21 Ağustos 2009 Cuma

Son Gün

Bugün itibariyle izne ayrılıyorum.. Doğumun normal tarihine tam üç hafta kalmış oluyor. Yaklaşık yedi senelik aralıksız çalışma üzerine böyle uzun ara vermek -bazı zamanlar çok istemiş olsam da- şu anda gerçekten enteresan geliyor. Tabii başıma geleceklerin henüz farkında değilim :) Herkes bebiş geldikten sonra zaten birşey anlayamayacağımın, işin aklıma bile gelmeyeceğinin altını çiziyor sağolsunlar ancak ben bu ruh halinden çıkamıyorum. Daha bırakmadım sonuçta hala bugünüm var ve önümüzdeki hafta için hemen hemen hergün yapılacaklar listem var. Yine de kendimi sudan çıkmış balık gibi hissediyorum, napabilirim.
Yazı biraz daha bu modda giderse ağlayacağım sanırım. Fazla mı abarttım ne?
Sonuçta gerçekler de şöyle ki, çok rahat geçirdiğim ve hemen hiç mızmızlanmadığım hamiloşluğumun sonuna geldim. Gerçekten de artık bütün gün koltukta oturmak, ekrana bakmak ve kafamı toplamak hem bana hem bebişe zor geliyor. Dün biraz daha beklesem mi düşüncesiyle işe geldiğimde, akşamı ne kadar zor ettiğimi gördüm de içim biraz rahatladı. Hatta bu hafta gerçekten zor geçti. Yanlış anlaşılmasın, aktif yaşamımı tüm hızıyla sürdürüyorum aslında! Tüm bu şikayetime rağmen bu hafta içi akşamlarına biri benim olmak üzere iki doğum günü kutlaması, ve bir arkadaşlarla dışarda yemek organizasyonu sığdırdım :) Hatta bu akşam da Ada bebeği sevmeye ve ramazanın ilk iftarını yapmaya kayınvaldemlere gidiyoruz. Gezmelerden gezmelere koşuyorum anlayacağınız.
İş yerinde olmanın zorluğu şu ki sandalye tepesinde, karnınızda 7x24 oynaşan oğlunuzla fazla oturamamanız ve işlere konsantre olamamanız. Sonuçta oğlum biraz ayaklarımı uzatayım istiyor ve ben de çalışmaya bi süre veda ediyorum..

18 Ağustos 2009 Salı

Süpriz dediğin...

...böyle olur.
cumartesi sabahından beri ağzım kulaklarımda gezdiğimi,
evdeyken onbeş dakikada bir pencereden aşağıya bakıp kulaklarımdaki ağzımın daha da kocaman olduğunu,
böyle bir kocişe sahip ne şanslı bir kadın olduğumu,
böyle bir babişe sahip oğlumun ne şanslı bir evlat olacağını ilan etmek istiyorum!
sen birtanesin ve çok yakında iki kişinin birtanesi olacaksın
seni çok seviyoruz..

5 Ağustos 2009 Çarşamba

34 + 5

Şuandaki hafta ve günüm başlıktaki şekilde. 32. hafta için gün saymıştım çünkü önemli bir dönüm noktasıydı. Şimdi farklı kaynaklara göre önce 35. sonra 37. hafta için gün sayıyorum. 37 yi de görmek kısmet olursa nasıl gün sayabileceğimi bilemiyorum.
Önce kendimden bahsedeyim. 32, 32 diye beklerken tatildeki haftamızdı hedef haftamıza ulaştığımızda. Gerçekten çok kısa sürede karnım inanılmaz bir hızla büyüdü ve hareket kabiliyetim iciye kısıtlandı. Mesela eğilmek dünyanın en zor işlerinden biri artık benim için, hatta eğilmek yok tabii ki doğrusu çömelmek oluyor. Daha önceleri de fiziksel ve duygusal olarak pek çok değişim yaşadıysam da hayatımı aynen sürdürmeye çalıştım hep. Ancak bundan sonra gerçekten hamile olduğumu ve bu hareketliliğe bir dur demem gerektiğini anlamış bulunuyorum. Peki dur diyebiliyor muyum? Tabii ki hayır! Ben demiyorum ama bir yerden sonra bedenim diyor ve dinlenmek zorunda kalıyorum. Mesela geçen haftasonu, gece bir buçukta yatıp, sabahın altısında uyanmak zorunda kalıp, gözümden uyku akarken yine de planlarıma sadık kalarak saat onda annemle Eminönünde buluşup, sanırım her hamilenin yaptığı -yapmayanlar da yapmalı-, yaklaşık altı saat süren Eminönü seferini gerçekleştirip, bunun üstüne elimde torbalarla şirkete uğrayarak servisten gelen arabayı alıp eve gittim. Sonra da başta bana yardımcı olacak sonra da bebişimize bakabilecek bir adayla buluştuk kocişle. Tekrar eve dönüp biraz uzandıktan sonra ayağa kalkmak istediğimde ayaklarım beni kabul etmedi! Yat emri verdiler, resmen üzerlerine basamamak neymiş bunu anladım ve hemen bir duş alıp bedenimin verdiği talimatı yerine getirdim tabii ki, ayaklar havaya gözler uykuya!
Oğluma gelirsek, annesi olarak itiraf etmeliyim ki kendilerinin tombiş olması hevesi besliyordum hep ne yapabilirim. O da beni kırmamış ki 33 + 3 doktor kontrolünde 2900 gr çıkarak ve üç buçuk haftada bir kilo alarak doktorumuzla beraber hepimizi şoke etti. Zaten dolgun bebek kategorisinde seyreden kilosu iri bebek sınırına dayanmış oldu böylece. Şeker ya da onun gibi herhangi bir sorunum olmadığı için tamemen genetik olduğunu söyledi doktorumuz. Gerçekten de babası da aynen böyle kilolu ve koca kafalı doğmuş. Hatta doğumu baya olaylı olmuş. Bizim Ayazımız da koca kafa, doktor amcası böyle hitap ediyor kendisine. Bu kilo durumu her açıdan çok iyi olsa da normal doğumu riske sokuyor maalesef. Ben normal doğum olmasını çok istiyorum, baştan beri hiç sezeryan düşünmedim açıkçası. Şimdi oğlumun her ne kadar dombili olmasını istediysem de tamam artık oğlum dur da seni hemen kollarıma alayım diyorum. Duy beni, annen biraz kararsız kabul bir öyle diyor bir böyle ama sen yine de dinle onu :) Kilo durumlarımız böyle. Hareketlerimizi de buraya not etmek istiyorum. Zaten 4 aydan beri gittikçe hızlanan ve çoğalan hareketler 7x24 olmaya başladı artık. Şu an tam haftasını hatırlayamasam da yaklaşık 16. haftadan beri hareketlerini keyifle hissediyorum. Aynen o haftadan beri de her kontrole gittiğimizde babasıyla beraber çok hareketli normal mi sorumuzu rutin olarak yöneltiyoruz ve sakıncasımı var cevabımızı alıyoruz :) Tabii ki sakıncası yok ve hatta harika, son dönemlerdeyse karnımdan çıkmaya karar verdiğini düşünmeye başladım. Ya da kordonuyla ip atlıyor bebişim. Tam olarak kestiremedim. Oğlum sen çıkınca nasıl birşey olacaksın, ne şovlar yapacaksın bize merakla bekliyorum. Peşinde koşmaktan ne babanın fazla kiloları ne de benim hamilelik kilolarım kalacak gibi görünüyor. Daha şimdiden sana bayılıyoruzzzzz...

Tatil ve Şekerler


Resimdeki şekerler benim iki birbirinden tatlı yeğenim.. Oğuz ve Emir.. Bu sene tatili hep beraber yazlıkta geçirdik. Oğluşum da beklediğimiz zamanda gelirse inşallah Emir'le tam bir yaş araları olacak. Seneye yazın ne durumda olacağımızı da böylece gözlemlemiş olduk.
Tatil gerçekten çok güzel bir zaman dilimi :) Yüzmek de gerçekten hamileller için en iyi spormuş. Bunu tespit etmiş oldum. Aylardır yüz üstü yatmak nedir bilmeyen bir hamiloş olarak kendimi yüz üstü sulara bırakıverdim. Tam da 32. haftayı doldurmuş ve kendini ağırlaşmış hisseden biri için kuş tüyü gibi hafif hissedebilmek neyse yüzmek o işte. Karnım ilk suya girdiğinde, sanırım sıcaklık farkından şok olan miniş oğlum hoplayıverdi ve sonraki iki gün boyunca da ne zaman denize girsem ilk hoplamadan sonra kıpırdamadı. Ancak denizden sonra sıcak duşun altında her zamanki hareketli haline geri döndü. Tam bizimki galiba tatlı su balığı dediğim anda denize girdiğimde oğluş da hareketli haline geri kavuştu da ben de rahatladım. Ne olursa olsun insan acaba korkuyor mu, rahatsız mı diye düşünmekten geri duramıyor. Bizimki karnımda devamlı hareket halinde bir bebiş olduğu için de on dakika hareket etmese ben meraklanıyorum.
Tatil tatil diyorum ama fiziksel olarak çok da dinlenemedim aslında. Sağolsun annem beni yormamak için elinden geleni ardına koymadı ama evde on aylık bir tatlı Emir olması yine evde olan tüm yetişkinlere yetti de arttı bile. Bunun yanında tabii ki denize girmek beni normalin on katı filan yormuştur heralde. İşte tatlı yorgunluğun anlamı tam da bu olmalı! Çünkü tüm bu fiziksel aktivite sadece yorgunluk verdi dersem büyük haksızlık olur, esas olan beynimin ve ruhumun gerçekten dinlenmiş olması ve her uykunun ardından kendimi çokkkk daha dinç ve enerjik hissettiğimdir diyebilirim.
Netice olarak tüm hamilelere yüzmeyi tavsiye ederim. Doktorlarınız zaten tavsiye ediyrodur ama naçizane benim de fikrim yüzmek gibisi yok.
İlk gittiğimizde havuz gibi olan deniz pazartesi abimlerin gelmesiyle dalgalı denize dönüştü, salı dalgalar iyice abartınca biz de Sarımsaklı'ya kaçtık ve çok güzel bir gün geçirdik. Emir Hakkımızı ilk kez denize soktuk. İlk girişte ağladıysa da daha sonraları hep çıkmamak için ağladı. Ne güzel. Seneye oğlumuzla bu tecrübeleri yaşamak da nasip olur umarım. Bir akşam da Cunda'ya balık yemeye gittik. Meşhur B.ay Nihat'ta yemeye karar verdik. Balıklar ve mezeler iyi olmasına karşın fiyatları oldukça pahalı buldum benden söylemesi. Son gecemizde ise sevgili arkadaşlarımız Ata&Umay'ın nişanına katıldık. Tamamına ermesi diliyoruz hepberaber. Sonraki gün çıktık dönüş yoluna. Erkenden çıkıp Susurluk'a 8 km uzalıktaki Ulusoy Outlet'te takılır ve sonra Susurluk'ta yemek yeriz diye düşündük. Outlet'te oyalanınca ve yemek yenecek çok güzel yerler olduğunu görünce yemeğimizi de orada yedik. Bir çok markanın outlet mağazası vardı. Bunlardan sadece bazılarını gezebildik, Beymen gayet faydalıydı tavsiye ederim. Kendime birşey alamadım :( artık hamile giysilerine gerek yok, normalleri deneyemiyorum, ayaklarım da iki numara büyümüş durumda! Doya doya alışveriş yapmayı özledim ben yahu. Neyse efendim günün karlısı sevgili kocam oldu kendisinin pek böyle bir talebi olmasada alışveriş isteğimi onda tatmin ettim, ve tabii ki oğluşa da artık her alışverişte olduğu gibi bişeyler aldık. Feribota gitmek için yola çıktığımızda hala vaktimiz olduğunu görünce Bursanın girişinde Özdilek Outlet'e uğradık. Burdan da Ayaz Beyimizin hastane çıkışlarını aldık. Akşam eve vardığımızda bir gün fazladan izin aldığım için kendimi tebrik ettim, o yorgunluğun üstüne hemen ertesi gün işe gitmem zaten mümkün değilmiş. Tatili de ertesi gün evde dinlenerek tamamlamış oldum(yalan oldu biraz, tabii ertesi gün de biraz gezdim ama eve erken gelip dinlendim :)).