10 Mart 2010 Çarşamba

Beşinci Ay

Altıncı aya girdik gireceğiz, bu mucize aydan bahsetmeden geçmek istemedim.
Ayaz artık tam bir birey oldu, istediğini ifade ediyor, istediği yapılırsa ondan mutlusu yok, yapılmazsa kızıyor, bağırıyor. Kendi taleplerini bize tebliğ ediyor beyefendi. Biz de deneme yanılma yöntemiyle bulmaya çalışıyoruz ne istediğini.

O kadar tatlı oldu ki bebeğim, çok güzel iletişim kurabiliyoruz karşılıklı. Mesela bir oyunumuz var, ben başka bir yere bakıyorum, o çığlık atınca gülerek vs. "tıt" diyorum, uzun çığlık atarsa da "tıtıtıtıttt" diyorum, bayılıyor. Kahkahalar atıyor. Bunun gibi hayvan taklitleri yaptığımda da kahkahalarla gülüyor. Babası ya da ben dizlerimize alıp ata biner gibi "dıgıdık dıgıdık" yapınca bayılıyor. Bunlar gibi bir çok oyunumuz var karşılıklı oynadığımız.

Son günlerde daha önce aldığımız park yatağa (yatak salonda duruyor) bırakıyorum, devrilmediği sürece kendi kendine oynuyor bir süre, ama arada başını kaldırıp oralarda mıyız diye de kontrol ediyor.

Çok fazla kendi kendine vakit geçirmiyor. Oyun parkında olduğu gibi oyun halısında ya da başka herhangi bir yerde eğlendiği birşeyle meşgulse bile yanında birisi olsun istiyor. Bu da bir dönem diyorum ama kendine güvenmenin temeli olduğuna inandığım için biraz biraz yalnız da oyalanabilmesini teşvik ediyorum. Ortamdan ayrılıp sıkılma sesleri çıkardığımda ona seslenerek birazdan geleceğimi söylüyorum, sıkılma sesleri bitmezse yanına gidip birazdan geleceğimi söylüyorum ve bir öpücük konduruyorum. Sıkılma sesleri bitmemecesine bağırmaya dönmeden de yanına gidip onu bıraktığım yerden alıyorum. Tabii bu yalnız bırakmalar bir günde iki kez 15'er dakika filan sürebiliyor en fazla.

1-2 dakika bıraktıklarımı saymıyorum, keyfi yerindeyse o kadar duruyor canım annesinin paşa-prensi.

Bunlar dışında eğer bir işim varsa işimi yapacağım yere onu da alıyorum. Konuşa konuşa işimi hallediyorum. Ancak bir süre sonra onunla beraber başka bir iş yürütmemden hoşnut olmadığını belirtiyor :))

Gecen cuma (05/03/2010) katı gıdaya yumuşak bir giriş yaptık. Akşam saat 19:00'da muhallebi vermeye başladık. Öncelikle birkaç kaşık verdik, şimdi yarım kase yiyor minnoşum. Ağzı burnu heryeri mama oluyor. Eller batıyor, kaşığı elimden almaya çalışıyor. Ben de arada sırada tutmasına ve benimle beraber ağzına götürmesine izin veriyorum. Bittiğindeyse kaşığı ona bırakıyorum yalanıyor.

Şimdilik aklıma gelenler bunlar, başka da gelirse tekrar yazarım.. Söz biter yazı kalır değil mi ya..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder