bulandı..(yedirebildiğim herhangi bir lokma için)

İşte şimdi bomba geliyor, anneannesi gelmiş hemen Ayaz'ın yanında bitmiş;

Anneanne: Ayazcım sen neden hasta oldun, kargalar mı gagaladı bebeğim seni.
Ayaz: Sen gelmedin diye, seni özledim.
Anneanne: Ben hemen iyileştiririm şimdi oğlumu.
Ayaz: İlacım geldi, artık iyileşirim.
Ben: !!??
Anneanne mest tabii..

Sağlıklı, sıhhatli güzel bir hafta olsun..

28 Temmuz 2011 Perşembe

Ayaz Hasta..

Salı gecesi şans eseri uyurken öpüp koklamaya kara verdiğim oğluma bir de dokundum ki yanıyor. Ateş 38,6 olmuş. Hemen calpol verildi tabii ve sabah da ateş tekrar çıkınca doktor arandı. Doktoru da tatildeymiş. Sadece ateş var o nedenle üç gün bekleyelim, doktora götürmenize de gerek yok dedi. Bir calpol bir ibufen veriyoruz. Mümkün olduğunca ilaç aralarını uzun tutmaya çalışıyorum. Ateş devam ediyor, dün gece 39,5 u da görünce dayanamadım verdim ibufeni gece 23.30 gibi. Öğlen 12'ye kadar idare etti. Ama sonra yine yükselmiş. Calpol vermişler bu kez. Dün evde kaldım, bırakıp da gidemedim işe yavrumu. Bugün mecbur geldim. Bakalım yarın ne gösterecek.

İlaç aralarını açmak için bol bol su ve sirkeli suyla kompres yapıyorum ama istemiyor yavrucak. E ben de olsam ben de istemezdim. Ama 39,5'ken ateşi -uyuyordu zaten- uyanmadı bile. 38,5'a düşürene kadar devam ettim. Sonrasını ilaca bıraktım.

Ne zor, bebelerin hasta olması ne kadar zor.

6 Haziran 2011 Pazartesi

Ayaz hasta..

Gezi yazısı yazacağım ama bit türlü fırsat bulamadım.
Cuma günü Ayaz'ı 18 ay kontrolüne götürdüm. Biraz geç oldu tabii Ayaz Paşa nerdeyse 21 aylık oldu, biraz ağırdan aldık galiba, tatil hazırlıklar vs. de girince araya bu zamana kaldık. Bu arada özel doktora götürsem de Ayaz'ı aşılarını sağlık ocağında yaptırmayı tercih ediyorum. Hem aşıların taze olması açısından hem de soğuk zincirinin kırılmadığından emin olduğum için. Şimdiye kadar aşılar Ayaz'da ne ateş ne de başka bir yan etki yaptı. Tüm bu geçen zamanda bir kez özelde yaptırmıştım aşısını ki çok güvenilir bir kurumdu, bir de baktık aşının son kullanma tarihine bir ay kalmış. O kadar eski yani. Sürekli oraya götüren arkadaşlarımızı da uyardık, bu kez onlar kontrol etti ki son kullanma tarihi az da olsa geçmiş.
Cuma günü de sağlık bakanlığının standart takviminde olmayan, Ayaz'ın doktorunun da önerdiği Hepatit A aşısını yaptırdık. Doktor bu aşının yan etksinin de olmadığını, banyo bile yaptırabileceğimizi söyledi. Fakat Ayaz'da iki gündür ateş var. Tamam düşük ama var. Daha da önemlisi halsizlik var. Allah'a şükür iştahsızlık ya da başka birşey yok. Şimdi bilemiyorum. Bu çocuk hasta mı? Üşüttü mü? Yoksa aşıdan mı? Doktoru aradığımda aşıdan olabilir dedi. Tamam yan etkisi yok ama sonuçta vücuda mikrop verdiler. Üstelik dün akşam yemek yerken kustu. Normalde bebekken bile hiç kusmayan bir çocuk Ayaz. Ama kusmadan önce de boğazına bişey kaçtığı için öksürüyordu. Bundan da kusmuş olabilir. Bilemedim. Bilemiyorum. Umarım bu kadarla kalır, bugün de son olur.
Herkese iyi haftalar..

Not: Resimde ilk kez aşı karşılığı ödül almış mutlu Ayaz'ı görüyorsunuz..

3 Şubat 2011 Perşembe

antibiyotikle tanışma..

Evet maalesef korkulan oldu, Ayaz iyileşemedi, tekrar kontrolde antibiyotiğe başladı. Seconder bakteriyel bişey olduğunu söyledi doktor. Bunun anlamı; virütik olan hastalıkla vücut bakterilere de dirençsiz hale gelip, bakteriyel hastalık kapması da muhtemelmiş. Bizimki artık bu bakteriyelden yani, bu nedenle de antibiyotik başladık. Zaten ilk gittiğimizde de uzarsa bakteriyel de olduğunu düşünürüz demişti. Ayrıca öksürük şurubu ve burun damlası da değişti. Yalnız bu kez ilaçlar hemen etkisini gösterdi. Burun akıntısı ve öksürük neredeyse bitti.

Bu arada evimizin babası, tam iyileşmeden ilaçları kesince daha beter hasta oldu bu sefer ateşlisinden hem de.

Ben ne oldum? Düşmedim tabii ki.. Düşemedim.. Fırsat kalmadı bana.. Hep hastayım, hep bir burun akıntısı, öksürük ama ayaktayım. İlaç filan da almıyorum.. Bakalım..

25 Ocak 2011 Salı

son kale de düşüyor..

Son kale ben.. İlk düşen evimizin babasıydı. Sonra da Ayaz hasta oldu. Perşembe günü hafif yaşaran gözler ve akşam saatlerinde bir-iki kuru öksürükle başladı, cuma burnu akmaya ve öksürük artmaya başladı, tüm haftasonu planları iptal edildi, haftasonu gittikçe kötüleşti. Burun akıntısı ve öksürük başka birşey yok. Pardon başka birşey de var, iştahsızlık. Oğlumu ilk kez iştahsız görüyorum. Çok zor. En sevdiği şeyleri bile istemiyor canı. Gece bol bol süt içiyor uykusunda(ballı ya da balsız) o kadar. Şimdi gel de o sütü verme, yok gece beslenmesine alışmasın de, yok dişlere zaralı de. Gel de verme, tüm kurallar alt üst oluyor. Bunun yanında bol bol ballı zencefil verdim. Yatarken ayaklarına vicks sürdüm. Buhar makinesini tam randımanlı çalıştırdım. Bol bol sıvı verdim. Seum fizyolojik tabii devamlı yapıldı. Tavuk suyuna çorba yaptım ki zar zor içirebildim. Ihlamur zinhar içiremedim. Her denediğimde sadece birkaç yudum.

En son pazartesi sabahı kahvaltısını ederken öksürükten kustu. Bütün yediklerini çıkardı. Hemen toparlayıp doktora gittik. Bu kez bize daha yakın bir hastanedeki başka bir doktora. Arkadaşlar tavsiye etmişti zaten. Doktor teyzesi sağolsun, çoğu doktor antibiyotik yazar çünkü göğse inmiş baya dedi ama ben pek ilaç sevmem hatta antibiyotik hiç sevmem dedi. Burnunu açması için bir damla bir de öksürüğü kurutmak için bir şurup verdi. Tüm kocakarı ilaçlarıma okey verdi hatta kendisi de bir tarif ekledi. Kara turpun içini oyup, bal koyuyorsunuz. Yimidört saat bekliyor sonra bu balı ilaç gibi kaşık kaşık veriyorsunuz. Çok etkilidir dedi doktor teyzesi oğlumun. Şimdi henüz turp olayına giremedim, bu akşam bulmaya çalışacağım.

Şurup uyku yapabilir ya da düz duvara tırmandırabilirmiş, öyle olursa haber verin dedi. Şükür ki anormal bişey olmadı. Ben gerçi düz duvara tırmanmasını bekliyordum ama olmadı. Biraz uyku yaptı. Calpol'den daha az.

Derken benim boğazlar ağrımaya, burnum akmaya başladı. Oysa kendime çok güvenmiştim. Ayaz'ın babası iyileşme yolunda, ben de bu kadarla atlatayım lütfen ailecek bu kısır döngüden çıkalım derhal.

Not: Doktora gitmek için de olsa dışarı çıkan oğlum sevinçten delirdi. Dönüşte de eve girmek istemedi. Oğlum da hemen iyileşsin de hem arkadaşı Demirkan'a hem de haftasonu gezmelerine kavuşsun.

28 Aralık 2010 Salı

bir de hastalık..

Antakya'dan döndükten iki-üç gün sonra Ayaz'ın burnu akmaya başlamıştı. Çok önemsemedim, biraz artınca da peditus verdim. Bu arada geçen hafta da 15. ay kontrolüne gittik, orada muayene de oldu tabii ki, bir sorun görmedi doktorumuz. Sadece kulaklarda hafif kızarıklık var, ateş çıkarda orta kulağa çevirebilir. Ateşi çıkarsa hemen getirin dedi. Böyle bir sorun da yaşamadık. Ancak haftasonu öksürüğü gittikçe arttı, en son pazar gecesi tabiri caizse "köhür köhür" öksürdü bir-iki kez. İyice ciğerler inmeden doktora götürelim istedik hemen. Aslında babası biraz panik yaptı diyebilirim. Bronşiyolit bile değil sadece başlangıcı olduğunu söyledi doktor. İki tane nur topu gibi öksürük şurubu verdi. Dün de şurupları vermeye başladık. Çok öksürmüyor, ancak öksürdüğünde de korkutucu bir ses çıkarıyor.

Bunun dışında, neşesi, keyfi, enerjisi gayet yerinde. İştahı iyi maşallah. Kulaklardaki kızarıklık da geçmiş. Başka bir sorun yok yani. Bir önceki yazıda bahsettiğim kızarıklıklarsa büyük ihtimalle sinek ısırığı, hatta en sonunda dün gece sineği de yakaladık. Başını vurduğu yerse şişmedi bile (hemen soğuk kompres yapmamızın büyük faydası oldu) sadece hafif morardı ancak aynı yerde bir de sinek ısırığı olduğu için dikkati çekmiyor.

Ne oluyor anlayamadım, sinekler, düşme bir de hastalık. Canım yavrum. Tüm bu kötü enerjiyi savuşturmak istiyorum senden uzaklara.. Bir de hiç hasta etmedik yavruyu diye övünüyorduk.. Bir haftasonunda başına gelmeyen kalmadı oğlumun..

18 Mayıs 2010 Salı

İlk Hastalık


Ne kadar soğukkanlı olsam da, ne kadar bunlar yaşanacak desem de bebeğimin hasta olması içimi yaktı, kavurdu. Çok belli de edemem ben bu gibi şeyleri, yapılması gerekeni yapar, etraftakileri sakinleştirmeye çalışır hep içime atarım.

Önceki postta da özetlemiştim zaten. Şimdi bu ateşli hastalık sırasında neler yaptık nelere dikkat ettik onu yazalım.

Ayaz'ın durumu:
  • Oğlum -maşallah- hiç zorluk çıkarmadı. Bol bol uyudu. Halsizlikten ve ateşten başını bir oraya bir buraya koyup yatiyordu zaten.
  • İlk iki gün iştahı iyiydi ama sonradan kapandı. Ben süt var yok dinlemeyip sürekli emzirdim. İyi olduğunda, sütüm de artmıştı emzire emzire :) Zorlamadım yedirmek için. Dediğim gibi emzirerek takviye etmeye çalıştım.
  • Önce tatil, sonra hastalık dolayısıyla yanımda yatmaya alıştı sıpa-siva..
  • Süzüldü tabii.. Döküntüler de bittikten 3-4 gün sonra kendini toplayabildi.

Nasıl başa çıktık:

  • Başa çıkmak söz konusu değil tabii de, ateşle mücadele verdik diyebilirim.
  • Ateşi -koltuk altından- 39.5'lara kadar çıktı.
  • Ateş 38 derecenin üstünde olduğu sürece 6 saatte bir doktorumuzun önerisiyle Tylol(Aslında Calpol önermişti ama yanımda Tylol vardı. Doktor fark etmeyeceğini söylediği için Tylol'e başladık) verdik. En sık 4 saatte bir verebileceğimizi söyledi doktorumuz ama buna gerek kalmadı.
  • Ancak Tylol ateşi ancak 38 derece civarında/üstünde tutabiliyordu, 38'in altına çok nadiren indi. İstanbuldaki ilk gecemizde, ilacı verdiğimizin üstünden henüz 3 saat geçmişken ateşi 39'un üstüne çıkınca yine doktorumuzun önerisiyle İbufen verdik. İbufen işe yaradı ancak ateşi 36'nın da altına düşürdü. Bu kez ben yine korktum tabii. Bir daha İbufen vermedik, ateş de bir daha 39'un üstüne çıkmadı.
  • Calpol(Tylol) ve İbufen dönüşümlü olarak kullanılabilir bence en güzeli. Zaten doktor da öyle dedi. Ancak bir günde ikisinin toplamı beş defayı geçmeyecek şekilde vermeliymiş. Ayrıca ateş 39'u geçmediği sürece İbufen'e gerek de yok sanırım. Çokkkkk etkili gerçekten.
  • Ateşin tavan yaptığı gün ikinci gündü.
  • Pazartesi doktora gittik ve dışkı ile idrar tahlili yaptırdık. İdrarda lökosit sayısı biraz fazla çıktı ki bu da hasta olduğunu gösteriyor işte :) Ne olduğunu anlamak için kan tahlili gerekiyor ki, doktor mecbur kalmadıkça yaptımayalım dedi, biz de sevindik.
  • Aslında tecrübeli olsak bir gün daha doktora gitmeden bekleyebilirdik, böylece ne olduğu anlaşılırdı ve ne biz ne Ayaz hastanelerde helak olurdu hasta hasta.
  • Doktorumuz ilk günden itibaren genellikle bebeklerde ateşin üç gün süreceğini de söylemişti ki bizimki de üç buçuk gün sürdü.. İkinci gün gibi de 6. hastalık olabileceğini söylemişti.
  • Pazar ve pazartesi de ateş gittikçe azalarak devam etti. Pazartesi akşamı bitti.
  • Salı günü biraz döküntü oldu, ancak çarşamba tam olarak döküntüleri gördük ve 1-2 günde döküntüler de geçti.

6. Hastalık dedikleri:

  • Üç gün yüksek ateş, peşinden ateşin kesilmesiyle birlikte vucütta pembe pembe döküntüler yapan hastalık.
  • Virütik bir hastalıkmış ve bir kere olduktan sonra hayatın boyumca bağışılık kazanıyormuşsun.
  • Uçuğa neden olan virüsle aynı aileden geliyormuş baş belası.
  • Bu döküntüler kaşıntı da yapmadı Ayaz'da. Duyduğum kimsede de yapmamış. Var mıdır istisnası bilemem.
  • Ayrıca doktorumuz 6. hastalıkta İbufen kullanımının ateşte büyük düşüşe neden olabileceğini de söylemişti, dikkat derim..

Not: Resimde oğluşumun döküntülerini görebilirsiniz dikkatli bakarsanız, ancak neşesi yerinde.. Baygın halinin de resimleri vardı ama buraya koymak istemem..

Önemli Not: Ben doktor ya da uzman kişi değilim. Sadece kendi yaşadıklarımı paylaşıyorum. Burada yazdıklarım kimseyi bağlamaz, beni de bağlamaz :), mutlaka kendi doktorunuzla konuşarak buna göre hareket edin.

Kendime Not: Kullanım koşulları hazırlayarak oraya refere etsem iyi olacak sanırım.

7 Mayıs 2010 Cuma

Döndük..

Düşündüğümüz gibi Ankara'da iki gece kaldıktan ve oradaki diğer akrabaları ziyaret ettikten sonra Antakya'ya geçtik. Antakya'da da 5 gece kaldık ve yine Ankara aktarmalı olarak yapacağımız dönüş yoluna koyulduk. Hesaba göre cuma akşam Ankara'da olacak, Cumartesi sabahta İstanbul'a doğru yola çıkacak, o gece dinlenip Pazar Ada Defne kuşumuzun ilk doğum gününde yerimizi alacaktık. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Ankara sınırlarından girdiğimizde Ayazımın ateşlendiğini fark ettik. O geceyi hepimiz yüreklerimiz ağzımızda ben de oğlumun başında ateş ölçerek geçirdik. Sürekli doktoru ile konuştuk. Bizi ne kadar rahatlatsa da ilk ateş işte yüreğimizi yaktı. Sabah ateşi biraz düştü. İyi gibi olunca, yola çıkalım, evimizde olalım istedik. Akşam 19:30 gibi evimize vardık. Bu sırada düşük giden ateş yine tavan yaptı. Neticede ben işe başlayamadım. Şimdi oğlum çok iyi şükür. 6. hastalıktan muzdaripmiş meğer kendisi. Artık tamamen iyileşti. Rutinimize de döndük. Ayrıntılar sonraki postta..