26 Nisan 2011 Salı

birrr buçukkkk...

Bir buçuk yaşını devirdi Ayaz'ım. Tam bir dönüm noktası. Bebeklikten çocukluğa geçiş, galiba. Bunu her düşündüğümde içim sızlıyor desem inanır mısınız? Yani ne çabuk, olamaz, o benim bebeğim diyorum hemen ardından. Ancak oluyor galiba. Zaten her zaman tercihleri olan, kendi istediğini yaptırma derdinde, e biraz da inatçı bir bebekti. Şimdiyse çok daha ileride. Ne giyeceğinden ne yiyeceğine, hangi kitabı okuyacağından hangi oyunu oynayacağına, uyuyup uyumayacağına kendi karar vermek istiyor. Ben de ona elimden geldiği kadar özgürlük tanıyorum. Uyku konusunda mesela saatini biliyor ve hadi beni uyutun moduna giriyor. Yaşasın rutin. İstemese uyutmak çok zor olurdu çünkü. Tabii bu istekler ve ısrarlar daha da büyüyecek biliyorum. Kendimi hazırlıyorum. Oğlum bir birey olmaya ve kendini kabul ettireceği iki yaş sendromuna doğru hızlıca ilerliyor. Her anı farklı zevkli oluyor onun büyümesini izlemenin.

Nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Resimdeki gibi artık mama sandalyesinde oturmak zorunda değil, sandalyeye de oturabiliyor mesela. Tabii yine de ilk tercihimiz mama sandalyesi. Eğer gittiğimiz bir ortamda ondan büyük ve daha aklı başında tabii bir çocuk varsa yaşadık. Sal Ayaz'ı peşine dolaşsın, izlesin, öğrensin. Artık oyun oynamaktan anlıyor. Yani iletişime geçebiliyor. Dün Demirkan geldiğinde daha da fark ettim ki onunla karşılıklı oynamak istiyor. Almak-vermek gibi. Demirkan da Ayaz'ın üç ay önceki hali gibi umursamıyor bu girişimleri, kendi kendine takılıyor.

Bu akşam mesela abimlere gidiyoruz, Oğuz'umun doğum günü dolayısıyla. Emir&Ayaz arasındaki diyaloğu merak ediyorum. Çok daha ilerleme bekliyorum. Çünkü her sefer Emir Ayaz'la oynamaya ona birşeyler anlatmaya çalışır ama Ayaz anlasa da karşılık veremezdi henüz.

Başka neler oluyor. Tuvalet konusunda zaten söylüyor. Belirtiyor çişi de gelse kakası da. Ara ara tuvalete de oturtuyorum, biraz daha üzerinde durmak içinse seyahat dönüşünü yani Haziran başını bekliyorum. Bu yaz hedeflerinden biri de bezi bırakmak bizim için. İkinci yaşa bezsiz girmek.

Dil gelişimi inanılmaz hızlandı. Evrene gönderdiğim mesajlar karşılık mı buluyor? Bayılıyorum. Öyle çok kelime söylüyor ki artık, bazen daha önce hiç söylemediği kelimeleri tekrar ediveriyor. Daha cümleler yok ama onlar da yakındır belli ediyor.

Tırmanma becerileri düz duvara tırmanma seviyesine geldi bile. Çok hareketli çok, dans eden, müziği seven, şarkı söyleyen, müzik yoksa bile kendi söyleyip kendi oynayan bir velet oldu çıktı. Bu konudan bahsederken "gali gali" dansından bahsetmeden geçmemeliyim. Bu Ayaz'ın ellerini kaldırarak ve "gali gali" diye sarkı söyleyerek gerçekleştirdiği kendi yarattığı bir dans çeşidi. Şimdi aynı dansı Demirkan da öğrendi o da yapıyor.

Yani hevesle beklediğimiz her gelişim birer birer oluyor işte sırasıyla. Çok acele etmeyin, çok merak etmeyin, her gelişim bir özgürleşme oluyor. Bunun tadını çıkartmaya bakın. Hem oğlum özgürleşiyor hem de ben..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder