30 Haziran 2009 Salı

Eğitim Notları II - (Doğumda Anestezi/ Doğuma Hazırlık ve Doğum)

Eğitim Notları I bu olmalıydı aslında çünkü ilk eğitimiden bahsetmek istiyorum dördüncüsüne gitmeden.

Ben bir aksilik olmazsa, kısmetse, inşallah normal doğum yapmak istiyorum. Eğitimde Doğuma Hazırlık ve Doğum kısmında tam olarak bahsettikleri konu buydu. Her iki yöntemi de anlattılar açıkladılar. Sanırım hepimizin merak ettiği ve endişelendiği "doğum sancılarının doğum sancısı olduğunu anlar mıyım? başladıktan sonra hastaneye yetişir miyim?" sorularına da şüpheye yer vermeden bir güzel cevap verdiler. Peki nedir bu cevap? Şöyledir ki; öyle doğum sancısını anlamamak gibi bir lüksümüz yok :) geldi mi ben geldim anacım, diğer sancılardan farklıyımmm diyormuş kendileri zaten. Öyle filmlerdeki gibi aa suyum geldi, pat doğurdum filan da yok. Bu süreç sancıların seyrek başladığı, gittikçe sıklaştığı ve doğumun ancak bundan sonra başladığı hiç de kısa olmayan ama çok da korkulmayacak bir süreçmiş. Sonuçta normal isteyip de olmasa da artık sezeryan da eskisi kadar çok rahatsızlık vermediği için doğumdan sonra, o da pek kötü değilmiş, pek üzülmemek gerekirmiş.

Neler yaptım neler ettim ben bu arada..

Yazamadıklarım var. Bir türlü istediğim gibi hazılayamıyorum, resimler çekip eklemek istiyorum, olmuyor fırsat bulamıyorum. Bu aralar gerçekten hergünü ya bebiş için ya kociş için ya da kendim için doldurarak geçiriyorum. Dolayısıyla resim filan kapsamlı bir çalışma yapamadım. Dedim ki yazayım o zaman neler yaptım neler ettim ben bu aradaaaaa..
  • Oğlumuzun adı belli oldu iki önceki postta da kendisinden söz ettiğim gibi, epeydir belliydi zaten ama artık kesinleşmiş oldu..
  • Boya badana işleri halloldu. Eskiden boş olan oda misafir odası olarak düzenlendi ve çok hoş oldu..
  • Oda takımı da belli oldu.. Biraz açıklama yapayım. Modoko seferinden sonra söylediğim gibi anneleri de yanıma katarak ikinci sefere çıktık. Tekrar Modoko'ya gitmeden önce anneme de yakın olan Libadiye Caddesindeki Fetih Mobilyacıları çarşısına gittik. Zaten buradaki çoğu mobilyacının Modoko ya da Masko'da da şubeleri var. Ancak ve ancak fiyatlar daha ucuz :) Tespitim şöyle aslında; Modoko'da yüksek fiyat söyleyip sıkı pazarlıklarla epey fiyat indiriyorlar, burada ise fiyatlar uçmuyor ancak çok fazla da indirim yapmıyorlar. Yine de oradan daha ucuz olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. İşte ilgili çarşıda Uçan Bebe ve Genç mağazasında bir oda beğenip kendisini almış bulunuyoruz. Aslında babanne ve dedemiz ilk torunlarına hediye almış bulunuyorlar. Bu vesile ile burdan da teşekkür ederiz kendilerine. Aldığımız yerde gerçekten her zevke hitap eden modeller var ve gerçekten kaliteli iş yapıyorlar. Bundan sonra da bir sorun yaşayacağımızı sanmam. Şimdilik tecrubelerime göre tavsiye edebilirim Modellerine bakmakta gerçekten fayda var.
  • Dün İstinye Park'a gittim ve birçok markada indirimin başladığını gördüm. Bebiş markalarında tabii. Oğluşa tulumlar ciciler aldım biraz. Abartmadım ama.. Gerçekten :)
  • Aldığımız oda takımının yanında tekstilini ve yatağını da hediye ettiler. Anti alerjik vs. özelliklere sahip. Yine de hayalimizdeki gibi bir tekstil yaptırmak istiyoruz biz babasıyla. Perdelerini de tekstili yaptıracağımız yerde yaptırmak istiyoruz. Şimdilik tabii. Şurda HuysuzveTatlısı'nda bahsedilen yerle görüşmek istiyorum.

Böyle büyük kalemler hallettim yani. Ama asıl uğraştıracaklar küçük kalemler gibi görünüyor. Bakalım daha çokkkk şeyler var önümüzde.

Günün Notu: Şunu fark ettim ki dün iki kız İstinye Park'ta, vaktimiz ve imkanımız varken, üstelik canım Pınarcım oğlunu yazlığa göndermiş özgürken, benim de kendim için bakabileceğim pek çok şey varken, bu vakti ve imkanı bebiş&çocuk mağazalarında çok da zevk alarak kullandık. Annelik böyle bişeymiş demek ki demetinden ufacık bir not olsun bu da bu blogda.

25 Haziran 2009 Perşembe

Eğitim Notları I - (Hamilelikte Duygu Durumu/ Anne-Baba-Çocuk İletişimi ve Eğitimi)

Anneliğe hazırlanmak için elimdeki fırsatları değerlendiriyorum. Bunlardan biri de kontroller için gitmekte olduğum hastanenin doğum öncesi eğitim programı. Bu program iki farklı dönem için gerçekleştiriliyor. Yaklaşık olarak 26.haftanın öncesi ve 26. haftanın sonrası hamileler için iki ayrı grup oluşturulduğunu söyleyebilirim. Ben sadece bir eğitim var sandığım için ilkini kaçırmıştım. Ancak ikisinin çoğu dersleri ve konuları aynı olduğu için fazla birşey kaçırmadığımı öğrenince sevindim. Tüm eğitimler konusunda uzman kişiler tarafından veriliyor.
Konuya gelmeye çalışıyorum gelemiyorum o nedenle direk bu yazının amacı şudur demek isterim "eğitimde öğrendiklerimden özellikle unutmak istemediklerimi buraya not düşmek ve okuyanlarla paylaşmak."
Eğitim Programımız;
  1. Doğumda Anestezi/ Doğuma Hazırlık ve Doğum
  2. Gebelikte Egzersiz
  3. Hamilelikte Duygu Durumu/ Anne-Baba-Çocuk İletişimi ve Eğitimi
  4. Bebek Bakımı ve Sağlığı
  5. Bebek Beslenmesi
  6. Sağlıklı Bebek İzlemi/ Bebeklerde Sık Karşılaşılan Problemler(0-18 Ay)

İlk eğitimi daha sonra yazacağım(ikinciye katılamadım), tazeyken üçüncüsünden bahsetmek istiyorum. Yine maddelerle;

  • Öncelikle doğum öncesi stres ve doğum sonrası sendromundan bahsedildi. Bu süreçler için en iyi çözümün güvendiğimiz tüm insanları etrafımızda toplamamız, süreci onlarla atlatmamız ve ciddi boyuttaysa tabii ki uzman desteği almamız gerekiyor.
  • Doğumdan sonra hergün 10 dakikayı, ististasız kendimize ayırmalıyız. Bu kahve keyfi olabilir, gazete keyfi olabilir.. İçinde iş içermeyen keyif alacağımız birşey olmalı.
  • Bebekle ilgilenirken çevremizdekilerden yardım alabiliriz ancak herkesi çok karıştırmadan kendi kurallarımızı koyarak aşırı müdahelelerden uzak durmalıyız.
  • Bebeğimiz için iki yaşına kadar tv pek de iyi bişey değil. Herkesin kurtarıcısı lan bab.y.tv ya da reklamlar gibi kurtarıcılara yönelmemeliyiz. Çünkü eğitim/ öğrenme üç boyutlu olmalıymış arkadaşlar. İki boyutlu öğrenme diye birşey pek yokmuş. Örnek çok güzeldi; televizyonda görünen elmanın pek bir anlamı yok, tabii aynı anda elimizde bir elma olup, tadını, kokusunu, şeklini göstermiyor ve anlatmıyorsak.. ki bunları yaptığımızda da televizyonda bir elma görmesine gerek yok zaten.
  • Eğitici oyuncaklar birden çok duyuya hitap eden oyuncaklarmış. Bunu ihmal etmemek lazım. Aynı anda hem görme hem duyma mesela.. Hatta ne kadar çok duyuya hitap ederse o kadar iyiymiş, çünkü o kadar çok uyaran veriyormuşuz bebişimize.. Yine örnek; bir kitapta resmi olan bir köpeğin tüylerinin de olması dokuma hissine de hitap etmesi hatta dokununca havlaması ya da birkaç top aldık mesela bunların birbirinden farklı olması(renkleri dokuları vb.)
  • Dikkatttt! Dokunma hissi genelde ihmal edilirmiş, etmeyelim :)
  • Bebişe her ihtiyacı olduğunda meme vermeliymişiz, her ağladığında değil. Zaten iyi gözlemle ağlamaların arasındaki farklar belli oluyor. Bunu yeğenlerimden de biliyorum.
  • En keyifli kısma geldik; babalara seseleniyorum.. Gerçekten baba olmak/ olmamak sizin elinizde. Başlangıçtan itibaren her aşamanın içinde olmanız en güzeli. Bu bebeğinizle olan bağı güçlendirecek.
  • Annelere sesleniyorum.. Başta biz, sonra anneanneler babaanneler derken babalar dışarda kalabiliyormuş. Bunun böyle olmaması, eşimizi, sevdiğimizi, bebişimizin babasını teşvik ve anneleri ve tabii kendimizi frenlemek de bizim elimizde.
  • 0-3 yaş arası eğitim çokkkkkk hatta en önemli. Bu nedenle çalışacak olsak bile bebeğimize bakacak kişi de çok önemli. Ama o ne kadar iyi bakarsa baksın, ayırabildiğimiz vakitlerde bebeğimizle iletişimimiz ve onu geliştirmemiz daha da önemli :)
  • Bebek bakmak sadece karnı tok, sırtı pek, altı temiz gibi fiziksel ihtiyaçlar anlamına gelmiyor. Bunlar zaten bir şekilde kotarılıyor. Ancak onun zihinsel ve bedensel gelişimine katkıda bulunmamız, bunun için bilgili davranmamız gerekiyor(Bizim ve tabii bebişimizle ilgilenen ona bakan diğerlerinin). Bu nedenle bakacak kişinin bu yönlerde de bebişe hitap etmesi gerekiyor.
  • 0-3 yaş arası kreş pek tavsiye edilmeyip, oyun grubunu kesinlikle tavsiye ettiler.
  • Bütün bunların yanında her bebek doğduğunda bir de annenin doğduğu cümlesi vardı ki bayıldım. Evet biz kadınlar olarak çok şanslıyız. İçgüdülerimizde var bu. Ancak öyle pat diye olmuyor tabii. Kendimizi psikolojik olarak hazırlamalıyız, çevremizdekiler bize destek olmalı, farklı bir dönem olduğunun farkında olmalı. Öncelikle de babalara düşüyor bu iş tabii ki. Biz annelere de şu iş düşüyor yukarıda söylediğim gibi; bebeğimiz doğduğunda babanın da doğmasına yardımcı olmak.

Aklımda kalanlar bunlar. Zaten herkesin araştırıp okumaktan bir çok bilgisi var. Ancak bire bir uzmanlardan dinlemek ve soru sorabilmek çok iyi oluyor. İmkanı olan herkese tavsiye ederim. Bildiğim kadarıyla bu eğitimlere katılmak için o hastanede doğum yapacak olmak gerekmiyor. Herhangi bir ücret de talep edilmiyor. Ben zaten bir aksilik olmazsa orada doğum yapmak istediğim ve doktorum da orada olduğu için doğrusu pek araştırmadım dışardan gelenlerden bir ücret talep edildiğini sanmıyorum.



22 Haziran 2009 Pazartesi

Ayaz'dan babasına

Babacığım,
Bu sene babalar gününü adam akıllı kutlayamadık. Biraz daha sabretmemiz lazım. Seneye kısmetse belki de sen ellerimden tutup beni yürütürsün, belki emekleyerek yanına gelirim, belki de hiçbirini yapamıyor olurum henüz, o zaman beni annem getirir yanına atıverir. Belki yeni çıkmış miniş dişlerimle ısırıveririm seni uyandırmak için. Kızmak yok ama :) Külahları hiç değişmeyelim.
Böyle böyle günler geçsin istiyorum. Sana seni ne kadar çok sevdiğimi şimdilik ancak anneme attığım tekmelerle anlatmaya çalışıyorum. Ne zaman gelsen elini boş döndürmemeye çalışıyorum. Elini koyduğunda annemin karnına hemen anlıyorum senin olduğunu. Hele bir de konuşunca benimle dünyalar benim oluyor. İşte en sevdiğim ses bu diyorum. Burada işim bitip bir çıkayım da hiç bırakmayacağım peşini babacığım.
Diyorlarki bebekler ilk önce annesini tanır anlarmış, sonra babasını. Çok saçma. Ben daha ilk tekmemi bile senin elini hisseder hissetmez sesini duyar duymaz atmıştım.
Kavuşmamız için üç aycık daha sabretmemiz gerekiyor. Ondan sonra neler neler yapacağız seninle. Maçlara gideceğiz birlikte, tribünleri inleteceğiz(sonra belki ben sahada siz tribünde olursunuz kim bilebilir), antremandan antremana koşturacağız, beraber maç yapacağız, seyredeceğiz.. Sadece futbol olmayacak tabii ki hayatımız ama büyük bir kısmı bu olacak gibi geliyor bana, bu anneyle bu babadan anladığım bu:) Yalnız derslerimi annemle çalışmayı düşünüyorum. O biraz daha yumuşak olabilir bu konuda, şimdiden anlaşalım :P
Kucağında yatacağım günleri iple çekiyorum.
Seni çokkkk seviyorum.
Oğlun Ayaz..

18 Haziran 2009 Perşembe

Rh(-) tir kanımız uyuşamayız

Burada biraz da tecrübelerimi yazmak istiyorum. Benim kan grubum Rh(-) olan müstesna bir grup olduğu için ve tabii ki çok sevgili kocamın da büyük çoğunluğa uyarak Rh(+) olduğu için bizde bir kan uyuşmazlığı hadisesi söz konusu. Bununla ilgili bilgileri gayet açık ve net bir şekilde http://www.gebelik.org/dosyalar/rhuyg.html adresinde bulabilirsiniz ya da google da arayarak bilgi veren bir çok siteye ulaşabilirsiniz.
Neticede şuanda karnımda son üç ayı için geri sayan ilk bebişimiz için bir sorun zaten bulunmuyor. İkinci bebiş için önlem almak gerekiyormuş. Bunu üç aşağı beş yukarı önceden biliyordum. Doğumdan sonra ilk 72 saat içinde ve mümkün olduğunca çabuk yapılacak bir iğne ile ise ikinci bebiş içinde sorun çıkması %99 oranında engellenebiliyormuş. Bunu ise yeni öğrenmiş bulunuyorum. Yani oranı yeni öğrendim. Ben %100 bir koruma söz konusu diye inanmışım şimdiye kadar nedense. Şimdi bu %1 lik riski de %0.1 e indirebilmek için 28. haftaya kadar (ve anladığım kadarıyla 28. haftaya yakın bir haftada) ilk iğne yaptırılıyor. Böylece ikinci bebiş için de risk oldukça düşük oluyor.
25. hafta gittiğim doktor kontrolümde IDC kontrolü de yapıldı. IDC de çıkan oranlara göre de doktorum iğne olmama karar verdi. Ben de geçen hafta ilgili iğneyi kalçamdan yedim :) Burada özellikle belirtmek istediğim şey, bu ilacın özel koşullarda saklanması ve uygulanmadan hemen önce hazırlanması gerekliliği. İşbu nedenle öyle heryerlerde yaptırmamanızı tavsiye ederim. Benim doktorum hastanede olduğu için ben de devamlı kontrole gittiğim hastanede oldum iğnemi(ve 26.haftamda olmuş oldum).
%0.1 de olsa bu iş beni düşündürüyor.. Ne kadar rahat olmaya çalışsam da.. Şimdilik bu iğneli kötü düşünceleri öteliyorum aklımdan ama zamanında da önlem alınması gerekliliğinin altını çiziyorum..

10 Haziran 2009 Çarşamba

Haftasonu

Haftasonu yazısı için biraz geç oldu ama tam yazmış yayınlayacakken durumlarda da biraz değişiklik oldu.. Buyrun efendim geçen haftasonu maceramız..
Söz verdiğim gibi bu hafta sonu çalışkan anne ve baba faliyetlerine başladık.
Oğlumun odası konulu bir konsept belirledik kendimize. Yanımıza oğlanın dedesini, babaannesini de katarak ve orada Tülin Teyzemizle buluşarak ilk turlarımızı attık.
Ben pek kararsız değilimdir. Orada birkaç oda arasında tereddüt etsem de bir tanesi gerçekten içime sindi. Genellikle de böyle beğenince üstüne pek başka birşey beğenemem. Ancak bir şekilde basiretimiz bağlandı ve o takımın üstünde fazla düşünemedik oradayken. Tabii bu arada ben bu işlere girişince eski -hemen her işi halletmem gerek- huylarım da geri geldi sağolsunlar :) Bütün geceyi uykumu kovalayıp odaları bir bir aklımdan geçirerek düşündüm. Sabah beğendiklerimizin internet sitelerinde gezinirken, benim favorimin resmini bulduk. Çokkk sevgili, bitanecim kocacığım da resimde görüp beğendiğini söyleyince rahatladım. Çünkü o beğenmezse benim içime kesinlikle sinmiyor.
Ancak anneler pek beğenmedi sanırım. Zaten topu topu 4-5 yere bakabildik. Bu durumda cumartesi günü evde temizlik harekatı başlatıp Gül'e evi emanet ettikten sonra anneleri de yanıma katıp ikinci ve umarım son sefere çıkmaya karar vermiş bulunuyorum. Okuyanlar şans dilesin lütfen :)
Bu kadarla da kalmadık. Kısmetse bu hafta bebişimiz oğlumuzun odası seçilen şanslı odamız boşaltılarak, perşembe-cuma günleri de evdeki boya işleri bitirilecek ve odamız seçilecek takım için hazır ve de nazır bekleyecek.
Dediğim gibi çalışkan anne ve baba olarak bundan sonra anlatılacak çok şey olacak gibi görünüyor. Devamı sonraya..

5 Haziran 2009 Cuma

Peri Masalı


Sonradan unutmamak için burada not düşmek istedim.
Bizim oğlan Ale.xander Ry.bak - Fairyt.ale şarkısına ba-yı-lı-yor..
İlk önce Eur.ovision un ertesi günü birinci olan şarkıyı dinlemek için babası internetten dinlerken içerde dans etmeye başladı. O an pek ihtimal vermesek de birkaç kez daha dinlemeyi denedik. Her seferinde içerde dans eden bir melek yakaladık. Daha sonra her denememizde kendinden geçiyor sanki velet :) Böylece ben sevgili annesi de, ilk dinlediğimde yarışmayı açık ara birinci olarak bitirmesini haksız görmeme rağmen, gittikçe daha çok seviyor ve başarısına hak veriyorum. Mesela bir numaralı yeğenim Oğuzum da gitmiş hepimizin bildiği bir sosyalleşme sitesinde bu adamın hayranı olmuş. Demek ki adam yaşı küçük olan ya da benim gibi küçük hisseden belli bir kitleyi yakalamış. Bizim ufaklığı da fanlarına mı eklesek ne etsek?

4 Haziran 2009 Perşembe

Tembel Anne..

..ve tembel babanın maceraları yazımıza hoşgeldiniz.

Normal şartlar altında tez canlı bir insanım. Bir iş yapılacaksa, yapılması gerekenler bir an önce halledilmeli. Beklemeye ne gerek var di mi canım? Yemek daveti verilecekse ve bu 15 gün önceden belliyse mesela menü hemen oluşturmalı hatta mümkünse sofralar şimdiden hazırlanmalı! Bir geziye gidilecekse eşyalar hemen seçilmeli, kalkış, yola çıkış, orada yapılacaklar şimdiden planlanmalı.
Sevgili kocam ise tam tersi.. Herşey akışına bırakılır, zaten zamanı gelince herşey halledilir prensibini belirlemiştir kendisi. Şimdiden plan yapmanın anlamı yoktur çünkü koşullar değiştikçe planlar da değişecektir nasıl olsa.
Bebiş konusundaysa, ben de ona ayak uydurdum gidiyorum.
Önceden olsa bu kadar rahat olabileceğime kimse beni inandıramazdı. Şimdiye kadar çoktan odalar hazırlanmış, kıyafetler alınıp yıkanıp paklanmış, hazırlıklar tamamlanmış olurdu. Hastane çantam da muhtemelen kapının önünde beni bekliyor olurdu :)
O zamanlar bloglarda okuduğum hazırlıkları yapmak için sabırsızlanıyordum. Oysa şimdi intenetten araştırmalar dışında pek birşey hazırladığım söylenemez. İtiraf ediyorum hiçbirşey hazırladığım söylenemez sanırım!
Tabii ki bu bebişim oğluşumu heran düşünmediğim, onunla yapacaklarımızı, ona alacaklarımı hayal etmediğim anlamına gelmiyor. Yalnızca bir çeşit uğur-nazar inanışı karışımı birşeydi sanırım. İlk önce şanssızlık olsun istemedim, sonra cinsiyeti belli olsun dedim, sonra bi dahaki doktor randevusu da geçsin vs. diyerek kendimi hep frenledim.
Artık kayınvalidemin de teşvikiyle, hatta beni kendime getirmesiyle, hayal hayal de bir yere kadar diyerek çalışmalara başlıyorum.
İlk iş olarak da bebek odasını boşaltarak evdeki birkaç yerle birlikte boya badana işlerini halletmeye karar verdik. Kısmetse önümüzdeki bir hafta içinde bebek odası oğlumun odası olmaya hazır hale getirilecek, burada da odanın boş halinden başlayarak aşama aşama gelişmeler not düşülecektir efendim.

Çalışkan anne ve çalışkan babanın maceraları yazılarında buluşmak üzere..

25. Hafta

Dün rutin kontrolümüz vardı. Herşey yolunda gidiyor(Maşallah, nazar değmesin inşallah diyoruz :)). Artık oğlum epeyce büyümüş bebiş olmuş. Normalde oldukça hareketli olan, ultrasonda her açıdan görüntü veren kendisi bu kez yüzünü göstermedi bize. Olsun nasıl görürsek görelim biz razıyız. Yeterki sağlıklı olsun oğluşum.
Kendisi bu aralar pek bir hareketli yerinde duramayan bir karakter sergiliyor. Ben de idare ediyorum oğlumu. Ancak yattığım yeri beğenmemekte pek bir ısrarcı :) devamlı şekil değiştirelim istiyor. Kime çekmiş acaba?
Bu hafta kontrolde şeker yüklemesi yapıldı ve şükür ki bir sorun çıkmadı. Yalnızca demir oranı eskiye göre biraz düşük çıktığı için demir hapı kullanmaya başlayacağım. O kadar kusur kadı kızında da olur diyerek rahatlığımı devam ettiriyorum. Alırız hapımızı yolumuza devam ederiz.
Daha yazacak çok şey var, hepsini birden bitirmeyeyim de yeni başladığım blogumda boyle uzun ara vermeden yeni yeni postları göndereyimmm..