10 Şubat 2011 Perşembe

çocukluğum..

soldan sağa, Pfaff-Zubizarreta-Shilton
Özgüranne, yazmış. İster sobe olarak alın, ister yorumlara yazın demiş. Ben de burada yazmak istedim. Ne güzel bir düşünce. Hep hatalara, yanlışlara konsantre oluyoruz ki tekrarlamayalım. Aslında güzelliklere konsantre olmak çok daha yapıcı ve yol gösterici olabilir.
Bu yazıyı yazmak için gözümü kapadığımda ilk önce unutamadığım birkaç kötü hatıra geldi gözümün önüne. Şaşırdım, normalde pozitif bir insanım, kendimden beklemezdim. Bu blog dünyasının insana ne kadar iyi gelebildiğini bir kez daha öğrendim. İşte benden seçmeler;

1. Annemin pazar günleri, onca yorgunluğun üzerine, en son beni yıkadıktan sonra saçlarımı kurutmaya üşendiğimde beni dizine yatırıp "ipek saçlı kızım" diyerek saçlarımı kurutması, taraması. O eksi fön makinesinin görüntüsü bile o kadar net aklımdaki.
2. Abimin, Onur'u, beni ve Gökte'yi, Pfaff-Zubizarreta-Shilton(o zamanın ünlü kalecileri) ilan ederek, kendisi de Marco van Basten olarak, kah orada, kah burada bize şut çekmesi. Toni Schumacher olamazdık bu arada çünkü o en iyiydi. En iyi de her zaman abimdi. Aslında abimle oynadığımız bütün oyunlar, o ne derse padişah fermanı gibi ama gönülden bir sevinçle kabullenmemiz.
3. Kuzenlerim sünnet olduğunda, bütün gün tuvalete bile gitmeden başlarında beklemiştim, zaten tuvalete gitsem kendimin bile unuttuğu süpriz doğumgünü partimin hazırlıklarını görebilirdim.
4. Dört olacak ama bunu da yazmam gerek, yine abimle gittiğimiz ilk maç, ilk antreman.. Abimin beni götürmesi zaten gururdu, büyümek demekti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder