10 Aralık 2014 Çarşamba

şurdan burdan, olan biten, muzlu pasta..

Doğum gününü de yazamamışız. Bu kareler Eylül'den doğum gününden..

ev yapımı en kolay pastası

tabii bir değil, iki tane yapıldı, yanında da kankası
 
En son kısa kollu kıyafetlerle fotoğraflarımız Ayaz'ın doğum gününde oluyor. Ondan sonra hop diye sonbahar havası başlıyor. Bu yıl da doğum gününden önce birkaç gün hava soğuk geçti. Ben de üzüldüm açıkçası, hep yazlıklarla kutlardık ne güzel diye düşündüm ki gördüğünüz gibi yaz geri geldi.
Son birkaç yıldır doğum gününde bu pastayı yapıyorum, en sevdiğimiz. Başka pasta sevemiyoruz. İki ayrı parti yaptığımda birirnde bu birinde hazır pasta oluyordu. Okul partilerine de yine bu pastadan götürüyoruz. Çocuklar hazır yememiş oluyorlar üstelik çok basit ve lezzetli.
Tarif yazacağım ama o kadar kolay ki utanıyorum. Basitçe anlatayım.
 
  • 1 paket (500 lük yetiyor ama bulamazsan 750 lik yapıyorum)Vanilyalı pudingi üzerinde yazdığından biraz az sütle hazırlıyoruz. (500 ise 400, 750 ise 650 ml süt ile ) İyice soğumasını bekliyoruz.
  • 1 paket kremşanti hazırlıyoruz
  • Soğuk pudingle kerem şantiyi mikserle çırpıyoruz. Kıvamı oldukça katı olmalı yoksa akıyor.
  • Hazır pastaban ya da kendi hazırladığımız pasta kekinin ilk katını biraz sütle ıslatıp kremamızı sürüyoruz ve arasına istediğimiz meyveyi diziyoruz.
  • İkinci katı da aynı şekilde hazırlayıp üzerine istediğimiz meyveyi diziyoruz ve ekstra istediğimiz malzemelerle süslüyoruz.
  • Dolapta bekletiyoruz.
 
Bu kadar işte. Ben genelde muzlu yapıyorum, bu kez muz ve şeftalili yapmıştım. Ayrıca misafir kalabalıksa iki pasta yapıyorum. Bu kadar basit ama bir o kadar da lezzetli ve hafif oluyor. Henüz ikinci dilimi yemeyen çocuk görmedim.
 
Afiyet olsun.
 


9 Aralık 2014 Salı

yüzmece..

Haftasonu iki gün yüzme kursu var artık, yüzmeyi, suyu, havuzu, denizi çok seviyor oldum olası. Yine de tüm bunlar yüzme kursunu sevmesine yardımcı olamadı. Biraz ayaklarını sürüyerek gidiyor, biz de sevmesine yardımcı olacak eklentiler sunmaya çalışıyoruz kendisine.
Ben maalesef bir gün gitsem birgün gidemiyorum, performansım yerlerde. Prenses hanımın gelmesine daha üç ay var ama beni bitirdi bile. Hayatımda hiç bu kadar yetersiz hissetmemiştim kendimi. Fiziksel olarak bitiğim, işe yansıtamıyorum eve yansıtıyorum. Hani aküsü biten arabalar gibi basarsın basarsın ses gelmez ya da tam tutturdum sanırsın çalışır araba, ertesi gün fıs.. İşte tam da böyleyim.

Gelelim asıl konumuza;

Havuç kafalım
 
İlk başladıklarında tek yüzebilen Ayaz'dı, şimdi hepsi iyi kötü suyun üzerinde kalıyorlar. Ayaz da çok su yutuyordu, o da biraz toparladı.
 
Spor çok önemli, ben yapmıyorum, babası yapmıyor oğlumun hayatının içinde hep olsun istiyorum. Bu yaş için en güzeli de yüzme diyorlar. Başladık bakalım. Haftasonu iki gün birden olması hem bizim için hem de Ayaz için biraz yorucu olsa da elimizden geleni yapacağız ailecek..


unutmamalı I

Ayaz ilk konuşmaya başladığından beri diksiyonu oldukça düzgün ve anlaşılır konuşuyordu. Yine de bunların içinde mutlaka yanlış telaffuz ettiği birçok kelime oldu. Bazılarını nasıl olsa düzelecek diye düşünerek doğrularını hiç öğretmedim ancak artık iyice büyüdüğünden sanırım kendisi düzeltmek istiyor. Her biri tarihin derin sayfalarında kalıyor. Unutmak istemiyorum, hafizama o kadar güven miyorum. İşte bu zaman kadar kalabilenlerden örnekler;
  • Bilsikayar = Bilgisayar (bilgisayar mühendisi olmak istediği için artık artık doğru zikretmek istedi zahir, öğretmeni öğretmiş.. ben hiç müdahele etmiyordum, aksine hoşuma gidiyordu..)
  • Şif = Fiş (aslında bunu doğru söylüyor da heyeceanlı ve hızlı konuştuğunda en sık yanıldığı kelimelerden biri)
  • Defekfit = Dedektif (Bunu bu sabah itibariyle ben düzelttim, çünkü doğrusunu söylemek istiyor)