26 Nisan 2016 Salı

hafta sonu..

Cumartesi günü abimlerle annemde buluştuk. Çocukların çocuk bayramını kutlamak için desem biraz abartı olabilir tabii. Program kendi kendine gelişti. Önce Hazal'ı emanet edip yengemizi alıp Ayaz'ı İngilizce dersine götürdük. Senoş'la bize de bedavadan Üsküdar'da gezecek 1 saat kaldı böylece. Acele tarafından bir kaç mağaza gezildi, 40 yıllık kasabımızdan etler alındı. Meşhur Üsküdar fırınlarından birinden çaylık bir şeyler alındı. Hop Ayaz dersten alındı :) Gittik tekrar anneme.. 1 saat kadar muhabbetten sonra Senoş'la aldık çocukları parka götürdük. Ayaz ve Hazal ilk kez birlikte kaydılar.

ağabey, kardeş kaydıraktan kaymaca

Mest oldu tabii ikisi de. Kimse parktan çıkmak bilmedi. Ayaz bir su isterim krizine girdi. Onun dışında bir yaramazlık yok. 

ağabey, kardeş sallanmaca

Parklardaki kaydırakların elektrik üretmesinden hiç hoşlanmayan Emir kaymadı, onun yerine Hazalla salıncak sefası yaptı. Bizimki istese sallanabiliyor ama istemiyor. Oturduğu gibi salıncağa önündeki emniyeti açıp iniyor.


iki kuzen eğlenmece

Hep Hazalın gönlü yapılmadı, iki kuzen birlikte de parkın tadını çıkarttı. Parktan sonra hemen oranın çarşısını gezdik, işte ne bileyim kuru üzüm istediler, içecek istediler, su istediler, çevirme tavuk istediler hepsini aldık. İstekler de insaflıydı zaten. 

Döndük anneme, Yediler oynadılar, gece sekiz civarı herkes yollandı evine.


bu video pazar günü meşhur zürafalı parktan :)

Pazar günü önce gösteri için okula gittik, sonra planımız Barış Manço'nun evini ziyarete gitmekti, sözüm vardı Ayaz'a. Trafiğe bakalım dedik gitmek ne mümkün? Bazı yollar kapalı olduğu için kalanlar da kilit olmuş.

İkna ettik oğlumuzu, gittik burnumuzun dibindeki zürafalı parka. Parkta zürafa şeklinde bir kaydırak olduğu için adı böyle kaldı. Buz gibi havada bir de dondurma yedi mi keyfine diyecek kalmadı. 

Peşi sıra ödevlerini bitirmek kaydıyla istediği kadar tv hakkı verdim kendisine, Bir ara benimle fasulye ayıklarken görüldü. Hafta sonu da böylece bitti.

Minik kuş mu? Ona zaten ne kadar o sokak o kadar mutluluk demek :)

İşte çocuklar gibi şen olmak bence bu demek..

25 Nisan 2016 Pazartesi

23 Nisan yazısı..

23 Nisan gösterisini 24 Nisan'da yaptı oğlum..
Diyarbakır oynadılar minicik hallerine bakmadan..
Bu sırada beklerken whatsapp tan fotoğrafını paylaştım kuzenlerle. Kuzenimin eşi de ilkokulda aynı yöreyi oynamış ama o zaman böyle yöresel giyinmek yasakmış. Ne memleket di mi ama?

ciddi evladım :)

..ve son..

küçük adamlar

Keşke Atamızın bize bıraktığı çocuk bayramını gerçekten coşkuyla yaşayabilsek. Çocuklar için herşey coşkulu zaten ve ben de hafta sonunun iki gününde de hep mutlu olsun diye uğraştım. Yine de sokaklarda, büyük organizasyonlarla aynı coşkuyu bizim de hissetmemizi isterdim.

Neler mi yaptık? o da hafta sonu yazısında olsun..

18 Nisan 2016 Pazartesi

haydi çocuklar bahçeye..

İtiraf ediyorum.. Biraz oyalanın, güzel güzel kendi kendinize vakit geçirin istiyoruz. Anne&baba ne oynasak diye peşimizde koşmayın ve biz de vicdan azabı çekmeyelim istiyoruz. Çok güzel oynayın, çok keyif alın ve bütün enerjinizi harcayıp akşam da erkenden ve hemencecik uyuyun istiyoruzzzz! İşte bu yüzden hoşgeldin bahar :) Yaşasın parklı bahçeli günler :)


Bu aralar Ayaz okuldan gelir gelmez kendini bahçeye atıyor ve en az 2 saat kendisini evde göremiyoruz. Zaten eğer çıkmamışsa ki çıkmaması için evde olmaması gerekiyor, arkadaşları kapıya dayanıyor hemen.


Hazal desen kapıdan birisinin çıktığını görmesin hemen gidip ayakkabılarını alıp kapıya dikiliyor. Yürümeyi de iyice ilerletti. Şu sıralar en büyük hedefi koca koca merdivenleri tırmanıp kaydırağın tepesine dikilmek.

Bu aralar bizde haberler böyle.. Ne demiştik yaşasın güzel havalar :)


7 Nisan 2016 Perşembe

Mutluluk..

Bu sabah işe geldim ve hemen çalışmaya başladım çünkü programımın biraz gerisinde kalmışım. Sonra telefonum çaldı,  hadi onu cevaplarken maillerime de bakayım dedim. Bir de ne göreyim, blogda bir hareket bir bereket var.



Ne mi olmuş?

SADE VE DERİN  blogunun yazarı sevgili deeptone "duyurular ve izlenesi bloglar" yazısında bana da yer vermiş. Bir sürü ziyaretçim gelmiş :) hepsi de hoş gelmiş.

Uzaklardan gelen bir dokunuşun bana verdiği bu pozitif enerjiye ben bile inanamadım. Yaşasın blog kardeşliği!

4 Nisan 2016 Pazartesi

2016 Mart nasıl geçmiş bakalım..

Bir türlü içmden yazmak gelmezken, kendimi zorlamaya karar verdim.. Bol fotolu bir post hazırladım..


Sehpaları ters çevirip oturmak gibi muzırlıkları var evet


..ve gülen gözleri var hep gülsün istediğim..




okulun mutlu ve hızlı sporcusu


biraz da süslü, nasıl giyiniyor, nasıl heves ediyor daha şimdiden bizim terliklerimizi giymeye şaşırıyorum.


canımız ikizlerimiz Masal ve Melodi ile bir günlüğüne de olsa kavuştuk, çok eğlendiler her zamanki gibi.. kızlar Ayaz bu gece bizde kalsın diyorladı, Ayaz da bir daha ne zaman geleceğiz diyordu..


hangisi Aslan Kral?


salıncak mevsimi açıkmış oleyyy!


evet artık yürüyor :)


..ve düşüyor ama no problem. kalkıp yola devam. canı hiç mi hiç tatlı değil..


okuluyla gezide Ayaz, mekan İstanbul Kelebek Çiftliği, ben gitmedim ama çok güzelmiş herkes çok beğenmiş.


geziden devam, çocuk olmak ne güzel!


aslan kral ve aynı zamanda komutan..


sadece yürüyor mu sandınız telefonla da konuşuyor..

Martı havaları ısıtıp baharı getirerek bitirdik, içimizde bahar sevinci bile bırakmadılar, lütfen bundan sonra daha iyi günler görelim milletçe, insanlıkça..

Demek ki neymiş, ne demiş o büyük adam;

"Yurtta sulh cihanda sulh!"

Bu kadar basitti aslında. Bunu yapan kazanır.


15 Mart 2016 Salı

hafta sonu..

Cumartesi genel rutinimizde geçti. Sabah Ayaz'ı dedesiyle birlikte havuza bırakıp biz babaannesine geçtik. Sonra dedesinin doğum gününü kutlayıp Ayaz'ı bu kez İngilizce dersine bıraktık ve eve döndük. Çıkışta ben aldım ve birlikte alışveriş yaptık, evde ödevleri tamamladık.. İple ertesi sabahı çektik. Çünkü pazar günü planımız Demirkan'a gitmekti..

Pazar da Önce yüzme ve babaanne ve öğlen Demirkan'a kavuşma. Benim oğlum çok duygusal ve aidiyet duygusu çok yüksek. Daha arabayı park ederken "ayyy canım Ayazağa ormanı" diyor. Mutlaka eski markete uğruyoruz. Kont ve Tarçın'a bakıyoruz ki bu kez maalesef yoktular. Çok mutluydular. Tabii Mehtap ve ben de. Sonra ben gidip Hazal'ı aldım, başta rahat hasret giderelim diye götürmemiştim.

Hazal zaten Melissa'nın peşinden ayrılmadı. O da ortalarda oynadı ve top sürmek için bir kaç adım attı, sonra bir kaç adım daha attı ama o kadar. Pazartesi sabah da bir iki adım attı. Az kaldı yani yürüyecek ama çok sağlamcı. Hemen tutunuyor ya da oturuyor.

Sonra o güzel akşamı o kötü gündemle kapattık. Şimdi bunları yazıyorum ama hepimiz gibi içim kan ağlıyor ve düşünerek bir çıkar yol bulamıyorum.

8 Mart 2016 Salı

hafta sonu..

Bu hafta sonu Ayaz yüzme kursuna gitmediği için oldukça serbesttik. İngilizce dersini de pazar öğleden sonra öğretmeninin evinde ve tek başına aldı. Çok mutluydu meleğim.

Cumartesi günü bütün gün evde olma isteğim ev halkı tarafından reddedilerek, yakınlardaki Doğa Park'a gezintiye çıkıldı. Şaşırdım çünkü genelde tersi olur.

cumartesi yürüyüşü ve Hazal'ın pusette durduğu nadir anlar..

Pazar ise Ayaz'ın ilk merkezi sistem sınavı vardı. Bilsem sınavına girdi ve 15 dakikada çıktı. Gerçi hepsi birlikte çıktılar.

gençler sınavdan çıkıyor..

Eve döndük, Ayaz'ın ders saatinde Üsküdar'a geçtik. Ayaz'ı derse bırakıp küçük bir Üsküdar turu yaptık. Et ve sakatat alışverişimizi hallettik. Canım Üsküdar ne kadar güzelsin.

Sonra Ayaz'ı alıp dedeme uğradık çok sevindiler. Hazal ilk adımlarını dedemde attı. Bu da tarihe not olsun. Sehpaya doğru 3 adım attı ki salak annesi göz göre göre sehpaya giden çocuğu tutmadığı için kafayı cam sehpaya donklattı. Buzlar muzlar, hemen eve gidip doktorun abisine verdiği jelden de sürdük, fazla bişey yok hafif şişlik ve morluk.

Hay bin kunduz, nasıl yaptı ben bunu. Ucuz atlattık yine, ya patlasaydı ya da daha kötü birşey olsaydı. Daha da uzun süre yürümez heralde.




7 Mart 2016 Pazartesi

yüreğim ağzıma geldi..

Perşembe öğleden sonra ofisteyiz, saat 15:15 civarı telefonum çaldı. Ayaz'ın  öğretmeni arıyor. Açtım hemen, Ayaz'ın düştüğünü, iyi olduğunu ama gitmemiz gerektiğini söyledi. Ne hale geldiğimi anlatamam. Ne olmuştu, nasıldı, kimbilir ne kadar korkmuştu. Öğretmeni biraz rahatlayayım diye fotoğrafını gönderdi, gönderirken de uyardı korkmayın durumu iyi dedi. Kafası olmuş davul gibi. Berelenmiş de tabii ki.

İlk önce evi aradım anneannesini yolladım, peşinden de babasıyla birlikte ayrıldık ofisten. Okulun hemen altında sağlık ocağından aldık Ayaz'ı, hemen tıp merkezine götürdük. Muayenesi iyi geçti. Okulun en alt kat merdivenlerinden tepeden aşağıya yuvarlanmış. Allah korumuş. Allah yine korusun bütün yavrularımızı..

Cuma okula gittim kameraları izledim, içim cız etti. Çok fena düşüyor. Müdahele yok, kendisi ya takılmış ya ayağını boşa basmış yuvarlanmış. Kuzum benim verilmiş sadakamız varmış.

3 Mart 2016 Perşembe

2016 Şubat nasıl geçti..

Şubat benim için pek anlamlı değildi eskiden. Bahardan önceki aydı o kadar. Şimdi ise baby finger ın doğum günü var. Anlamların en büyüklerinden.. Her yıl bu ay bir yaş daha büyüyecek son bebeğim.. Onun doğum günü ile kışı bitirip bahara merhaba diyeceğiz..

İşte bizden şubat manzaraları..Tabii ki Şubat tatili ile başladık. İlk haftayı hasta geçirdik ikinci haftayı sokakta :) 

Ayaz ilk kez bowling oynadı ve bayıldı

Ada Defneler'de toplandık
Fotodaki oyuncak da Hazal'ın. Yani Ada'dan Hazal'a geçti. Fırsat bulursa oynayacak.


büyük bebekle Kartepe'ye gittik, Allah'tan oynayacak bir avuç kar vardı.


aylar sonra İstinye Park, en sevdiğim..


.. ve tabii ki doğum günü ile kapanış..

İşe de dönüş yaptım yine bu ayın en büyük olaylarından biri.. Geriye bakıp ne yaptık postlarını çok seviyorum. Yazarken ben de şaşırıyorum ne hareketli geçmiş bu ay diye.






1 Mart 2016 Salı

devlet okulu mu? özel okul mu? II

Baştan belirteyim bu yazı devlet okulu seçiminin olumlu yanlarını anlatıyor.
Okul hayatından temel düzeyde en büyük beklentim, yavrumun okulu sevmesi, öğretmenini sevmesi ve yeterli/ iyi düzeyde akademik ilerleme kaydetmesi. İlkokulda bunlar ters gitti mi bir daha düzelmesi zor oluyor.

Varan 1: Şimdiye kadar Ayaz'dan okula gitmek istemiyorum sözünü çok nadir duydum, bunların sebebi de ya hasta olmasıydı ya da başka öğrencilerle yaşadığı sıkıntılardı.
Varan 2: Okula başladığı ilk hafta Ayaz gelecekte ne olmak istediğine karar verdi, tahmin edin bakalım. Çok büyük sürpriz değil ama beni çok mutlu eden bir cevap; o gün bugündür öğretmen olmak istiyor. Bu da benim için öğretmenine hissettiği duyguları ifade ediyor.

Özel bir okuldan ise en büyük beklentim yabancı dil öğrenmesi olurdu. Bunu çok iyi düzeyde sağlayan okullar olduğu gibi çoğu özel okulda da yasak savmak icabında haftalık belli saatlerde İngilizce dersleri oluyor ve maalesef yine çoğunda döneme başladığınız native öğretmenin birden bir problemi çıkıveriyor hop öğretmen değişiyor.


Akademik olarak bu sene hedefleri okuma-yazma ve basit matematik diyebiliriz. Diğer yaşıtlarıyla kıyasladığımda bu konularda özel okullarla ortalama aynı düzeyde gidiyorlar. Şimdiye kadar önceliklerimle ilgili herşey yolunda.

Özel bir okuldan bir diğer beklentin ise sosyal faaliyetler olurdu özel okula gönderseydim. Bu konuyu çok uzatmayacağım ama şuan okul saatleri içinde yararlanabildiği ek sosyal dersleri maddeliyorum hemen;

Resim
Drama
Gitar/ 2. sınıftan sonra bağlama
Satranç
İngilizce

Her birinin öğretmeni de kendi branşlarında uzman. Ayaz bunlardan İngilizce hariç hepsine katılıyor, her ders için bir dönemlik ek ücret ödüyoruz. İlk dönem hepsine gitmek istedi ben de gitsin baksın ilgili olmadığı derse devam etmez nasılsa diye düşündüm. İkinci dönem de hepsine gitmek istedi, devam ediyor. Önümüzdeki yıl öğretmenleriyle konuşup, yine Ayaz'ın da fikrini alıp öyle karar veririz sanırım.

Bu arada okul da yarım gün. Bütün bunları nasıl yetiştiriyorlar ben de anlamıyorum. Tabii dersleri desteklemek bize de düşüyor ki bu da başka bir yazıya..

İngilizce için de kendimizce bir çözüm bulduk, işte o da başka bir yazıya..

bu konu hakkındaki ilk yazımı da buradan okuyabilirsiniz.



29 Şubat 2016 Pazartesi

baby finger ın dogum gunu partisi..

Ayaz'ın İngilizce derslerinden mütevellit evde bol bol İngilizce çocuk şarkısı dinler olduk. Aşağıdaki de Hazal'ın favorisi. O "chu chu tv" sesini duyduğunda ağzı kulaklarına varıyor. Hatta ilk kelimelerinden biri de "beybi" bu da buraya yazılsın.


Biz de evimizde beybi fingırımızın doğum günü partisini yaptık büyük kocaman ailemizle. Gelebilen gelemeyen herkes sağolsun. Çok stres yaptım evde onca kişi nasıl olacak diye ama su gibi aktı herşey maşallah. Öyle böyle değil çocuklarla kırk kişi kadar olduk. Herşeyi böyle kolay olsun beybimin.

Parti Hazal'ın defilesi şeklinde geçti, Oscar Ödül Töreni'nin kırmızı halısına taş çıkarttı bebeğimiz.

parti başlamadan sakin sakin 

Ayaz'ı eğlenceden alamayınca doğum günü kızıyla fotoğraf çekildik. Benim kollar sumocu gibi çıkmış valla o kadar değil, zayıfladım aslında.

Ayaz'ın Mickey pastasından sonra bayan Mini'ye de Minili pastamız


Ailem

Güzel soframın fotoğrafını çekmemişim, çok üzüldüm.


Balerin Mini

Bu kız kısmının kıyafetleri de çok güzel oluyor, çok zevkli, herkese tekrar teşekkürler..

Anneannesi ve tütülü güzel

Nice senelere bebeğim!






24 Şubat 2016 Çarşamba

İyi ki doğdun Hazal'ım..


Canım, canımdan öte kızım. Bir sene ne kadar çabuk geçti anlamadım. Hayatımızda ne büyük bir boşluk varmış da haberimiz yokmuş. Şimdi ağabeyine soruyorum da Hazalsız bir hayat düşünebiliyor musun diye, hayır asla diyor o da bütün sevgisiyle..

Geçen sene bugün aldık seni kucağımıza, iyi ki aldık, iyi ki bizi seçtin. Hayatta hep mutlu olmanı diliyorum. Büyüdüğünde, benim kadar olduğunda ne mutlu çocuktuk biz, ne sevgi doluyduk, iyi ki böyle bir ailem, böle bir çocukluğum olmuş demeni sağlayabiliriz umarım.

Evimizin en taze neşesi, seni ne kadar çok sevdiğimi bir bilsen, anlatamam yaşadığım hislerimi..
İyi ki doğdun!

23 Şubat 2016 Salı

hafta sonu..

Her zamanki gibi pek bir hareketli aksiyon dolu hafta sonunu geride bıraktık. Cumartesi sabahı baba ve oğulu yüzme kursuna yollayarak başladım hafta sonuna. Sonra aman boşver işi gücü dedim. Uyku vakti gelene kadar minnoşumla oynadım. Sonra onu uyuttum ve yine boşverdim ben de uyudum. Şimdi bile ne iyi yapmışım diyorum. Evin erkekleri dışarıda karınlarını doyurup sadece Ayaz'ın çantasını almak için uğradılar ve İngilizce dersine gittiler. Ben de o arada kızımla birlikte toparladım ortalığı.

Sonra Hazal'ı uyutup hazırlandık akşam için, sonra da dersten Ayaz'ı da alıp eşimin teyzesine gittik. Kalabalık aile çok güzel bir akşam geçirdik. Zaten bizim ufaklar hem kalabalık hem aile biraradaysa bayılırlar, tadını çıkartırlar.



Hazal uyumadı o gürültüde ve eve dönerken uyudu yaşasın. Pazar günü de bu kez ailecek karşıya gittik, Ayaz'ı dedesi havuza götürdü biz de babaannesine gittik.

Oradan tekrar bizim yakaya Hazal Hanıma doğum günü için kıyafet aramaya alış veriş merkezi gezmesi yaptık. Neyse ki o işi de hallettik.

Bu hafta bizim kutlu doğum haftalarımızdan biri :) Şimdi hazırlıklar başlasın.. İyi haftalar..

22 Şubat 2016 Pazartesi

sömestr tatili..

Rahat rahat evdeyim, oğlumla tatil geçireyim dedim. Daha pazar günü Ayaz oldu mu hasta. pazartesi de Hazal hastalandı. İki günü yoktur bir şey dinlenirler geçer diyerek geçirdim. Geçmeyince doktora gittik. Nur topu gibi İki boğaz yolları enfeksiyonumuz vardı. Bu durumda Hazal Hanım da antibiyotikle tanıştı.

Atibiyotik çocukları çabucak toparlayınca sıradaki haftayi ziplenmiş tatil gibi geçirdik. Pazar günü abimler geldi, pazartesi Ayaz için bir ilk olan bowling oynamaya gittik.


hiç labut devirememelerine rağmen çocuklar gibi şenler.. 
bir dakika gerçekten de çocuklar değil mi?

Ertesi gün başka bir alışveriş merkezinde sinemaya götürdük bu kez. Biz de Hazal Hanım'la  gezdik. Uyku gözlerinden akmasına rağmen gözünü hiç kapatmadı. Oradan gecenin finalini anneannesinde yaptık. 

Çarşamba Ayaz babasıyla ofise gitti. Böylece ben de bir gün tatil yaptım. 


Hazal Hanımcığım

Perşembe kuzenimiz Ada Defnelere gittik, babaanneler gelinler hep beraberdik. Bu kez gecenin finalini babaannesinde yaptık. Ertesi gece de orada kalıp cumartesi İstinye Park'a gittik. 

koca kazık görünüyor ama daha küçücük

Hastalıktan yeni kalktıkları için bizim için oldukça tempoluydu ve maalesef büyük organizasyonlara giremedim. Yine de çok eğlendik, önemli olan da bu.

zararlı şeyler yemiş ve içmiş, maskesini de kapmış mutlu Ayaz Bey

Karnesini de unutmayalım, hepsi çok iyi. Bir de öğretmenini çok seviyor demiş miydim, kanıtı aşağıda;

öğretmeninin prensi Ayaz (sıfat öğretmenine ait ben uydurmadım)

20 Şubat 2016 Cumartesi

ilk ayrılık ilk kavuşma..

Hafta sonu kaçamağından dönüyoruz bir heyecan bir mutluluk. İnsan hafta sonu bitiyor diye sevinir mi? Bebeğine kavuşacaksa sevinirmiş. Baktım babasında da bir iddia bir kendine güven, kızı kollarını açıp ona kavuşacak bekliyor. Abisi zaten uyuyor. Bense silahlarıma güveniyorum.

Vardık eve kapı açıldı ve salonun kapısından Hazal bebek göründü. Dört ayak ama koşar adım, yüzünde koca bir gülümseme "memme, memme" diğe bacaklarıma tırmandı. Kaptığım gibi koşar adım kavuşturdum isteğine biraz keyif bir iki gülücükten sonra hop babasının kucağına.

O gün bugündür de o kelimeyi söylemiyor. Biz yokken de söylememiş zaten. Çok sakinmiş, hiç sorun çıkmamış. Annem depresyondaydı, kendini uykuya verdi diyor mübalağa yaparak.

konuyla alakasız Hazal Hanım fotosu

Bunun üzerine ben her gün işten geldiğimde aynı heyecanı bekledim ama yazdım ya olmadı. Olmamasından da memnunum ama içerde bir deli anne de var sanırım. Sadece perşembe akşamı gelip gidip sıkı sıkı sarıldı. Sanırım duygularını daha az ifade eden bir çocuk olacak.

Bir yaşında bebenizi bırakıp kaçamak yapabilirsiniz bir şey olmuyor. Tavsiye bile ediyorum. Hatta büyük olan için tadından yenmiyor. Yine eskisi gibi bütün ilgi, alaka onun üzerinde. Yine onun beyefendiliği ön planda. Hem ne biz süründük ne Hazal. Özledik ama hepimize de bir motivasyon gelmedi değil.

Zaten bu yaz ikisini de bırakıp kaçamak yapmayı da hedefliyorum :)

hafta sonu.. dere tepe gezmece.. ilk ayrılık..

Bu hafta sonunun yazısının sırası gelmeden önce geçen hafta sonunu yazalım.

İlk kez gittiğim bir yere gittik. İlk amacımız Kartepe'de kayak yapmaktı. Sonra baktık havalar sıcak tatil olsun kömürden olsun dedik gittik. Burnumuzun dibindeki bu bölge için coğrafi bilgim sıfırmış. Herkesten duyduğum Maşukiye meğer Kartepe'nin eteklerindeymiş. Sapanca gölü ise bu bölgenin enfes manzarasıymış. Üstelik Maşukiye'de dere varmış, minik minik şelaleler varmış. Hava da şurup gibiydi, mayıs ortalaması diyeyim siz anlayın.

Kayak planladığımız için Hazal'ı götürmemeye karar vedim ama ne karar.. Her gün değişti fikrim. Netice de hem anneannesi hem de babaannesine emanet edip gittik.

Önce oteli bulduk, Maşukiye'den Kartepe'ye çıkarken Motali otelinde kaldık. Otel yeniydi, temizdi, odamız çok büyük ve ferahtı. Bun ların yanında hizmet hiç iyi değildi. Hizmet değil para odaklıydı. Ben bir daha tercih etmem çünkü bu şekilde yaklaşımdan hiç haz etmem. Odaya eşyamızı bıraktığımız gibi dağ yoluna gittik. Yol üzerinde Manzara Restaurant'ta arkadaşlarımızla buluştuk ve kahvaltı ettik. Serpme kahvaltıydı bence başarılıydı. Tekrar tercih edebilirim. Zaten açık büfe kahvaltı sevemiyorum. Kahvaltı dedin mi masana menemenin sıcak sıcak gelecek.

Manzara'daki soframız

Güzel kahvaltının ardından tepeye çıktık. Otel tarafına gitmedik. Tabiat parkı tarafına gittik. Çocuklar karda bol bol oynadılar. Kar dediğim de ne kar ne buz, böyle sulu vıcık vıcık bir kar. Tabii Ayaz her milimine kadar ıslandı. Yedek ayakkabı almamak gibi bir hata yapmışım, botları kurutana kadar canım çıktı. Kendime yedek almışım ama :)

ilk gün karlarda Ayaz

soba başı
Hemen oradaki kulübede kuruduk ve bir şeyler içtik. Soba başı harikaydı, tam da kedi gibi uyumalık. Sonra tekrar otele döndük, biraz dinlendik. Bu arada diğer arkadaşlarımız da geldi.

Akşam yemeğine Maşıkiye'de Vadi Restaurant'ta yedik. Herkes et tercih etti, gayet lezzetliydi. Ortam da çok güzeldi, zaten sitesinden görebilirsiniz. Yine hizmet pek iyi değildi ki bu bölgenin özelliği de bu olsa gerek.

Ardından biraz yürüyüş yaptık ve otele döndük. Genç kızlar bir odada toplandı ve çocuklar da onların yanına kaynadı. Biz de bahçede zar zor bulduğumuz içeceklerimizle sohbet etti. İşte Hazalı iyi ki getirmemişim dediğim anlardan biri buydu.

İkinci gün otelde vasat bir kahvaltının ardından yine Kartepe'ye çıktık. Bu kez biraz da yürüdük çünkü karlar iyice erimişti. Ayaz yine süper ıslandı tabii ki :) Olsun tadını çıkarsın. Sonra da otelden eşyalarımızı alıp Maşukiye'de Şelale Restaurant'ı tercih ettik. Yine ortam çok güzeldi. Hava da güzel olduğu için dışarıda oturduk. Orada da akşamı ettik. Zaten inanılmaz bir kalabalık vardı başka yerde arabayı bile bırakamazdık. Burası biraz yolun sonunda olduğu için ve günlük turların da kalma vakti olduğu için yer bulduk. Yemekler güzeldi, hizmet de o kalabalığa rağmen diğerlerinden iyiydi. Kadın bir garsonumuz vardı, becerikli ve hızlıydı onun başarısı da olabilir. Hatta bence öyle. Yine giderim, yalnız hijyen beklemeyin.

Bütün hafta sonunu Hazal'ı keşke getirseymişim iyi ki getirmemişim ikilemiyle geçirdim. Şuanda yürüyemiyor, emekliyor. Bu da bir bebeğin tatile çıkmak için en zor zamanı bence. Hem hareketli hem de hareket alanı olmayacaktı.

Neticede buraları nasıl kaçırmışız, evden topu topu 1,5 saat uzaklıkta. Bundan sonra hele baharın da gelmesiyle daha sık geliriz diye düşünüyorum.

İlk ayrılık mı, o da bir daha ki yazının konusu olsun bakalım.

19 Şubat 2016 Cuma

işe başladım da ne oldu?

İşe başlıyorum, çocuklarımı bir sabah bir akşam göreceğim. Ayaz'a ödev yaptır, yemek yedir derken ağız tadıyla bir vakit geçiremeyeceğiz. Hazalı emzir, yedir, altını değiştir derken ağız tadıyla yoğuramayacağım. Son 3-4 gün aldı mı beni bir hüzün, bir telaş.

İlk gün oldu bir yandan süt sağ, bir yandan mis kokularını özle. Bir heves gittim eve, giderken de babasıyla sürpriz olsun diye en küçük boyundan pizza almışız. Kapıyı çalmışız. Ben de saklanmışım havalı havalı ki oğlum beni sorsun, kavuşunca da boynuma atlasın, bir Türk filmi sahnesi yaşansın. Kızım gelsin bir ayaklarıma dolansın önceki günden esinlenerek bir başka sahne de onunla çevirelim.
Önce kapıyı açmadı oğlan, sonra da pizzayı aldığı gibi gitti salona çizgi filminin başına. Hiç annem nerede bile demedi, kızı aldım şöyle bir heves etti, oradan pıt babasının kucağına geçiverdi.

Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. Etkilendiler mi etkilenmediler mi anlayamadım. Ben de akışına bıraktım. Geçen zamanın ve gelecek günlerin değerini bilmeliyim dedim kendime. Bu işler böyle, hiç bir şey olmaz dersin balkona çıkmana tahammülleri olmaz, üzüntüden kahroldular dersin umurlarında olmaz.

ben buralardayken benim minişler evde poz veriyorlar

Ayrıca buradan Hazal'a da bir çift lafım var.. Geceleri baban mı kalkıyor yavrum? Nedir bu baba sevdası anlamadım gitti. Uykun geldi mi karnın acıktı mı anne, onun dışında baba baba.. Bu böyle gitmez ama :) Her genç kız bir gün anacı olacaktır.



18 Şubat 2016 Perşembe

bugün yazarım dedim olmadı..

İnsanın içinde ne yazacak güç ne de yazacak heves bırakıyorlar. Yaşadığımızın vicdan azabını duyuyoruz. Sevgili oğlum ve kızım, umarım siz büyüdüğünüzde bu kadar refah içindeyiz,  içindeyiz ama buralara kolay gelmemişiz dersiniz. Bu vatanın her bir evladı için korkuyorum bugün..

15 Şubat 2016 Pazartesi

döndüm.. dönüyorum..

Geçen zaman içinde işten ayrıldım, dört ay gibi uzun bir süreyi bebelerimle geçirince de buraları ihmal ettim.
Neticede bugün itibariyle işe dönüş yaptığıma göre buralarda da daha sık görüneceğimi arz ederim :)
Ben evde olduğum zaman  bilgisayar başında bir disiplin yaratamıyorum kendime. Buna meslek hastalığı deyin, ne isterseniz deyin. Bilişim sektöründe olduğum için bilinç altımda bilgisayar = iş olarak kodlanmış sanırım. Açasım bile gelmiyor.
Şimdi önemli bir proje için yaklaşık bir yıl eşimle birlikte çalışacağım. Bakalım zaman neler gösterecek.
Bu arada da neler yaptık zaman zaman paylaşmaya çalışacağım ki tarihe not olsun :)